"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1219 E., 2024/81 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kahta 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/43 E., 2022/983 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin (... oğlu ...), Adıyaman ili, .... ilçesi, .... köyü 808 parsel sayılı taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin taşınmazı ezelden beridir kullandığını ve halen kullanmaya devam ettiğini, taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında müvekkili adına kayıtlı olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında TC numarası kullanılmadığını, sadece 1940 doğumlu ... diye kaydedildiğini, ancak müvekkilinin bilgisizliğinden yararlanan davalıların bu taşınmazı ölen babaları ... oğlu 1932 doğumlu ... adına tespit ettirerek miras yolu ile adlarına intikal ettirdiklerini, davalıların babalarının ölümünden sonra karayollarının yol genişletme çalışmaları nedeni ile ödenecek istimlak parasını almak için yanlış bilgiye dayalı tanık beyanı aldırdıklarını, bu yanlış tanık bilgisine istinaden ise Kahta Kaymakamlığının tutanak düzenlediğini ve bu tutanak ile müvekkilinin mülkiyetinde olan 808 parsel sayılı taşınmazı mirasçılık sıfatı ile kendileri adına tescil ettirdiklerini, bu taşınmaza dair 1972 yılında yol yapımı kapsamında kamulaştırma yapıldığını ve kamulaştırma parasının müvekkiline ödendiğini, Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü yazısını dosya ekinde sunduklarını, müvekkiline ödenen bu istimlak parasının Kahta Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/35 Esas, 1973 Karar sayılı kararına istinaden ödendiğini, davalıların müvekkilinin mülkiyetinde olan 808 parsel sayılı taşınmazı kendi adlarına kayıt ettirdikten sonra taşınmazın ifraz işlemi gördüğünü ve 1280 ile 1281 sayılı iki parsel haline geldiğini öne sürerek davalılar adına kayıtlı 808 parsel (ifrazdan sonra 1280 ve 1281 parsel) sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılara dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
Davalılardan ... yargılama aşamasında 28.10.2020 tarihinde ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasıyla kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açtığı, davanın açıklanan bu niteliğine göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabi olduğu, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin 12.04.1983 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 10.01.2020 tarihinde açıldığı, davanın açılış tarihi ile kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında 10 yıldan fazla süre geçtiği, bir an için davanın kadastrodan sonraki sebebe dayalı olduğu kabul edilse dahi, 4721 sayılı TMK'nın 713/2. maddesindeki koşullar dışında, tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımayacağı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin, dava dilekçesi ve istinaf dilekçesi içeriğinde dava konusu taşınmazın kadastro tespitinde davacı ... adına kayıtlı olduğunu, ancak davalıların davacı adına kayıtlı olan taşınmazı da sanki kendi murisleri 1932 doğumlu ...'e aitmiş gibi tescil ettirerek miras yoluyla adlarına intikal ettirdiklerini öne sürerek yolsuz tescil iddiasına dayandığı gibi aynı davacı vekilinin Mahkemenin 11.11.2020 tarihli duruşmasındaki beyanında, taşınmazın davacıya ait iken yapılan hata sonucunda davalılar murisi ... adına kayıtlı olduğu ve davalılar adına tescil gördüğü, yine taşınmazın sehven davalılar murisi ... adına kaydedildiğini belirtmek suretiyle kadastro tespitine de itiraz ettiğinin anlaşıldığı, dosya kapsamında bulunan kök 808 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağında taşınmaz maliki olan ... oğlu ...'ın (....) dava konusu 808 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı 799 ve 806 parsel sayılı taşınmazları davalılar murisi ... oğlu ...'e, dava dışı 798 parsel sayılı taşınmaz ile 801 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesini de davacı ... oğlu ...'e sattığı belirtilmiş olup UYAP sisteminde TAKBİS malvarlığı sorgulama ekranı üzerinde yapılan incelemede dava dışı 798 ve 801 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının davacı ... oğlu ... adına tapulama nedeniyle tescil edilmiş olduğunun görüldüğü, ayrıca, dava konusu 808 parsel sayılı taşınmaz kadastro tespiti sırasında "... oğlu 1940 doğumlu ..." adına tespit edilmiş olup murisin doğum yılı 1932 olmasına rağmen 1940 olarak yazıldığı, ancak baba adının "..." olarak yazıldığı, yine nüfus kayıt örneğine göre de davalılar murisi ...'in kadastro tespitinden sonra 1998 yılında öldüğü, davacı ...'in kız kardeşi İmi'nin kocası ve aynı zamanda amcası ...'