"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2030 E., 2024/894 K.
HÜKÜM/KARAR : Asıl davanın reddi, karşı davanın kısmen kabulü / Kabul - Kararın kaldırılarak asıl davanın kabulü karşı davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Milas 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/32 E., 2021/160 K.
Taraflar arasındaki asıl elatmanın önlenmesi davası ile karşı tapu iptal tescil ve terditli alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine karşı davada tapu iptal tescil isteminin reddine ve terditli tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı - karşı davalı ve davalı - karşı davacı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve asıl davanın kabulü ile karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı - karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı - karşı davalı vekili dava dilekçesinde; davalının ... Mahallesi 125 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazdaki 1 numaralı bağımsız bölüme davacı ile olan akrabalık ilişkisine dayanarak haksız şekilde yerleştiğini, davalının söz konusu konutu iki yıla yakın bir süredir haksız şekilde işgal ettiğini, taraflar arasında herhangi bir kira ilişkisinin olmadığını, davalının söz konusu taşınmazı kullanımının hiçbir haklı sebebinin bulunmadığını belirterek davalı tarafından yapılan haksız müdahalenin tespitiyle dava konusu taşınmazın tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı - karşı davacı cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı - karşı davalı tarafından ileri sürülen hususların gerçeği yansıtmadığını, eldeki dava öncesinde Milas 1. Noterliğinin 11.11.2019 tarih ve 15912 yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı - karşı davacının dava konusu taşınmazda sözlü kira akdi ile kiracı olarak oturduğunun iddia edildiğini, eldeki davada davacı - karşı davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu ihtarnamedeki iddialarla çelişkili mahiyette olduğunu, sözlü kira akdi olduğu ihtar edilen taşınmaz için elatmanın önlenmesi davası açılmasına olanak bulunmadığını, bu nedenle asıl davanın reddinin gerektiğini; karşı dava kapsamında ise 125 ada 5 parsel sayılı taşınmazın öncesinde tarafların müşterek murisi Dudukadın Bazlamba'ya ait olduğunu, murisin 01.12.2018 tarihinde vefatı üzerine taşınmazın davanın taraflarına intikal ettiğini, intikal sonrasında davacı - karşı davalının taşınmaz üzerindeki mevcut evleri yıkarak bir müteahhite iki katlı dört daireli yeni bir bina yaptırmak istediğini, yapılacak dairelerden bir tanesini de miras payı karşılığında davalı - karşı davacıya vermeyi taahhüt ettiğini, tarafların bu konuda anlaşmaya vardıklarını, bu anlaşma kapsamında davalı - karşı davacının taşınmazdaki 1/2 payını davacı - karşı davalıya temlik ettiğini, davacı - karşı davalının dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan binayı inşa ettirdikten sonra taahhüdünü yerine getirmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının davacının miras payı oranında iptali ile davalı - karşı davacı adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde ise devir tarihinde taşınmaz üzerinde bulunan iki konuta yaptığı iyileştirmelerin dava tarihinde belirlenecek değerinin davacı - karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tanık anlatımlarından davalı - karşı davacının ölünceye kadar dava konusu taşınmazda oturması karşılığında taşınmazın 1/2 payını devrettiğinin anlaşıldığı, bu haliyle taraflar arasında sözlü kira anlaşmasının bulunduğu ve davalı - karşı davacının taşınmaza yönelik müdahalesinin haksız bir nedene dayanmadığı gerekçesiyle asıl davada elatmanın önlenmesi davasının reddine, karşı davada ise asıl talep açısından davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığını bununla birlikte davalı - karşı davacının dava konusu taşınmazdaki 1/2 payını hile ile davacı - karşı davalıya temlik ettiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine, terditli olarak ileri sürülen taşınmazdaki iyileştirmelerden kaynaklanan alacak isteminin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı - karşı davalı ve davalı - karşı davacı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı - karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacı - karşı davalının dava konusu taşınmazdaki payı temlik aldıktan