Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3200 E. 2024/4681 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından 50-60 yıldır zilyetliğinde ve tasarrufunda bulundurduğu iddia edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tesciline dair taleple açılan davada, taşınmazın mera vasfında olup olmadığı ve davacının zilyetlikle kazanım şartlarını sağlayıp sağlamadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından ileri sürülen zilyetliğin ve eski tapu kaydının Hazine'yi bağlayıcı nitelikte olmadığı, taşınmazın mera vasfında olup olmadığının ve davacının zilyetlikle kazanım şartlarını sağlayıp sağlamadığının yeterli araştırma yapılmadan tespit edilemeyeceği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2012/407 E., 2015/309 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; Kayseri ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan 112 ada 121 parsel sayılı taşınmazı 50-60 yıldır zilyetliğinde ve tasarrufunda bulundurduğunu, bu yere ait 08.12.1955 tarihli ve 68 sıra numaralı eski tapu kaydının mevcut olduğunu, tarım arazisi olan taşınmazın ilgisi bulunmamasına rağmen davalı Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili; taşınmazın ifrazı sonucu aynı ada 404, 405 ve 406 parsellerin oluştuğunu, bunlardan sadece 404 parsel sayılı taşınmazın ham toprak vasfı ile Hazine adına hükmen tescil edildiğini, davacının dayandığı tapu kaydının çekişme konusu yere uyup uymadığının tespit edilmesi gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; fen bilirkişisi tarafından düzenlenen krokide (B) harfi ile gösterilen 8.290,43 m2'lik bölümün davacının dayandığı 08.12.1953 tarihli ve 68 sıra numaralı, 9425 m2 yüz ölçümündeki tapu kaydının kapsamında kaldığı, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre yaklaşık 70 yıldır davacının babası ve sonrasında davacı tarafından tarım arazisi olarak kullanıldığı, ziraat bilirkişi raporunda bu yerin imar ve ihyasının yapılmış 3. sınıf tarım arazisi olduğunun belirtildiği, jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporunda ise bu bölümün 1992 yılında çekilmiş hava fotoğrafında sürülmüş ve nadasa bırakılmış, diğer bir ifade ile tarımsal faaliyet yapılmış bir yer olarak gözüktüğünün ve gösterilen sabit sınırların arazi üzerinde mevcut olduğunun saptandığı, krokide (A) harfi ile gösterilen bölümün ise 1955 ve 1992 yılında çekilmiş hava fotoğraflarında boş, doğal görünümünde, diğer bir ifade ile tarımsal faaliyet yapılmamış bir yer olarak göründüğünün ve gösterilen sabit sınırların arazi üzerinde mevcut olmadığının belirlendiği gerekçesiyle dava konusu 112 ada 121 parselin ifrazı sonucu oluşan 112 ada 404 parsel sayılı taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen 8.290,43 m2'lik bölümü bakımından davanın kabulüne, (A) harfi ile gösterilen bölüme yönelik davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili; taşınmazın zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını, mera vasfında olduğunun bilirkişi raporunda belirtildiğini, davacının dayandığı eski tapu kaydının kapsamının tam olarak tespit edilmediğini, eksik araştırma ve inceleme ile usul ve yasaya aykırı karar verildiğini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 713/1., 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 16. maddeleri.

3. Değerlendirme

13.05.2005 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sonucu Kayseri ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 112 ada 121 parsel sayılı taşınmazın 2.061.847,17 m2 yüz ölçümü ve ham toprak vasfı ile senetsizden, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, tarım alanına dönüştürülmesi ve ekonomik yarar sağlanması mümkün yerlerden olup özel mülkiyete konu teşkil etmediği belirtilerek davalı Hazine adına tespit edildiği, tespitin itiraza uğramadan 18.08.2005 tarihinde kesinleştiği, hükmen ifraz görmesi neticesinde 112 ada 404 parsel sayılı taşınmazın 2.043.829,72 m2 yüz ölçümü ve ham toprak vasfıyla davalı Hazine adına kaydedildiği, Dairemizin 26.02.2024 tarihli geri çevirme kararından sonra dosyaya getirtilen kayıtlardan taşınmazın yargılama sırasında Kayseri İl Mera Komisyonu Kararı sonucu 13.01.2014 tarihinde kamu orta malı, mera olarak tescil edildiği, ... Köyü Tüzel Kişiliği adına da tahsisinin yapıldığı, yapılan keşif sonucu düzenlenen 14.10.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda taşınmazın mera vasfında olduğunun belirtildiği görülmektedir.