ın oğlu olduğu, bu halde davacı tarafın, taşınmazın yolsuz olarak davalılar adına intikal edilmek suretiyle tescil edildiği iddiasında haklılığının bulunmadığı, kadastro tespiti öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi yönünden ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde, ''Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." hükmünün yer aldığı, davanın, açıklanan bu niteliğine göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabii bulunduğu, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin 12.04.1983 tarihinde kesinleştiği ve tapuya tescil edildiği, eldeki davanın ise 10.01.2020 tarihinde açıldığı, davanın açılış tarihi ile kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında 25 yıldan fazla süre geçtiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamayacağı, Mahkemenin ret kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin ve Bölge Adliye Mahkemesinin yanılgılı değerlendirme ile karar verdiğini, açtıkları davanın kadastro tespitine itiraz davası olmadığını, kadastroya bir itirazlarının olmadığını, kadastro tespitinde taşınmazın müvekkili ... adına kayıt gördüğünü, hatta kadastrodan önce Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü tarafından müvekkiline ödenen istimlak parasının Kahta Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/35 Esas, 1973 Karar sayılı kararına istinaden ödendiğini ve taşınmazın ilk kaydının müvekkili adına olduğunu, açtıkları davanın yolsuz tescil davası olduğunu, davalılar, murisleri olan ... (1932 doğumlu ...) ölünce babaları adına olan taşınmazları kayıt ettirirken müvekkili adına kayıtlı olan taşınmazı da sanki kendi murislerinin taşınmazı gibi yalancı tanık beyanı ile tescil ettirdiklerini, davalıların 808 parsel sayılı taşınmazın kendi murislerine ait olduğunu, sadece doğum tarihinin hatalı olduğunu, doğum tarihinin 1932 olması gerekirken 1940 olarak yazıldığını bildirerek bu hatanın düzeltilmesini talep ettiklerini, ancak müvekkili ...'in (1940 doğumlu) bu sırada Malatya'da olduğu için gelişmelerden haberdar olmadığını, bunun üzerine Kahta Kaymakamlığı tarafından bir kısım araştırma yapılarak köyde muhtar ile tanık beyanlarının alındığını, alınan bu beyanlara göre müvekkiline ait olan 808 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tespit gördüğünü, yapılan bu yolsuz tespitin iptali için dava açtıklarını, yoksa kadastroya karşı veya kadastro tespitine karşı herhangi bir dava ya da taleplerinin olmadığını, açtıkları davanın yolsuz tescilin iptali davası olduğunu, ayrıca davalıların dosyaya itiraz etmediğini, cevap bile vermediğini, davalıların ileri sürmediği bir hususu Mahkemenin re'sen dikkate alarak davayı reddetmesinin HMK'ya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın müvekkili adına tespit gördüğünü, sadece kadastro tarafından maddi hatadan dolayı doğum tarihinin hatalı yazıldığını, maddi hatanın mülkiyeti etkileyen ve sakatlık doğuran bir işlem olmadığını, Karayolları 8. Bölge Müdürlüğünün yazısını dosya ekinde sunduklarını, davacıya ödenen istimlak parasının Kahta Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/35 Esas, 1973 Karar sayılı kararına istinaden ödendiğini dosyaya bildirdiklerini, kadastro tespiti hatalı olsaydı müvekkiline istimlak parasının ödenmeyeceğini, davalıların tapudaki maddi hatadan yararlanarak dava konusu taşınmazı miras intikali diye adlarına tescil ettirdiklerini, davanın yolsuz tescilin iptali olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Kadastro sonucu; Adıyaman ili, ... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 1280 ve 1281 parsel sayılı taşınmazların geldisini teşkil eden kök 808 parsel sayılı taşınmazın 10.000.00 m² yüz ölçümü ve "bağ" vasfı ile davalıların murisi 1940 doğumlu ... oğlu ... adına tespit edildiği, yapılan kadastro tespitinin askı ilan süresi içerisinde itiraz edilmemesi nedeniyle 12.04.1983 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 10.01.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.