Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3804 E. 2024/4932 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil davasında, tapu iptali yerine tazminata hükmedilmesi üzerine, hükmedilen tazminat miktarının ve davalıların sorumluluk biçiminin tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davaya konu iki taşınmaz için ayrı ayrı tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken, toplam bedel üzerinden tazminata hükmedilmesi ve her bir davacı payına düşen miktarın hükümde açıkça belirtilmemesi, ayrıca hükmün infazında tereddüt oluşturacak şekilde düzenlenmesi HMK'nın 26. ve 297. maddelerine aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/374 E., 2022/492 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul - Tavzih Talebi Ret - Tavzih Talebi Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile terditli bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; 18.01.2023 tarihli ek karar ile davacı ... vekilinin tavzih talebinin, 03.03.2023 tarihli ek karar ile davalı ... mirasçısı ...'in tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı ... vd. vekili, davacı ... ... vd. vekili, davacı ... vd. vekili (katılma yoluyla), davalı ... vd. vekili, davalı ... vd. vekili tarafından duruşma istekli, 18.01.2023 tarihli ek kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 02.07.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davalılar ... vd. vekilleri Avukat ..., Avukat ... ve temyiz eden davacı ... vd. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer davacılar ve davalılar gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asil ve vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; Ulubey Sulh Hukuk Mahkemesinin 1985/20 E., 1985/35 K. sayılı veraset ilamı ile mirasbırakan ... ...'ın mirasçıları olduklarının tespit edildiğini, ancak bir kısım davalıların İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan 1996/89 E., 1996/863 K. sayılı mirasçılık belgesi ile mirasbırakan ... ...'ın maliki olduğu 12 ve 21 parsel sayılı taşınmazların adlarına intikalinden sonra diğer davalılara temlik ettiklerini, Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/430 E., 2003/247 K. sayılı kesinleşen ilamıyla, İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/89 E., 1996/863 K. sayılı veraset ilamının iptali ile Ulubey Sulh Hukuk Mahkemesinin 1985/20 E., 1985/35 K. sayılı veraset ilamının geçerliliğine karar verildiğini, iptal edilen veraset ilamına dayanılarak sahte mirasçılar adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu, taşınmazları edinen davalıların da iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile terekeye iadesine, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 30.07.2010 tarihli ve 2009/204 Esas, 2010/411 Karar sayılı kararıyla, derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 21.02.2011 tarihli ve 2011/1486 Esas, 2011/1822 Karar sayılı kararı ile; "...Davacılar (bir kısım mirasçılar ) ilk davada 21 parsele yönelik pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlar, eldeki davada ise tüm mirasçıların taraf olduğu, 12 ve 21 parsellerin dava konusu olduğu terekeye iade, olmazsa alacak (bedel) talep ettikleri gözetildiğinde HUMK'un 187. maddesi anlamında aynı davadan ve derdestlikten bahsetme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, eldeki dava yönünden taraf delillerinin toplanıp işin esası yönünden bir karar verilmesi gerektiği..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 03.11.2015 tarihli ve 2011/484 Esas, 2015/662 Karar sayılı kararıyla; 21 parsel sayılı taşınmaz maliki davalı ...'ın iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne, 12 parsel sayılı taşınmaz maliki davalı ...'in iyiniyetli olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin reddi ile bedelin diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

2. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

3. Dairemizin 10.12.2019 tarihli ve 2016/8472 Esas, 2019/6396 Karar sayılı kararıyla; "...Davalı ...’ın ketmi verese olgusunu bilmediği veya kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde dahi bilebilecek konumda olmadığı, aksini davacının kanıtlayamadığı gözetildiğinde, davalı ...’ın TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, HMK’nın 326/1. hükmü gereğince yargılama giderleri davada haksız çıkan taraftan tahsil edilir. Eldeki dava kabul edildiğine göre davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği açıktır. Ne var ki Mahkemece bu yönde olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Hal böyle olunca, 737 ada 21 parsel sayılı taşınmaz bakımından iptal-tescil isteğinin reddedilmesi, bedel isteği bakımından değerlendirme yapılması gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi kendisini vekil aracılığıyla temsil ettiren davacılar vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de isabetsizdir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yolsuz tescil iddiasının ispatlandığı ancak son kayıt malikleri davalılar Ramazan ve Bilal'in edinimlerinin iyiniyetli olduğu, böylelikle TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacakları gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteklerinin reddine, terditli bedel isteklerinin kabulü ile 12 parsel sayılı taşınmaz yönünden 87.556,80 TL'nin, 21 parsel sayılı taşınmaz yönünden 1.094.076,80 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Ramazan ve Bilal dışındaki davalılardan tahsili ile davacılara payları oranında ödenmesine, davalılar Ramazan ve Bilal bakımından davanın reddine karar verilmiş; 18.01.2023 tarihli ek karar ile davacı ... vekilinin tavzih talebinin, 03.03.2023 tarihli ek karar ile davalı ... mirasçısı ...'in tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vd. vekili, davacı ... ... vd. vekili, davacı ... vd. vekili (katılma yoluyla), davalı ... vd. vekili, davalı ... vd. vekili; 18.01.2023 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı ... vd. vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı ... vd. vekili; tavzih taleplerinin reddine ilişkin 18.01.2023 tarihli ek kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bozmadan önce tazminat bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, bu husus Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmadığından kesinleştiğini, ancak bozmadan sonra kararın gerekçesinde belirtildiği halde hükümde "müştereken ve müteselsilen" ibarelerinin yer almadığını, gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluştuğunu, davacı ... mirasbırakan ... ...'ın terekesine temsilci olarak atanmasına rağmen Mahkemece bunun üzerinde durulmadığını, TMK'nın 640. maddesinin dikkate alınmadığını, buna ilişkin talepleri bakımından olumlu olumsuz bir karar verilmediğini, taşınmazın 2015 yılında belirlenen dava tarihindeki değerinin o yıldaki altın oranına göre güncellenmesi sonucu saptanan değerin tazminine karar verilmesi gerekirken dava tarihindeki değerinin tahsiline karar verilmesinin adalet duygularını ağır biçimde rencide ettiğini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davacı ... vd. vekili; taşınmazların gerçek değerinin piyasa koşullarına göre tüm yatırım araçları baz alınarak tespiti gerekirken düşük miktarda bedele hükmedildiğini, bedel tespitinde yeterli ve isabetli rapor alınmadığını, lehlerine olan diğer davacıların temyiz nedenlerine de katıldıklarını, aleyhlerine olan yönlerini kabul etmediklerini, davacıların bağımsız vekil tayin etme, vekille kendilerini temsil ettirme hak ve yetkilerinin olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

3.Davacı ... vd. vekili; tapu iptali ve tescil davasının kabulünün gerektiğini, diğer yandan kabul edilen miktarın gerçek değerin yüzde biri olduğunu, davalıların mirası kabul etmekle borcun tümünden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

4.Davalı ... vd. ile davalı ... vd. vekilleri; taraf sayısının çokluğu ve bazı ölümler nedeniyle bir kısım davalı ve mirasçılara hiç tebligat yapılmadığı gibi bilirkişi raporlarının da tebliğ edilmediğini, esasen taraf teşkilinin sağlanmadığını, davanın tümden reddinin gerektiğini, en kötü ihtimalle tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken sadece vekaletname veren, satıştan dolayı herhangi bir para almayan davalıların bedelden sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, derdestlik ve kesin hüküm nedeniyle de davanın reddinin gerektiğini, zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin dikkate alınmadığını, mirasbırakan ... ...'ın mirasçılarının tespitinde hata yapıldığını, davalıların mahkeme kararının sahte olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını, ceza mahkemesi kararı ile kayıt maliki davalı ...'ın kötüniyetli olduğunun belirlendiğini, keşif ve bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, yüksek miktarda harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiğini, talepten fazlasına hükmedildiğini, dosya içeriği, hüküm ve gerekçeli kararın çeliştiğini, kararda davalı ve mirasçılar şeklinde farklı kavramların kullanılagelmesinden dolayı hatalı davranıldığını belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, yolsuz tescil (ketmi verese) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 705., 1022/1. ve 1025/1. maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 24., 25., 26., 119/1. ve 297/2. maddeleri.

3. Değerlendirme

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ... ...’a ait çekişme konusu 706 ada 12 ve 737 ada 21 parsel sayılı taşınmazların İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.8.1996 tarihli ve 1996/89 E., 1996/863 K. sayılı veraset ilamına istinaden mirasçılar adına intikal ettirildiği (eldeki davadaki bir kısım davalılar), mirasçılardan ...'a vekaleten davalı ... ile dava dışı ...’ın müştereken, diğer mirasçılara vekaleten dava dışı ...’in, 18.10.1996 tarihinde 706 ada 12 parsel sayılı taşınmazı dava dışı ...'ye, 737 ada 21 parsel sayılı taşınmazı davalı ... Karayıldırım'a, ...’nin de 706 ada 12 parsel sayılı taşınmazı 24.03.1997 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle temlik ettikleri; intikale esas veraset ilamının hasımlı olarak açılan Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.6.2003 tarihli ve 2002/430 E., 2003/247 K. sayılı ilamı ile iptal edildiği ve davacıların mirasçı olduklarının saptandığı Ulubey Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.04.1985 tarihli ve 1985/20 E., 1985/35 K. sayılı veraset ilamının geçerliliğine karar verildiği, dava konusu parseller bakımından ketmi verese olgusunun saptandığı, kararın temyiz edilmeksizin 10.12.2003 tarihinde kesinleştiği, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2005 tarihli ve 2003/228 E., 2005/316 K. sayılı kararı ile de sanık ... İlbi (... ile ...’nin babası) hakkında, baştan beri olayın içinde yer alıp yönlendirdiği, Uşak, Kula gibi İzmir’den uzak yerlere giderek mirasçılar ile konuştuğu, onları kandırarak vekaletnamelerinin alınmasını sağladığı, gerçeğe aykırı veraset ilamı verilmesine sebep olduğu gerekçesiyle resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu, diğer sanıklar ..., ... ile ... yönünden de yoğun biçimde sahtecilik eylemine katılmaları nedeniyle resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu, kayıt maliki davalı ... ve dava dışı vekil ... yönünden ise resmi belgede sahtecilik suçuna katıldıklarına dair kuşku mevcut ise de salt kuşkudan hareketle ceza verilemeyeceği gerekçesiyle delil yetersizliğinden beraat hükmü kurulduğu, sanıklar müdafilerinin temyizi üzerine hükmün Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2008/20299 Esas, 2011/20833 Karar sayılı kararı ile sanık ... İlbi’nin hükümden sonra ölmesi nedeniyle davanın düşürülmesine, diğer sanıklar ..., ..., ... müdafilerinin “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının reddine, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının takdir ve değerlendirilmesi yönünde bozulduğu, bozmaya uygun kurulan hükmün temyiz edilmeksizin 02.02.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, bozmada ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre tapu iptali ve tescil isteğinin reddi ile terditli tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesinde, 18.01.2023 tarihli ek karar ile davacılar ... ve arkadaşlarının tavzih talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Tarafların işin esasına yönelik, davacılar ... ve arkadaşlarının ek karara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.

