"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1646 E., 2023/1352 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İvrindi Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/173 E., 2022/133 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Balıkesir ili, Balya ilçesi, ... Mahallesi 151 ada 96 parsel sayılı taşınmazın müvekkillerinin murisi ... ... adına tescil edildiğini, ancak müvekkillerinin sonradan taşınmazın m² sinin eksik olduğunu öğrendiklerini ve eksik kısmın sehven 151 ada 39 parsel olarak Hazine adına ham toprak olarak tapulandığını tespit ettiklerini, Hazine adına tespit ve tescil edilen taşınmazın müvekkilleri adına kayıtlı 151 ada 96 parsel sayılı taşınmaz ile tek bir tarla olduğunu, bu taşınmazı müvekkillerinin babasının 09.02.1988 tarihinde müvekkillerinin dedesi ... ...'dan harici bir satış senedi ile satın aldığını, senette sınırların belli olduğunu, bu sınırların müvekkilleri adına kayıtlı 151 ada 96 parsel ile davalı Hazine adına tescil edilen 151 ada 39 parsel sayılı taşınmazı kapsadığını, satış senedinden de belli olacağı üzere bu taşınmazların müvekkillerinin büyük annesinden dedelerine, dedelerinden babalarına ve sonra da müvekkillerine kaldığını ve kesintisiz 80-90 yıl zilyet ettiklerini ileri sürerek151 ada 39 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkillerine ait 151 ada 96 parsel sayılı taşınmaza eklenmesine veya ayrı parsel olarak müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; yapılan tespitin doğru olduğunu, dava konusu taşınmazın Hazinenin özel mülkiyetinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.10.2019 tarih ve 2017/166 Esas, 2019/206 Karar sayılı kararıyla; 1988 tarihli satış senedinin dava konusu parselle uyumlu olduğunun keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanları ve 05.03.2019 tarihli fen bilirkişi raporuna göre tespit edildiği, yine keşifte dinlenilen tanık ve mahallli bilirkişi beyanlarından dava konusu yerin davacıların babasına dedelerinden satış yoluyla intikal ettiği, davacılara ait 96 parsel ile birlikte kullanıldığı, şehir dışında oldukları zaman icara verildiği, parsel içerisinde bulunan çeşmenin dedeleri tarafından yapıldığı, ekildiği, hayvan otlatıldığı, dolayısıyla dedeleri zamanından itibaren nizasız ve fasılasız 20 yılı aşkın süredir gerek bilfiil gerek eklemeli yoluyla zilyetliğin gerçekleştiğinin belirlendiği, her ne kadar harita bilirkişisinin raporunda ağaçların olduğu belirtilmişse de keşifte bulunan ziraat mühendisi bilirkişinin raporunda taşınmazın bitki örtüsü ve toprak yapısı ile organik madde içeriği bazında kuru tarım arazisi olduğunun belirlendiği, Orman Genel Müdürlüğünün 25.08.2017 tarihli cevabında da Orman Kadastrosunun 1988 yılında kesinleştiği ve dava konusu yerin orman sınırları dışında olduğunun belirlendiği, tüm bu hususlar göz önüne alındığında davacıların 151 ada 39 parsel ile 151 ada 96 parsel sayılı taşınmazları bir bütün olarak kullandığı, kuru tarım arazisi vasfında olduğu ve nizasız fasılasız 20 yılı aşkın süredir davacıların zilyetliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.09.2020 tarih ve 2020/14 Esas, 2020/842 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olmadığı, davacıların zilyetliğe dayalı olarak eldeki davayı açtıkları, bu tür iddiaların özellikle zilyetliğini maddi olaylardan olduğu ve tanık ifadeleriyle ispatlanması gerektiği, ancak dinlenilen tanıkların beyanlarının sıhhatinin de teknik bilirkişiler vasıtasıyla denetlenmesi gerektiği, Mahkemece getirtilen hava fotoğrafının dava konusu taşınmazı kapsamadığının anlaşıldığı, yine dava konusu taşınmaza ait 2008 ve 2018 tarihli Google uydu görüntülerinde taşınmazın yarıdan fazlasının kapalılık teşkil edecek biçimde ağaçlık olduğu görüldüğü halde ağaçların niteliğine dahi açıklık getirmeyen ziraat bilirkişisinin hangi bilimsel verilere dayalı olduğu belli olmayacak biçimde taşınmazın 35-40 yıldır ziraat amaçlı olarak kullanıldığı inancında olduğunu açıkladığı, esasen tanıkların dava konusu taşınmazın hayvan otlatılmak suretiyle kullanıldığını beyan ettikleri, hal böyle olunca, taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun bir zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa taşınmazın tamamı mı yoksa bir kısmına mı ilişkin bir zilyetlik olduğu, kazanmayı sağlayıcı zilyetlik bulunduğu anlaşılsa dahi taşınmazın görünen ağaçlık vasfına göre kadastro tespitinden önce zilyetliğin terk edilip edilmediği, başka bir deyişle fasılsız sürdürülüp sürdürülmediği hususlarında yeterli araştırma yapılmadan karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, öte yandan eklemeli zilyetlikten faydalanan davacıların murisinin 1998 yılında zilyetliği devraldığı ve 2004 yılında öldüğü, kadastro tespit tarihine kadar müstakilen 20 yıllık bir sürenin dolmadığının anlaşıldığı, davacıların, murisleri ... ... ve ... ...’nın zilyetliği devraldığı satıcı ... ... adlarına senetsizden kayıtlı taşınmazlar bulunup bulunmadığı araştırılarak kamu düzenine ilişkin 40 ve 100 dönümlük sınırların aşılıp aşılmadığının araştırılmamasının da doğru olmadığı, çekişmeli taşınmazın kullanım süresi ile niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, Mahkemece çekişmeli taşınmaza ait kadastro tespit gününden geriye doğru 15-20-25 yıllık stereoskopik hava fotoğrafları ve varsa ortofotolar Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek bilirkişiye yorumlatılması, tanık ve mahalli bilirkişilerden davacıların ve murislerinin zilyetliğinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi olaylara dayalı olarak ayrı ayrı sorulup saptanarak teknik bilirkişi raporlarının verileri ile denetlenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı beyanı, tapu kayıtları, yazı cevapları, keşif tutanağı, mahalli bilirkişi beyanları, hüküm kurmak için yeterli görülen bilirkişi raporları ile dosya içerisinde mevcut tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu 151 ada 39 parsel sayılı taşınmazın davacılara ait olan 151 ada 96 sayılı parsel ile bir bütün olarak kullanıldığı, davacılara murisi ... ...'dan intikal ettiği, ... ...'ya da babası ... ...'dan geldiği, söz konusu taşınmazların ... ...'nın ölümüne kadar hayvan otlatmak, ... ...'nın ölümüyle (28.08.2004) birlikte mirasçıları tarafından icara verilmek suretiyle kullanıldığının anlaşıldığı, taşınmazlar üzerinde ekonomik amaca uygun ve malik sıfatıyla zilyetliğinin bulunmadığı, davacıların ve murislerinin kullanımının kanunun aradığı anlamda fiili kullanım olmadığı, zira saya yapmak ve hayvan beslemek şeklindeki zilyetliğin ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak değerlendirilemeyeceği, açıklanan bu nedenlerle dava konusu taşınmaz üzerinde zilyetlik yoluyla 20 yılı aşkın bir süredir nizasız, fasılasız, ekonomik amaca uygun ve malik sıfatıyla zilyetliğinin bulunmadığı, zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacıların lehine gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı davacı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya içeriği, toplanan deliller, kararda yazılı gerektirici nedenler, istinaf talep dilekçesi içeriği değerlendirilerek yapılan inceleme sonucu tarafsız yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile incelenen hava fotoğraflarına göre çekişmeli taşınmaz üzerinde davacılar lehine kazanmayı sağlayacak süre ve nitelikte ekonomik amaca uygun bir zilyetliğin sürdürülmediği anlaşıldığından davanın reddine dair mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir husus bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosya içerisinde bulunan 05.03.2019 tarihli kadastro teknisyeni tarafından düzenlenen dava konusu taşınmazı ve çevresindeki taşınmazları gösteren krokide dava konusu 151 ada 96 parsel ile bu parsele bitişik olarak kullanılan ve müvekkili adına tescil gören 39 parselin çevresinde orman vasıflı taşınmaz bulunmadığını, çevresinde yer alan 97, 64, 41 ve 38 parsel sayılı taşınmazların tarım arazisi olarak gerçek kişiler adına tescil edildiğini, 39 parselin bir yönünün de yol olarak tespit edildiğinin görüldüğünü, gerek ilk keşifte gerekse son keşifte dinlenilen mahalli bilirkişilerin ve tanıkların tamamına yakınının dava konusu 151 ada 96 ve 39 sayılı parsellerdeki taşınmazların bir bütün olarak aralarında sınır olmadan 65-70 yılı öncesinden beri ... ..., onun satımından sonra ... ... ve ... ...'nın ölümünden sonra mirasçıları tarafından nizasız fasılasız olarak malik sıfatıyla kullandıklarını ifade ettiklerini, dinlenilen mahalli bilirkişiler ve tanıkların belirtilen komşu parsel malikleri ile aralarında bir sınır ihtilafı olduğu yönünde herhangi bir beyanda bulunmadıklarını, 09.02.1988 tarihli satış senedini aza olarak imzalayan ... İribaş'ın komşu 38 parselin mirasçılarından biri olduğunu, söz konusu satış senedi incelendiğinde senette taşınmazın niteliğinin tarla olduğunun açıkça belirtildiğini, senette yer alan tanık ... Deveci'nin her iki parselin (96 ve 39 parseller) tamamının birlikte kullanıldığını ve niteliğinin tarla olduğunu belirttiği, ayrıca taşınmazın üzerinde müvekkillerinin babasının yaptığı çeşme ve ağıl kalıntılarının durduğunu, bu hususun bilirkişi raporlarında sabit olduğunu, davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Kadastro sonucu; Balıkesir ili, Balya ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 151 ada 39 parsel sayılı taşınmaz 17.369,67 metrekare yüz ölçümü ve "ham toprak" vasfı ile senetsizden Maliye Hazinesi adına tespit ve tescil edilmiştir.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı ... vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 345,55 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.02.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.