Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3515 E. 2024/5455 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı Hazine, davalıların mülkiyetinde bulunan taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını iddia ederek tapu iptali ve terkin davası açmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay'ın önceki bozma kararında belirtilen hususlara uymaması, özellikle bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri gidermemesi, taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak fazla hüküm kurması ve bazı usul eksiklikleri nedeniyle, davalıların temyiz itirazları kabul edilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/352 E., 2024/100 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve terkin davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davalı ... vd. vekili, davalı... ve ... İşletmeciliği A.Ş. vekili, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili (asıl ve birleştirilen davada); .... ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde, davalılar adına kayıtlı dava konusu 279 parsel sayılı taşınmazın 3.161,68 m2'lik kısmının kıyı-kenar çizgisinin deniz tarafında kaldığını ileri sürerek anılan kısmın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece ilk kararda; hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine Dairece, davanın reddinin doğru olduğuna değinilerek yargılama giderleri yönünden hüküm bozulmuş; Mahkemece bozmaya uyularak verilen ikinci kararda da hak düşürücü süre nedeniyle dava reddedilmiş; karara karşı davacı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekilinin temyizi üzerine Dairece bu kez, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesine eklenen 36/A maddesi gereği yargılama giderleri yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, raporda yedi adet araştırma çukuru açıldığı ve bu çukurlardan alınan verilerin incelendiği, ancak dava konusu taşınmazın yüz ölçümünün büyük olması dikkate alındığında gözlem çukurlarının taşınmazın hangi kısmında açıldığının çok önemli olduğu, ne var ki gözlem çukurlarının nerede açıldığının harita üzerinde işaretlenmediği, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisinin rapor eki olan kroki üzerinde gösterilmediği, bilirkişi heyet raporunun denetime elverişli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı, önceki bilirkişi heyet raporlarıyla hükme esas bilirkişi raporu çeliştiği halde çelişkinin giderilmediğine değinilerek bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, dava konusu taşınmazda açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi ve anılan eksiklikler giderildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme talebi reddedilmiştir. Mahkemece; davanın reddedilerek kesinleştiği, devam eden yargılamanın sadece yargılama giderine yönelik olduğu, yeniden kıyı niteliği incelemesi ve dava açmada haklılık-haksızlık araştırması yapılmasını gerektirecek bir uyuşmazlık mevcut olmadığı, davanın esası yönünden davalılar yararına usulü müktesap hak doğduğu gerekçesiyle direnmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, direnme kararının yerinde olmadığından bahisle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2021 tarihli ve 2018/(8)1-447 Esas, 2021/1360 Karar sayılı kararı ile; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin kararlar, önceki tarihli bozma kararları kapsamı dışında kalmış ise de hak düşürücü sürenin dayanağını oluşturan yasal düzenlemenin eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, iptal kararı sonucu oluşan durumun 28.06.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya da uygulanmasının zorunlu olduğu, davalılar yararına oluşmuş usulî kazanılmış haktan bahsedilemeyeceği, işin esası hakkında gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği, bilimsel verilere dayanmayan bilirkişi heyet raporunun denetime elverişli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı ve raporların birbiriyle çelişkili olduğuna değinilerek yeniden yapılacak keşif neticesinde kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi, dava konusu taşınmazda açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin bilimsel gerekçeler gösterilmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, keşfi izlemeye ve infaza olanak sağlayacak biçimde fen bilirkişisine kroki düzenlettirilmesi, kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısım var ise kroki üzerinde işaretlenmesi ve renkli olarak belirtilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteği ise reddedilmiştir.

3. Mahkemenin 21.03.2024 tarihli ve 2022/352 Esas, 2024/100 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının ifrazen ayrılarak 122 ada 151 parsel numarası aldığı, bozma kararı doğrultusunda alınan bilirkişi raporuna göre anılan parselin tamamının kıyı-kenar çizgisi içinde, deniz tarafında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 122 ada 151 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vd. vekili, davalı... ve ... İşletmeciliği A.Ş. vekili, davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının talebinin dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin deniz yönünde kalan 3.161,68 m2’lik kısmı yönünden tapunun iptaline ilişkin olduğunu, Mahkeme tarafından 3.399,46 m2 olan 122 ada 151 parsel nolu taşınmazın tamamı yönünden tapunun iptaline karar verildiğini, davacı talebine bağlı kalınmayarak 237,78 m2 daha fazla bir kısım yönünden de tapu iptaline karar verildiğini, bilirkişi raporunun bozma kararında belirtilen hususları karşılamadığını, söz konusu rapora itiraz edildiğini, itirazlarının dikkate alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı... ve ... İşletmeciliği A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun tarafına tebliğ edilmediğini, savunma haklarının kısıtlandığını, bilirkişi raporunun davalı adına ilgisi olmayan ve yetkisiz bir avukata tebliğ edildiğini, 21.03.2024 tarihinde yapılan duruşmaya katılmalarının engellendiğini, Mahkemece e-duruşma talebinin kabul edildiğini ve saatlerce bilgisayar başında beklemeye karşın e-duruşma araması yapılmadığını ve e-duruşma açılmadığını, beklemeye rağmen ve duruşma yapılmaması üzerine tüm bu hatalı işlemleri ve usulsüz tebligat durumunu da bildiren mazeret dilekçesinin dosyaya sunulduğunu, Mahkemenin e-duruşma talebi yokmuş gibi karar verdiğini, hükme esas alınan son raporun önceki rapor ile çelişkili olduğunu, ancak çelişkinin giderilmediğini, bilirkişi heyeti tarafından topraktan numuneler alınarak laboratuarda incelenmek suretiyle bir değerlendirme yapılmadığını, daha önce alınmış olan ve dava konusu parselin kıyı-kenar çizgisi dışında kaldığına ilişkin bilirkişi raporlarındaki tespitlere itibar edilemeyeceğine ilişkin hiçbir somut ve bilimsel verinin raporda yer almadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce verilen hükmün yalnızca yargılama giderleri yönünden bozulduğunu, diğer hususlar bakımından kesinleştiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalının iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, ipotek hakkının korunması gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesi,