Tarafların diğer temyiz itirazlarına gelince;

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Tasarruf ilkesi” başlıklı 24. maddesi gereğince; hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Bu madde gereği davacının davasını açarken, talep ettiği hukukî korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerekmektedir (HMK m. 119/1).

Anılan Kanun'un “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26. maddesine göre ise; hâkim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur.

Taleple bağlılık ilkesi özü itibarıyla hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukukî sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.12.2021 tarih, 2019/4-155 Esas, 2021/1711 Karar sayılı ilamı)

Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise; tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir (HMK m. 26). Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24. maddede ifade edilen “tasarruf ilkesi” ve 25. maddesinde yer alan “taraflarca getirilme ilkesi” ile de bağlantılı ve uyumludur. Taleple bağlılık ilkesinin bir diğer anlamı ise; hâkimin talep edilenin dışında, farklı bir şeye karar verememesidir. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, dilekçenin talep sonucu kısmı ile verilen hükmün sonuç kısmının karşılaştırılması suretiyle tespit edilir. Bununla birlikte taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir. Nitekim, dava açıldığında davacının talebi, maddi hukukta karşılığa sahip olduğu oranda mahkemeden hukukî koruma sağlanmasıdır. Bir başka ifade ile davacının talebi, beklentisi tam olarak karşılanamadığı hâlde “ya istediğimin hepsine karar ver ya da hepsine karar veremeyeceksen hiçbir şeye karar verme” anlamını taşımayacaktır. Zira davacının arzusu, maddi hukukta ihlâl edildiğine inandığı hakkının dava açılmakla korunması veya yeniden tesisidir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 25.09.2018 tarihli ve 2017/5-3112 E., 2018/1343 K.; 12.11.2019 tarihli ve 2017/21-434 E., 2019/1173 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Somut olayda; bozmadan önce alınan 17.05.2013 tarihli bilirkişi heyet raporuna ve 04.11.2014 tarihli ek rapora göre dava konusu 706 ada 12 (yeni 3411 ada 11) parsel sayılı taşınmazın dava tarihindeki değerinin 87.556,80 TL, 737 ada 21 parsel sayılı taşınmazın dava tarihindeki değerinin ise 1.006.520,00 TL olduğunun keşfen saptandığı, davaya konu 2 parça taşınmazın değerleri toplamı olan 1.094.076,80 TL üzerinden davanın ıslah edilerek eksik harcın tamamlandığı anlaşılmaktadır. Ne var ki Mahkemece, Ramazan ve Bilal dışındaki davalılar aleyhine 706 ada 12 parsel sayılı taşınmaz bakımından 87.556,80 TL tazminata hükmedilmesine rağmen 737 ada 21 parsel sayılı taşınmaz bakımından talep aşılarak her iki taşınmazın değerleri toplamı olan 1.094.076,80 TL tazminata hükmedilmesi doğru değildir.

Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.

Mahkemece, HMK'nın 297. maddesine uygun olarak ve infazda tereddüt yaratmayacak biçimde her bir davacı lehine hükmedilen tazminat miktarının hükümde açıkça belirtilmesi gerekirken infazı kabil olmayacak şekilde yazılı olduğu üzere hüküm kurulması da isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı ... vd. vekilinin, davacı ... ... vd. vekilinin, davacı ... vd. vekilinin, davalı ... vd. vekilinin, davalı ... vd. vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, sair temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, gelen temyiz eden davacılar ... vd. vekili için 17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınmasına; gelen temyiz eden davalılar ... vd. vekili için 17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınmasına,

Peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

16.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.