"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/159 E., 2022/377 K.
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karara karşı yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Dairenin bozma kararına kararına karşı asıl davada davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Asıl davada davacı; 641 parsel sayılı taşınmazı dava dışı ...'dan temellük ettiğini, bankadan çekilen kredi borcu ödendiğinde taşınmazı...'ın torunu olan dava dışı ...'e, bu mümkün olmaz ise ...'a devredeceği konusunda anlaştıklarını, daha sonra ...'un talimatı ile taşınmazı ...'un kızı olan ...'e bedelsiz olarak devrettiğini, bu konuda ''taahhütname'' başlıklı belgenin düzenlendiğini, taşınmazda 2007 yılından beri kiracı olan ve olayları bilen davalının da...'dan taşınmazı kaçırmak için fahiş satış bedeli göstermek suretiyle muvazaalı olarak taşınmazı edindiğini ileri sürerek tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2.Birleştirilen davada davacı, asıl davadaki iddialarını tekrarlayarak davalı ...’ya husumet yöneltmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ...; davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, husumetin ...'e yöneltilmesi gerektiğini, davacının taşınmazı inançlı işlemle edinip talimat gereği ...'ya aktardığını beyan ettiği halde kendisine yapılan temlikin muvazaalı olduğunu iddia etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davalı ...; dava konusu taşınmazı davacıdan bedelsiz olarak devralıp asıl davalı ile yaptıkları inanç anlaşması gereği kredi temini amacıyla asıl davalı ...’e temlik ettiğini, devrin muvazaalı olduğunu, havale işlemlerinin muvazaa iddiasını bertaraf etmek amacıyla yapıldığını bildirmiş, aşamada davayı kabul etmiştir.
3.Dahili davalı ...; taşınmazı daha önceden bildiğini, satılık olduğunu duyunca yıllarca yaptığı birikimleri ve kredi kullanarak dava konusu taşınmazı satın aldığını, iyi niyetli olduğunu, temlik tarihinde taşınmaz üzerinde herhangi bir şerh bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.04.2013 tarihli ve 2010/716 Esas, 2013/214 Karar sayılı kararıyla; husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 14.10.2014 tarihli ve 2013/13452 Esas, 2014/15592 Karar sayılı kararıyla; “ ...Somut olayda, davacının çekişme konusu taşınmazı inançlı işlem kapsamında devraldığını ve yine inançlı işlem kapsamında devrettiğini iddia etmiş olması karşısında, eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu açıktır. İptal ve tescil davalarının kayıt maliki aleyhine açılması zorunludur. Nitekim eldeki dava, kayıt maliki olan davalı aleyhine açılmıştır. Ancak, somut olayın özelliği itibariyle son kayıt maliki bakımından iddianın incelenebilmesi için davacı ile davacının taşınmazı devrettiği ... arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur. Ne var ki, ... davada yeralmış değildir. Hâl böyle olunca, ilk el durumundaki ...'in davada yer almasının sağlanması, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacı ile ... arasındaki işlemin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, evrak arasına ibraz edilen altında ...'in ismi ile imzasının yeraldığı adi belgenin aslının temin edilerek inançlı işlemin belgesi olup olmadığı üzerinde durulması, davacı tarafından ...'ya yapılan temlikin inançlı işlem olduğunun saptanması durumunda ise son kayıt maliki olan davalının iyi niyetli olup olmadığının, bir başka ifadeyle TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yaralanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.’’ gerekçeleriyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
1. Bozma ilamı sonrası davacı, Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/498 Esas sayılı dosyası ile aynı iddialarla davalı ...'ya da husumet yöneltmiş, anılan dosya eldeki dava ile birleştirilmiştir.
2. Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.2016 tarihli ve 2015/68 Esas, 2016/671 Karar sayılı kararıyla; iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 18.02.2020 tarihli ve 2017/1935 Esas, 2020/1039 Karar sayılı kararıyla; asıl davada davalı ...’in karar tarihinden sonra 10.01.2017 tarihinde taşınmazı dava dışı ...’a temlik ettiği, 6100 sayılı HMK'nın 125/1. maddesi gözetilerek gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi gereğine değinilerek Mahkeme kararı bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Son Karar
Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.2022 tarihli ve 2020/159 Esas, 2022/377 Karar sayılı kararıyla; 10.11.2019 tarihli "taahhütname" başlıklı belgenin davalı ... tarafından babası ...’a yönelik tek taraflı düzenlenen bir belge olduğu, dolayısıyla bu belgenin inançlı işlemin belgesi olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafça son kayıt maliki davalı ...’ın kötü niyetli olduğunun da ispat edilemediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
E. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
F. Daire Bozma Kararı
Dairenin 13.02.2024 tarihli ve 2024/332 Esas 2024/1078 Karar sayılı kararı ile; “...dosyaya sunulan 10.11.2009 tarihli, ...'in imzası bulunan “taahhütname" başlıklı belgede dava konusu 641 parsel sayılı taşınmazın teminat olarak gösterileceği, bankalardan alınacak kredi ödendiği zaman taşınmazın oğlu... ...'e devredileceği, bu taahhüt yerine getirilmezse taşınmazın bedelinin ödeneceğinin belirtildiği, bozma ilamı gereğince davalı ... aleyhine açılan ve eldeki dava ile birleştirilen Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/498 Esas sayılı dosyasında davalı ...'nın, dava konusu taşınmazı davacıdan bedelsiz devraldığını, taşınmazı davalı ...’e de inanç sözleşmesi gereği bedelsiz devrettiğini, ...’e yapılan devrin muvazaalı olduğunu beyan ettiği ve aşamada davayı kabul ettiği anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar göz önüne alındığında, davacı ile birleştirilen davada davalı ... arasında inanç sözleşmesi kurulduğu ve çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem gereği ...’ya temlik edildiği sabittir. Ne var ki; dava konusu taşınmazı ilk el konumunda olan birleştirilen davada davalı ...’dan satış yolu ile edinen ikinci el davalı ... ile son kayıt maliki dahili davalı ...’ın iktisabının iyi niyetli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiği açıktır. Eldeki davada; davalı ...’in dava konusu taşınmazda 2007 yılından itibaren kiracı olduğu, davalı ...’nın da taşınmazı muvazaalı olarak davalı ...’e devrettiğini beyan ettiği, Mahkemece yapılan yargılamada 18.11.2016 tarihinde ... aleyhine davanın kabulüne karar verildiği, karar tarihinden sonra 10.01.2017 tarihinde taşınmazın ... tarafından dahili davalı ...’a devredildiği, temlik tarihinde taşınmaz üzerinde herhangi bir tedbir veya şerh bulunmadığı, ancak ... tarafından 04.11.2010 tarihinde, ... ile birlikte kullandıkları kredinin teminatı olarak taşınmaza ipotek tesis edildiği, taşınmazın bu ipotek ile yüklü olarak ...’a devredildiği, ...’in iyi niyet savunmasında bulunduğu ancak taşınmazı ne kadara aldığını ve ödemeyi nasıl yaptığını belirtmediği, sadece taşınmazı daha önceden bildiğini beyan ettiği, davacı tanıklarının ... ile ...’in ortak olduklarını, dava konusu taşınmazı beraber ekip diktiklerini, ...’in dava konusu taşınmazda 2007 yılından beri kiracı olduğunu, ...’in taşınmazın inançlı temlik ile ...’ya devredildiğini bildiğini, ...’in de tüm bunlardan haberdar olduğunu beyan ettikleri, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazı davalı ...’dan satış yolu ile edinen ikinci el davalı ...’in ve ondan taşınmazı edinen son kayıt maliki ...’ın iktisabının iyi niyetli olmadığı, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettikleri sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
G. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar
Dairenin yukarıda belirtilen bozma kararına karşı süresi içerisinde asıl davada davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
H. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleştirilen dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 ve 1024. maddeleri.
3. Değerlendirme
Hemen belirtmek gerekir ki; Dairenin bozma kararında bir isabetsizlik bulunmayıp davalıların aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan, karar düzeltme dilekçelerinde yazılı öteki nedenler HUMK'un 440. maddesinde gösterilen dört hâlden hiçbirine uymadığından reddine.
Ne var ki, bozma ilamının gerekçesinde sehven “....... tarafından 04.11.2010 tarihinde ... ile birlikte kullandıkları kredinin teminatı olarak taşınmaza ipotek tesis edildiği...” cümlesinin yazıldığı, ancak anılan kredinin davalılar tarafından birlikte kullanılmadığı, kredinin yalnızca davalı ... tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Değinilen bu husus davalıların karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalıların karar düzeltme isteklerinin değinilen yönden kabulü ile anılan cümlenin Dairenin bozma kararından çıkarılması suretiyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar ..... vekilinin ve davalı ... vekilinin bu yöne değinen karar düzeltme isteklerinin (6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince KABULÜ İLE; Dairenin 13.02.2024 tarihli ve 2024/332 Esas 2024/1078 Karar sayılı bozma ilamındaki “....... tarafından 04.11.2010 tarihinde ... ile birlikte kullandıkları kredinin teminatı olarak taşınmaza ipotek tesis edildiği...” cümlesinin bozma kararından çıkarılarak, bozma kararında belirtilen diğer bozma nedenlerinin aynı kalması suretiyle Mahkemenin 06.10.2022 tarihli ve 2020/159 E., 2022/377 K. sayılı hükmünün BOZULMASINA,
Peşin alınan harçların istek halinde karar düzeltme isteyen davalılara iadesine,
Dosyanın Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
25.11.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.