Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3220 E. 2024/4658 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Çekişmeli taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığına ve davalı adına kayıtlı tapuların iptal edilip kıyı olarak terkin edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, dosya kapsamında yapılan inceleme ve bilirkişi raporları doğrultusunda, taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve kesin hüküm oluşturacak bir durum olmadığı gözetilerek, tapu iptali ve terkin talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/170 E., 2021/455 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na dayalı tapu iptali ve terkin istekli davadan dolayı Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08.12.2020 tarihli ve 2020/2580 Esas, 2020/7985 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, dava konusu 522 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 46 m2'lik kısmının, 522 ada 8 parsel sayılı taşınmazın ise tamamının kıyı - kenar çizgisi içinde kaldığını, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 43 üncü maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun (3621 sayılı Kanun) 5 inci maddesine göre kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanabileceğini, bu nedenle söz konusu taşınmazların kıyı - kenar çizgisi içinde kalan kısımlarının tapularının iptaline karar verilmesini talep etmiş, 24.10.2008 tarihli dilekçesi ile 522 ada 6 parsel yönünden açılan davasını yeni belirlenecek olan kıyı - kenar çizgisindeki miktarlar üzerinden ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin doğru olmadığını, kıyı - kenar şeridinin yasal olarak tespit edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEMESİ KARARI

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2009 tarihli ve 2007/648 Esas, 2009/295 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.10.2009 tarihli ve 2009/9228 Esas, 2009/10211 Karar sayılı kararı ile; keşif sonucu çekişmeli taşınmazların bir bölümü ve tamamının belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı ve dava tarihinde davacı Hazinenin haklı olduğu anlaşılmış ise de yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun gereği hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verildiği, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir kanun hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davada haksız çıkan tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağının benimsendiği, davalının tüm yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekirken aksine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile karar bozulmuştur.

C. Direnme Kararı

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.05.2010 tarihli ve 2010/139 Esas, 2010/319 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 5841 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikten önce de on yıllık hak düşürücü süre düzenlemesinin var olduğu, hak düşürücü sürenin uygulanmasına yönelik taşınmaz vasfında bir ayrım yapılmadığı, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının davasında haklı olduğu sonucuna ulaşılmasının hakkaniyet ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

E. Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2010 tarihli ve 2010/1-506 Esas, 2010/514 Karar sayılı kararı ile; direnmenin yargılama giderlerine yönelik olmasına rağmen kısa kararda bu konuda bir hüküm oluşturulmaksızın salt önceki kararda direnilmesine denilmesinin yeterli olmadığı, bu nedenle usulüne uygun şekilde hüküm fıkrası oluşturulması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı usulden bozulmuştur.

F. Mahkemece Verilen Üçüncü Karar

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.12.2010 tarihli ve 2010/688 Esas, 2010/797 Karar sayılı kararı ile; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.10.2009 tarihli ve 2009/9228 Esas, 2009/10211 Karar sayılı bozma kararında belirtildiği şekilde değerlendirme yapılmak suretiyle yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davalının sorumlu tutulması suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

G. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

H. Bozma Kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 13.10.2011 tarihli ve 2011/8307 Esas, 2011/10299 Karar sayılı kararı ile; işin esasına uygulanan 5841 sayılı Kanun’un Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün 23.07.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, 10.03.1969 tarih ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde iptal kararlarının kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ancak henüz anlaşmazlık hâli devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceğinin belirtilmesi karşısında eldeki davada hak düşürücü süreden redde ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra doğru olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, bu durumda işin esasının 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü hâlinde de 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.

I. Mahkemece Verilen Dördüncü Karar

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.06.2012 tarihli ve 2012/173 Esas, 2012/383 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle dava konusu taşınmazlardan 522 ada 8 parselin tamamının, 522 ada 6 parselin ise 211 m²’lik kısmının kıyı - kenar çizgisi içerisinde kaldığı, her ne kadar mülkiyet hakkı korunması gereken bireysel haklardan ise de toplum menfaatlerine üstünlük tanınması gerektiği, ayrıca mülkiyet hakkı elinden alınan kişinin tazminat hakkı bulunduğu da gözetilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne, vekâlet ücreti ve yargılama gideri konusunda ise 3402 sayılı Kanun’un 36/A maddesi gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı vekili lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.

