Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3654 E. 2024/5012 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacı tarafın borcunun miktarının tespiti ve ödenip ödenmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların mirasbırakanı tarafından çekilen kredilerin inançlı işlem kapsamında olup olmadığı, davacıya ne kadarının teslim edildiği ve davacı tarafından ne kadarının ödendiği hususlarının bilirkişi raporu ve diğer delillerle tespit edildiği, davacının üzerine düşen edimi yerine getirdiği gözetilerek direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1272 E., 2022/1425 K.

KARAR : Direnme - Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/40 E., 2017/248 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda; önceki kararda direnilmesine ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda Dairemizce, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gönderilmesine karar verilmiş, Hukuk Genel Kurulu'nca direnme kararı uygun bulunduğundan, yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

Dairemizce, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 198 parsel sayılı bağ vasıflı taşınmazını ekonomik sıkıntı çekmesi nedeniyle dava dışı ...’ın kendisine verdiği kredi borcuna teminat teşkil etmesi için satış suretiyle devrettiğini, borç ödendiğinde çekişmeli taşınmazın iadesinin kararlaştırıldığını, krediyi ödediğini, ancak yeniden paraya ihtiyacı olması nedeniyle dava konusu taşınmazın bu kez de yakın arkadaşı olan davalıların mirasbırakanı ...’ya devrini sağladığını, ...’in kullandığı toplam 30.000,00 TL krediyi aldığını, bu kredinin tamamını bankaya ödemesine karşın ...’in anlaşmaya aykırı olarak taşınmazı iade etmediğini, arada küçük miktarlı bir takım kredilerin de kendisi ve ... için çekildiğini, ancak ... ve eşinin kendi adlarına biri 35.000,00 TL biri de 26.000,00 TL toplam 61.000,00 TL kredi daha kullandıklarını, bu kredilerin bilgisi dışında kullanıldığını ve kendisine verilmediğini, kötüniyetli olarak bu kredileri de ödemesini istediklerini ileri sürerek dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar; açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, mirasbırakanları ...’nun dava konusu taşınmazı dava dışı ...’dan gerçek bedeli üzerinden satın aldığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu, öte yandan mirasbırakanları ...’in davacı ve yakınları için çektiği krediler nedeniyle davacıdan alacaklı olduklarını, bu kredilerin ödenmediğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. Salihli 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.2016 tarihli ve 2016/142 Esas, 2016/253 Karar sayılı kararıyla; davanın geri alım hakkına dayalı olarak açıldığı, geri alım sözleşmesinin taraflar arasında sözlü olarak yapıldığının davacı tarafından açıkça kabul edildiği, geri alım sözleşmelerinin resmî şekilde yapılmasının kurucu şekil şartı olduğu ve taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesinin 08.02.2017 tarihli ve 2017/111 Esas, 2017/112 Karar sayılı kararıyla; hukuki nitelendirmede yanılgıya düşüldüğü, davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali tescil davası olduğu, bu nedenle tarafların ve mirasbırakan ...'nun savcılık ve ceza mahkemesinde verdiği ifade ve beyanlar değerlendirilerek davacının bildirdiği tanıklar da dinlenilmek suretiyle inançlı işlem gereği, davacının kendi edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediği hususları araştırılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin 01.11.2017 tarihli ve 2017/40 Esas, 2017/248 Karar sayılı kararıyla; somut olayda davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında yazılı olarak yapılmış bir inanç sözleşmesinin bulunmadığı, taraflar arasındaki çekişmeli hususun sözlü olduğu noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık da olmadığı, anlaşmazlığın söz konusu inançlı işlem anlaşmasına uygun olarak davalılar mirasbırakanı ...’ya devredilen taşınmaz teminat gösterilerek alınmış olan kredi borcunun davacı tarafından ödenip ödenmediği noktasında toplandığı, inançlı işlem gereği, davacının kendi edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediğini ancak yazılı belge ile ispat edebileceği, davacı tarafça dava konusu taşınmaz teminat gösterilerek alınmış olan kredinin yine davacı tarafından ödendiğine ilişkin bir yazılı belge sunulmayıp sadece davalılar mirasbırakanı ...’nun Salihli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/654 Esas sayılı dosyasında kredinin davacılar tarafından ödendiğine ilişkin ifadesinin bulunduğu, inançlı işlemlerde sözleşmenin yazılı olması kurucu şart olarak belirlenmiş olmasa da yazılı ispat koşulunun aranıyor alması nedeniyle sadece ceza mahkemesindeki ifadeye dayanılarak tapu iptali ve tesciline karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 31.01.2018 tarihli ve 2018/6 Esas, 2018/165 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle yerinde ise de dinlenen ve birbirini doğrulayan tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre inanç sözleşmesi uyarınca davacının davalı tarafa ödemesi gereken 71.000,00 TL tutarında bir bedel olduğu anlaşıldığından kendi edimini yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimini yerine getirmesini talep edemeyeceği gözetilerek davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği, vekâlet ücretine yönelik itirazın ise yerinde olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Dairenin 16.05.2019 tarihli ve 2018/2754 Esas, 2019/3048 Karar sayılı kararıyla; "...Somut olayda, ara malik ... ile davalıların mirasbırakanı ... yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Bu beyanlar HMK’nın 188. maddesi uyarınca ikrar niteliğindedir. Böyle bir durumda yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile ... ve ... arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir. Bu aşamada çözümlenecek sorun inançlı temlik nedeniyle davalıların mirasbırakanı ...’nun ne miktarda kredi çektiği, davacıya ne kadarını verdiği, davacının da kendisine verileni hangi ölçüde geri ödediği hususudur. 6098 sayılı TBK’nın 97. maddesinde de; "Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir." hükmüne yer verilmiştir. Davacı taraf, dava açmak ile kendi edimini yerine getirmek istediğini karşı tarafa bildirmiştir. Dava açmadan önce varsa borcunu yerine getirmemiş olması tek başına inançlı işleme dayalı bir davanın ret sebebini teşkil etmez. O halde yapılacak iş, davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-verecek miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan ... tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı ...’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptanarak mahkeme veznesine depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 08.04.2021 tarihli ve 2019/1801 Esas, 2021/819 Karar sayılı kararıyla; bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacı tarafın davalı tarafa 112.100,00 TL ödeme yapması gerektiği, davacı tarafa bu miktarı mahkeme veznesine depo etmesi için süre verildiği, davacı tarafça süresinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, bu durumda davacı tarafın davasını ispatladığı, kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu 198 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, karar kesinleştiğinde depo kararı verilen 112.100,00 TL bedelin işlemiş yasal faizi ile birlikte davalılara ödenmesine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.