Davacı ... tarafından hasımsız olarak açılan tescil davasında, Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.1953 tarihli ve 1953/581 Esas, 1953/587 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilip kesinleştiği, hükmün infazı neticesinde 9425 m2 yüz ölçümlü, tarla niteliğindeki taşınmazın tapu kaydının 08.12.1953 tarih ve 68 sıra numarası ile davacı adına oluştuğu, kaydın revizyon görmediği, davacının anılan tapu kaydına ve zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemece, 14.10.2014 tarihli rapor ve krokide (B) harfi ile gösterilen 8.290,43 metrekarelik bölüm bakımından, davacının dayandığı tapu kaydı kapsamında kaldığı ayrıca davacı yararına zilyetlikle kazanım şartlarının da oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacının dayandığı 08.12.1953 tarihli ve 68 sıra numaralı tapu kaydı, hasımsız şekilde açılan tescil davasında verilen kararın infazı sonucu oluştuğundan davalı Hazineyi bağlamayacağı tartışmasızdır, kaldı ki Mahkemece yapılan tapu uygulaması da eksiktir.

Bilindiği üzere; mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri) ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukuki tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi, tahsis bulunmadığı takdirde kadimden beri o yerin mera olarak kullanıla gelmiş olması, bir yere hukuken mera vasfını verebilmek için bu iki unsurdan birinin bulunması gerekir (Cin, H.:Türk Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2. Bası, Ankara 1980, s. 37 vd.)

Mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri mera olarak kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Meraların vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez. Tahsisli veya kadim mera olgusunun belirlenmesi usul ve şekil yönünden birbirinden farklıdır. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu hâlde kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.

Bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması hâlinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulunun 30.10.1991 tarihli ve 1991/8-427 E., 1991/544 K.; 10.05.2006 tarihli ve 2006/8-240 E., 2006/292 K.; 14.11.2012 tarihli ve 2012/7-485 E., 2012/788 K.; 19.11.2014 tarihli ve 2013/8-1321 E., 2014/939 K. sayılı kararları).

Somut olayda, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğu söylenemez.

Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların tüm tedavülleri ile birlikte kayıtlarının getirtilmesi, ayrıca taşınmazın bulunduğu yere ait kadim ve tahsisli mera kayıtları ile meraya ilişkin paftalar İlçe ve İl Özel İdare Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden sorulmalı, Toprak Tevzi Komisyonu tarafından düzenlenen mera paftaları İl Özel İdare Müdürlüğünden getirtilmeli, çekişmeli taşınmazlara ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli orto foto ve uydu fotoğrafları ile memleket haritaları ilgili yerlerden getirtilmeli, Mahkemece mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek komşu köyden üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, tüm kadastro tespit bilirkişileri, daha önce keşfe katılmamış jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başladığı, taşınmazın kim tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kamu orta malı niteliğinde mera, yaylak gibi yerlerden olup olmadığı, meradan sökülerek elde edilip edilmediği hususlarında maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, kadim mera araştırması yapılmalı, çekişmeli taşınmazın mera parselinden açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığı ve meranın bütünlüğünü bozup bozmadığı araştırılmalıdır.

Yerel bilirkişi ve tanık sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tutanak ve dayanaklarını oluşturan kayıtlarla denetlenmeli ve tespite aykırı sonuçlara ulaşılması halinde tüm tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilerek aykırılıkların giderilmesine çalışılmalıdır.

Ziraat bilirkişisi kurulundan dava konusu taşınmaz bölümünün tarımsal niteliğini, kamu orta malı vasfında mera olup olmadığını, meradan açılıp açılmadığını bildiren, meradan doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığını, taşınmazdaki zilyetliğin sürdürülüş şeklini ve süresini duraksamasız şekilde ortaya koyan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini ve bitki desenini belirten, önceki ziraat bilirkişi raporunu da irdeleyen, ekinde taşınmazın değişik yönlerden ve özellikle mera parseli ile müşterek sınırının bulunduğu bölümden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı ve gerekçeli rapor aldırılmalıdır.

Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisine taşınmazı kapsayan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme ve uydu fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak dava konusu taşınmazın hava fotoğraflarında gösterilmesi istenilmeli ve taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğunun, mera vasfında olup olmadığının ve arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalıdır.

Fen bilirkişisinden keşif ve uygulamayı izleyip denetlemeye elverişli ayrıntılı rapor alınmalıdır. Yine varsa tahsisli ve kadim meraya ait kayıt ve belgeler ile harita teknik ve yerel bilirkişi ile tanıklar aracılığıyla zemine uygulanmalıdır.

Çekişmeli taşınmazın yöntemince kadim veya tahsisli mera araştırması yapılarak mera niteliğinde olup olmadıkları tespit edilmeli, taşınmazların mera olduğunun anlaşılması halinde meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça bir değer taşımayacağı gözetilmeli; belirtilen şekilde yapılan uygulama sonunda kadim mera olmadığı, meradan açılmadığının anlaşılması halinde davacı taraf yararına TMK’nın 713/1. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.