İ. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

J. Bozma Kararı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.10.2016 tarihli ve 2016/9965 Esas, 2016/14534 Karar sayılı kararı ile; davacı Hazine vekilinin tüm, davalının ise sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davalı vekilinin 8 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları yönünden Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma kararının gerekleri doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmadığı, çekişme konusu olan 8 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Hazinenin de taraf olduğu ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1955/219 Esas, 1955/327 Karar sayılı tescil ilâmı veya başka bir tescil ilâmı ile hükmen oluşabileceğinin gelen kayıtlardan anlaşıldığı, bu durumda ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1955/219 Esas, 1955/327 Karar sayılı kararının eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturabilmesi için tescil hükmüne esas olan kararın verilecek keşif günü ile zemine uygulanması, bilirkişilerden gerekçeli, denetime açık rapor alınması, dava konusu yerin tamamının veya bir kısmının karar kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, tescil krokisine ait dosyanın bulunduğu yerden getirtilerek keşif sırasında dosya kapsamı göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılması, tescil krokisinin uygulanma kabiliyetinin olup olmadığı yönünde görüş istenmesi, ondan sonra tescil ilâmının tarafı olan Hazineyi bağlayıp bağlamayacağının düşünülmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü hâlinde de 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun hükümlerinin gözetilmesi suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.

K. Mahkemece Verilen Beşinci Karar

Mahkemenin 09.01.2020 tarihli ve 2019/32 Esas, 2020/18 Karar sayılı kararı ile; 522 ada 8 parsel sayılı taşınmaz yönünden açılan davanın kesin hüküm nedeniyle reddine, 522 ada 6 parselde kayıtlı taşınmazın fen bilirkişisi Turan Kaynar’ın 15.07.2008 tarihli raporunda (B) harfi ve yeşil renk ile taranarak gösterilen 211 m2’lik kısmının kıyı - kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşıldığından davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmiştir.

L. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

M. Bozma Kararı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08.12.2020 tarihli ve 2020/2580 Esas, 2020/7985 Karar sayılı kararı ile; Mahkemece uyulan bozma kararının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, dava konusu 8 parsel sayılı taşınmazın kök tapusu olan 11.06.1954 tarihli ve 34 numaralı tapu kaydının oluşumuna esas ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.12.1955 tarihli ve 1955/219 Esas, 1955/327 Karar sayılı kararında taşınmazın zilyetliği ile ilgili araştırma ve inceleme yapıldığı, eldeki davaya konu kıyı - kenar çizgisi ile ilgili bir araştırma yapılmadığı dikkate alındığında eldeki dosyaya kesin hüküm teşkil edeceğinin düşünülmesinin hatalı olduğu, bu sebeple Mahkemece dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporları da dikkate alınarak toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde davacının talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kısmen reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesi ile karar bozulmuştur.

N. Mahkemece Verilen Temyize Konu Karar

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2021 tarihli ve 2021/170 Esas, 2021/455 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.12.1955 tarihli ve 1955/219 Esas, 1955/327 Karar sayılı kararının eldeki dosya yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı, dava konusu taşınmazlardan 8 parselin tamamının, 6 parselin ise 15.07.2008 tarihli fen bilirkişisi raporunda yeşil renk ile gösterilen 211 m2’lik kısmının kıyı - kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararı süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

B. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı lehine usuli müktesep hak oluştuğu gözetilmeksizin karar verildiğini, dava konusu 522 ada 8 parsel yönünden kesin hükmün dikkate alınmadığını, direnme kararından sonra verilen bozma ve bozma kararlarına uyularak verilen mahkeme kararlarının uygulama ve içtihatlara aykırı olduğunu, bu nedenle içtihatların birleştirilmesi sureti ile hükmün bozulması ve 522 ada 8 parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43 üncü maddesi; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5 inci ve 6 ncı maddeleri; 28.11.1997 tarihli ve 1996/5 E., 1997/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Balıkesir ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde yer alan 522 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1955/219 Esas, 1955/327 Karar sayılı kararı ile oluşan 11.06.1954 tarihli ve 34 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak 31.07.1973 tarihinde dava dışı Mehmet ... adına tespit ediliği, tespitin 01.10.1974 tarihinde kesinleştiği, 13.11.1984 tarihinde kamulaştırma işlemi ile davalı ... adına tescil edildiği; 522 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 22.12.1966 tarihli ve 80 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak davalı adına 31.07.1973 tarihinde tespit edildiği, tespitin 01.10.1974 tarihinde kesinleştiği, 15.07.2008 ve 26.06.2018 tarihli bilirkişi raporlarına göre 522 ada 6 parselin 211 m2’lik kısmının, 522 ada 8 parselin tamamının kıyı - kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır.

2.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

3.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı ve özellikle taşınmazların koordinat noktalarının belirlendiği 15.07.2008 havale tarihli fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle hüküm tesis edildiği anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.