3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4, 5 ve 9. maddeleri,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715 ve 999. maddeleri,

13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,

28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Yalova ili, .... ilçesi, ...... Mahallesinde bulunan dava konusu 279 parsel sayılı, 20.730,00 metrekare yüz ölçümlü taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/A maddesi gereği yenileme ve imar işlemlerine tabi olduğu, söz konusu işlemler sonucu 122 ada 143, 146, 150 ve 151 parsellerin meydana geldiği anlaşılmaktadır.

2. Hemen belirtilmelidir ki, uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

3. İdarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5 ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak, Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

4. İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.

5. Öte yandan, Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşur. Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir.

6. Somut olaya gelince; yukarıda da değinildiği üzere bozma kararına uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem ve araştırma yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, önceki bozma kararında dosya içerisinde bulunan bilirkişi heyet raporlarıyla hükme esas alınan heyet raporunun çelişkili olduğuna değinilerek yeniden yapılacak keşif ile kıyı-kenar çizgisinin tespit edilmesi, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin bilimsel gerekçeler gösterilmek suretiyle açıklığa kavuşturulması gerektiğine işaret edilmiş, ancak Mahkemece yeniden yapılan keşif neticesinde düzenlenen rapor ile önceki bilirkişi heyet raporlarıyla arasındaki çelişkiler giderilmemiş, raporda bu hususa ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Diğer taraftan, bilirkişi heyet raporunun 35. (son) sayfasında dava konusu "122 ada 151 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığı (yukarıdaki krokide kırmızı hat idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisini, mavi hat heyetçe belirlenen kıyı-kenar çizgisini göstermektedir)" şeklinde tespite yer verilmiş, ancak rapor içeriğinde yalnızca raporun 6. sayfasında krokiye yer verilmekle birlikte söz konusu krokide dava konusu 279 parselden ifrazen oluşan yeni parseller ve sınırları gösterilmemiş olup kırmızı hattın idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisini, mavi hattın heyetçe belirlenen kıyı-kenar çizgisini gösterdiği belirtilmiş ise de yine anılan krokiden bu husus da açıkça anlaşılamamaktadır. Öte yandan, davaya fer'i müdahale talebinde bulunan Yalova-Altınova .....Girişimcileri San. ve Tic. A.Ş.'nin müdahillik talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş, hükme esas alınan son bilirkişi raporu olan 06.12.2023 tarihli heyet raporu davalı... ve ... İşletmeciliği A.Ş. vekiline usulüne uygun tebliğ edilmemiştir. Kabule göre de; davacı Hazine tarafından dava konusu taşınmazın 3.161,68 metrekarelik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiası ile anılan kısmın tapu kaydının iptaline ilişkin talepte bulunulduğu halde, Mahkemece 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesinde yer verilen taleple bağlılık ilkesi gözetilmeksizin, 3.399,46 metrekare (122 ada 151 parselin tamamı) yönünden tapu iptal-terkin karar verilmek suretiyle talepten fazlasına hükmedilmiş olması da isabetsizdir.

7. Hal böyle olunca; Yalova-Altınova ... Girişimcileri San. ve Tic. A. Ş.'nin fer'i müdahillik talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, davacı tarafından 3.161,68 metrekarelik kısım yönünden dava açıldığı nazara alınarak bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde ayrı ayrı ve açıkça (heyetçe tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisinin çakışması halinde dahi) gösterilmesi, raporda kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, yeni oluşan parseller de gözetilerek dava konusu taşınmazın ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nedenlerinin denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak açıklattırılması ve çelişkinin giderilmesi, söz konusu eksikliklerin ek rapor alınarak yerine getirilememesi halinde ise bu kez 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar, aynı Kanun'un 5 ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutularak 3621 sayılı Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi heyeti oluşturulup dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı-kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kesinleşen kıyı-kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı-kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, gerektiği takdirde bilirkişi kurulundan bu hususları da karşılayacak şekilde rapor alınması, raporda kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının, kıyı-kenar çizgisi içerisinde ise ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak çelişkiler olduğu takdirde bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nedenlerinin denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, bilirkişi raporlarının taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekillerinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan harçların istek hâlinde temyiz eden davalılara iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.