Dairenin 23.02.2022 tarihli ve 2022/626 Esas, 2022/1453 Karar sayılı kararıyla; ".. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda inançlı işlemin varlığı kabul edilmiştir. Bu husus, taraflarca temyiz konusu da yapılmadığından artık inançlı işlemin varlığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken husus, taraflar arasındaki inançlı işlem gereğince, dava konusu taşınmazın iadesinin gerekip gerekmediği ve davacı tarafın taşınmazların iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması yönündedir. Esasen bu hususun gözetilmesi gerektiğine, hükmüne uyulan bozma ilamında da işaret edilmiştir. Ne var ki, Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş, TBK’nın 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki alacak-borç miktarı ispat kuralları çerçevesinde belirlenmeden ve hangi kredilerin inançlı işlem çerçevesinde çekildiği tespit edilmeden, alacak-borç durumunun farazi verilere dayanarak tespit edildiği bilirkişi kurulu raporunda belirlenen bedel depo ettirilmek suretiyle davanın kabulü yoluna gidilmiştir. Bilindiği üzere TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri gereğince herkes iddiasını ispat ile mükelleftir. Davalılar, mirasbırakanları tarafından taşınmazın teminat gösterilmek suretiyle çekilen krediler ve hatta taşınmaz teminat gösterilmeksizin aynı bankadan ve başka bankalardan kullanılan kredilerin inançlı işlem kapsamında çekildiğini iddia ettiğine göre, bu kredilerin inançlı işlem çerçevesinde kullanıldığını ve bedellerinin davacıya teslim edildiğini ispat yükü davalı taraftadır. Davalıların iddialarını ispatlaması halinde ise, davacı kendisine ödenen bedeli bankaya ödediğini ispatla mükelleftir. Öte yandan, davacı dava dilekçesinde taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle toplamda 30.000,00 TL kredinin kendisi için çekildiğini kabul etmiş, dava dilekçesinin devamında ise arada ufak tefek bazı kredilerin de kendisi için çekildiği beyanında bulunmuştur. Bu nedenle, davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangi kredilerden oluşuğunun somutlaştırılması gerekir. Ayrıca, öngörülen alacak-borç miktarının tanıkla ispatı mümkün olmadığı gibi davanın tarafları dışında üçüncü kişi ... tarafından kullanılıp davalılar mirasbırakanı ...’in kefil olduğu kredilerin inançlı işlem kapsamında kullanıldığının kabulü de mümkün değildir. O halde yapılacak iş, HMK’nın 169-175. maddeler kapsamında davacının isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan ... tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, tarafların maddi olguya ilişkin ikrar ve kabullerinin değerlendirilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı ...’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptandıktan sonra, daha önce depo edilen bedel gözetilmek suretiyle eksik olan bedeli depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

D. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay bozma kararı doğrultusunda bilirkişi incelemeleri yaptırılarak son olarak alınan 15.02.2021 tarihli rapor ile davacı tarafın 112.100,00 TL davalı tarafa ödeme yapması gerektiği belirlenmesi üzerine bu rapora itibar edilip davacı tarafa verilen süre içerisinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, davacı tarafın davasını ispatladığı ve kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği, Yargıtay bozma ilâmında belirtildiği şekilde davacının isticvap edilmesini gerektirir bir hususun kalmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların maddi olarak mağdur olmasına sebebiyet verdiğini, dosyaya sunulan belgeler ile mağduriyetlerinin 287.395,00 TL olduğunu, dosyaya sunulan davalıların ödemelerini gösterir banka kayıtları, icra dosyaları, 22.01.2016 tanzim tarihli 100.000,00 TL bedelli bono sureti ve dinlenen tanık beyanları ile davacının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediği ve mirasbırakan ...’yu değişik bankalardan kredi çektirmek suretiyle borçlandırdığını ve kredileri ödemediğinin sabit olduğunu, daha sonra borçların katlanarak arttığını ve davalılar tarafından kapatıldığını, tüm bu hususlara ilişkin ödeme belgeleri ve 100.000,00 TL’lik bono sureti dosyaya sunulduğu hâlde bilirkişi raporunda davalıların yaptığı ödemelerden bahsedilmeden eksik inceleme ile rapor tanzim edildiğini,depo kararı verilmesi gereken miktarın 287.395,00 TL olması gerektiğini, ayrıca borcun doğum tarihinden davalılar tarafından ödemelerin yapıldığı tarihlere kadar olan sürelere ilişkin faizlerin hesap edilmediğini, eksik

inceleme ile karar verildiğini, davanın açılmasına davacının kendi kusuru sebebiyet verdiği için de yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davacının sorumlu olması gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.

C. Hukuk Genel Kuruluna Gönderme Kararı

Dairenin 04.10.2022 tarih, 2022/6060 Esas, 2022/6405 Karar sayılı kararı ile; HMK’nın 169-175. maddeler kapsamında davacı isticvap edilmek suretiyle kabullendiği kredilerin hangileri olduğunun somutlaştırılması, ardından ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan ... tarafından temin edilen kredi borcunun kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, tarafların maddi olguya ilişkin ikrar ve kabullerinin değerlendirilmesi, varsa davacının davalıların mirasbırakanı ...’ya olan borç miktarının kayda dayalı saptandıktan sonra, daha önce depo edilen bedel gözetilmek suretiyle eksik olan bedeli depo etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararının yerinde olduğu gerekçesiyle dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

D. Hukuk Genel Kurulu Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.07.2024 tarih, 2022/1-1102 Esas, 2024/354 Karar sayılı kararı ile; " ... Somut olayda ara malik ... ile davalıların mirasbırakanı ... yukarıda yer verilen beyanları ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendilerine temlikin bedelsiz olarak kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmişlerdir. Genel bilgi ve belgelerden davalıların mirasbırakanı tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ya da teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir. İkrar niteliğinde olan beyanlar karşısında yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın davacı ile ... ve ... arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hâle gelmiş, taraflar arasında inanç sözleşmesinin bulunup bulunmadığı hususu uyuşmazlık kapsamından çıkmıştır. Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlık özetle 6098 sayılı Kanun'un 97. maddesi kapsamında taraflar arasındaki alacak borç miktarının saptanması bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dinlenen ve birbirini doğrulayan tanık anlatımları ve davacının zımni kabulüne göre davacının davalı tarafa ödemesi gereken harici anlaşma içeriğinde belirtilen miktar, davanın temelini oluşturan vakıalar ile bu vakıaya yönelik olarak davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında mahkemece alınan beyanlar ve özellikle davacı tarafça bu yönde sunulan dilekçeler ve hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının isticvap edilmesini gerektirir bir hususun kalmadığı, tüm delillerin toplanmış olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince uyulan ilk bozma kararının gerekleri yerine getirilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapıldığı, ispat kuralları çerçevesinde davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-borç miktarının son olarak alınan 15.02.2021 tarihli bilirkişi raporu ile dosya kapsamı ve ödeme belgelerine uygun olarak saptandığı ve davacı tarafın 112.100,00 TL davalı tarafa ödeme yapması gerektiğinin belirlendiği, dolayısıyla davacı tarafça süresinde bu miktarın mahkeme veznesine depo edildiği, davacı tarafın kendi üzerine düşen edimi yargılama aşamasında yerine getirdiği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı uygun olup, yerinde bulunmuştur. Ne var ki, yargılama gider ve vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazları da bulunduğundan, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir." gerekçesi ile dosyanın Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

E. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı;

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 97. maddesi;

3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 169 ilâ 175. ve 190. maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’nın dava konusu 198 sayılı parselin tamamını 31.03.2010 tarihinde dava dışı ...’a, ...’un da 03.02.2011 tarihinde davalıların mirasbırakanı ...’ya satış göstererek temlik ettiği, ...’in ölümü üzerine de mirasçıları olan davalılar ..., ... ve ...’a 23.03.2016 tarihinde intikal ettiği, davalıların mirasbırakanı ... tarafından taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ve teminat gösterilmeksizin farklı bankalardan çok sayıda kredi çekildiği kayden sabittir.

2.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 27.05.2022 tarih ve 2022/1272 E. - 2022/1425 K. sayılı kararının, Hukuk Genel Kurulunca uygun bulunduğu, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından davalılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 8.833,35 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.09.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.