"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/611 E., 2024/640 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Pasinler Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/61 E., 2023/156 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş ise de bilahare duruşma isteminden vazgeçilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar ... ve ... vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 101 ada 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazların hatalı şekilde mera olarak sınırlandırıldığını, müvekkiller tarafından taşınmazların kadastro tespitine itiraz edildiğini, Erzurum Kadastro Mahkemesinin 2016/40 Esas, 2017/5 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini ve hükmün Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiğini ancak müvekkilleri adına kayıtlı eski tapu kayıtları ve emlak kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında değerlendirmeye alınmadığını, söz konusu taşınmazların müvekkillerine miras yoluyla kaldığını, bilahare yapılan taksim sonucunda 101 ada 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların müvekkili Halis’e, diğer taşınmazların ise eşit paylarla müvekkillerine düştüğünü, taşınmazların mera vasfında olmayıp uzun yıllardır müvekkilleri tarafından çayır olarak kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 101 ada 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların müvekkili ... adına, 101 ada 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazların ise müvekkilleri ... ve ... adlarına eşit paylarla tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; eldeki davada 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacılar murislerinden gelen hakka dayandıklarına göre tüm mirasçılar tarafından açılmayan bu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öte yandan taşınmazların sicil kayıtlarının hükmen oluştuğunu, tespite itiraz davasında davacıların da taraf olarak yer aldığını, davanın kesin hüküm nedeniyle de reddedilmesi gerektiğini, kaldı ki mera vasfında olan dava konusu taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... vekili 19.10.2023 tarihli duruşmada; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Davalı ... tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayılı belirtilen kararıyla; Erzurum Kadastro Mahkemesinin 2016/40 Esas sayılı dava dosyasının UYAP sistemi üzerinden celp olunduğu, incelenen dava dosyasında davacı tarafın ... ve ..., davalı tarafın ise ..., ... ve Hazine olduğu, davacı tarafça eldeki davanın konusu olan taşınmazlara ilişkin olarak dava açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddi ile taşınmazların tespit gibi mera vasfı ile sınırlandırılarak özel siciline yazılmasına karar verildiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-i maddesi gereğince kesin hükmün bulunmaması dava şartı olup kadastro mahkemesi dosyası ile eldeki dava dosyasında tarafların aynı olduğu, her iki davada da aynı taşınmazlarla ilgili olarak kadastro öncesi nedene dayanıldığı, kadastro mahkemesince verilen kararının eldeki dava bakımından kesin hüküm niteliği taşıdığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın 6100 sayılı HMK'nın 114/i ve 115/2 maddeleri gereğince kesin hüküm dava şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayılı belirtilen kararıyla; İlk derece Mahkemesince eldeki davaya konu edilen taşınmazlara ilişkin olarak davacılar ... ve ... tarafından, davalılar ..., ... ve Hazine aleyhine, Erzurum Kadastro Mahkemesinin 2016/40 Esas, 2017/5 Karar sayılı dosyasında açılan tespite itiraz davasının yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddi ile dava konusu 101 ada 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi mera niteliği ile orta malı olarak ayrı ayrı sınırlandırılmalarına ve mera özel siciline yazılmalarına karar verildiği ve söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 29.12.2020 tarihinde kesinleştiği, böylelikle tüm dosya kapsamından Erzurum Kadastro Mahkemesinin 2016/40 Esas, 2017/5 Karar sayılı dosyasında görülen dava ile eldeki davanın gerek her iki davanın tarafları, gerek her iki davaya konu edilen taşınmazlar ve gerekse her iki davadaki dava sebepleri yönünden aynı olduğunun anlaşılması nedeniyle İlk Derece Mahkemesince davanın kesin hüküm dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden hukuka ve kamu düzenine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararının somut bir gerekçe içermediğini, Kadastro Mahkemesinde görülen davanın eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil etmediğini, her iki davanın konusu ve sebebinin farklı olduğunu çünkü Kadastro Mahkemesinde irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı hukuki sebebine, eldeki davada ise tapu kaydına dayanıldığını, hukuki sebeplerin birbirinden farklı olduğunu, müvekkillerinin dayandığı eski tapu kayıtlarının yok sayılmasının tapuya ... ilkesini zedelediğini, bu hususlara ilişkin emsal Yargıtay kararlarını dilekçeye eklediklerini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1. Dava; kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. Kadastro sonucunda Erzurum ili, Köprüköy ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı muhtelif yüz ölçümündeki taşınmazlar, mera niteliği ile orta malı olarak sınırlandırılmış; taşınmazların kadastro tutanaklarının beyanlar hanesine ayrı ayrı şagilinin ... ve ... olduğu yazılmıştır.
Davacı ..., dava dışı 101 ada 2 ve 10 parsel sayılı taşınmazlar, davacı ... ise 101 ada 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazlar hakkında tapu kaydı, miras yoluyla gelen hak, paylaşma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak ayrı ayrı dava açmışlar, yargılama sırasında her iki davacı da aynı iddialarla birbirlerinin davalarına katılmışlardır. Pasinler Kadastro Mahkemesince dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, 10.12.2010 tarihli ve 2006/28 Esas, 2010/33 Karar sayılı kararla davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile aynı ada ve parsel numarası altında ve çayır niteliğinde olmak üzere 101 ada 2 ve 10 parsel sayılı taşınmazların davacı ... adına, 101 ada 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların davacı ... adına, 101 ada 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazların ise eşit paylarla davacı ... ve ... adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 16.06.2015 tarihli ve 2014/14510 Esas, 2015/7995 Karar sayılı kararıyla; Mahkemenin kabulünün dosya kapsamına uygun düşmediği, dava konusu taşınmazların bulunduğu yörede 4753 sayılı Kanun gereğince 1965 yılında yapılan toprak tevzi çalışmalarında, kadastro sırasında 101 ada 81 sayılı mera parseli olarak tespit edilen alanın, 19 numaralı mera parseli olarak sınırlandırılıp haritaya bağlandığı, davacı tarafın dayanağı olan Eylül 1940 tarih ve 3 sıra numaralı tapu kaydının sınırlarının; sırt, sırt, sırt ve Keleş tarlası, 29.05.1962 tarih ve 9 sıra numaralı tapu kaydının sınırlarının ise hark, hark, mera ve hali arazi olarak belirtildiği, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre 1940 tarihli tapu kaydında gösterilen Keleş tarlasının mera sınırları içinde yer aldığı, diğer sınırların ise her yerde bulunabilecek sınırlardan olmakla dayanak tapu kayıtlarının taşınmazları kapsadığının kabulünün mümkün bulunmadığı, hal böyle olunca, meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğe hukuken değer verilemeyeceği göz önünde bulundurularak etrafı kadim mera ile çevrili olan ve mera bütünlüğünü bozduğu gözlemlenen taşınmazlar hakkındaki davanın reddine ve taşınmazların tespit gibi mera olarak sınırlandırılmasına karar vermek gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının isabetsizliğine değinilmek suretiyle karar bozulmuştur.
Bozma üzerine Erzurum Kadastro Mahkemesinin 17.02.2017 tarihli ve 2016/40 Esas, 2017/5 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine, çekişmeli 101 ada 2, 10, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş; hüküm, Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleşmiştir.
3. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
4. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, Erzurum Kadastro Mahkemesinin 2016/40 Esas sayılı dosyasının kapsamına, davacı tarafça söz konusu davada da aynı tapu kaydına dayanıldığının anlaşılmasına, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.02.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.