sonra arazi üzerindeki eski evlerin yıkılarak iki katlı bina inşa edildiğini, yıkım ve inşaat maliyetlerinin tamamını davacının finanse ettiğini, dava konusu taşınmazın kullanımına kardeşlik ilişkisi sebebiyle izin verildiğini, bu kapsamda söz konusu iznin her zaman geri alınabileceğini ve bunun dava açılması ile de gerçekleşebileceğini, taraflar arasında herhangi bir kira ilişkisi bulunmadığını, karşı dava açısından ise terditli olarak talep edilen alacağın neden kabul edildiğinin karar gerekçesinden anlaşılamadığını, karşı davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalı - karşı davacının kendi iddiasına göre taşınmazda inşa edilecek dört daireden birinin kendisine verileceğine yönelik inancının gerçek olmadığının taşınmazda iki daire üzerinden inşaata başlanmasından anlaşılacağını, gabin iddiası yönünden de hak düşürücü sürenin dolduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı - karşı davacı istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kararda el atmanın önlenmesi davasının reddine yönelik hükmün hukuka uygun olduğunu, davalı - karşı davacı tarafından 1/2 payın temlikinin davacı - karşı davalının taşınmaz üzerinde inşa edeceği dört daireden birinin kendisine verilmesi karşılığında yapıldığını, bu temlikle yasal prosüdürün kolaylıkla yapılmasının amaçlandığını, davacı - karşı davalının dört daire olarak planlanan daire sayısını ikiye düşürdüğünü, buna ek olarak ölünceye kadar kullanım konusundaki taahhüdün de yerine getirilmediğini ve eldeki davanın açıldığını, taşınmaz üzerindeki bina inşa edilmeden önce mevcut olan ev için davalı - karşı davacının 25-30.000,00 TL civarında masraf yaptığının tanık beyanları ile ispatlandığını, tapu iptal ve tescil talebi açısından hile olgusunun ispatlandığını, bu kapsamda davalı - karşı davacının karşı tarafça gönderilen ihtarla aldatıldığını öğrendiğini ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığını, davaya konu olayda aşırı yararlanmanın bulunduğunu belirterek davacının istinaf taleplerinin reddine, tapu iptali tescil talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davada ileri sürülen elatmanın önlenmesi talebi açısından; davalı - karşı davacının dava konusu taşınmazda karşı tarafın rızası ile oturduğunun anlaşıldığı, tapu maliki olan davacı - karşı davalının davanın açılışı ile söz konusu rızayı geri aldığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, karşı davadaki talep açısından ise; davalı - karşı davacı tarafından dava konusu 1/2 payın taşınmazın müteahhide verilmesi ve inşa edilecek dört daireden birinin kendisine verilmesi karşılığında temlik edildiğinin ileri sürüldüğü, buna karşılık dava konusu taşınmazın inşaat amacıyla müteahhide verilmemesi, dört daire yerine iki daire inşa edilmesi ve davalı - karşı davacının taşınmazda oturmaya başlaması nazara alındığında davalı - karşı davacının kendisine yönelik elatmanın önlenmesi davası açılıncaya kadar hile ve aşırı yararlanma iddiası ile herhangi bir dava açmadığı, davalı - karşı davacı tarafından ileri sürülen hile ve aşırı yararlanma iddiaları açısından hak düşürücü sürenin taşınmazın dört bölüm üzerinden yapılmayacağının anlaşıldığı tarihte başlayacağı, bu tarihe ilişkin dosya kapsamında bir tespit yok ise de söz konusu sürenin taşınmazda kat irtifakının kurulduğu 16.05.2018 tarihi itibariyle başladığının kabulünün gerekeceği, karşı davanın açıldığı tarih itibariyle de söz konusu bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, bu nedenle karşı davadaki tapu iptal ve tescil talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiği, terditli talep açısından ise; davalı - karşı davacının hissesini tapuda devrettiğini ve iyileştirme yaptığını iddia ettiği binanın da yeni bina yapılması için yıkılmış olduğu, bu nedenle karşı davadaki tazminat talebinin de reddinin gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davadaki elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, karşı davadaki taleplerin ise reddine karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı - karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı - karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazın taraflara müşterek murislerinden intikali sonucunda tarafların 1/2 pay sahibi olduklarını, davalı - karşı davacının maliki olduğu 1/2 payı taşınmaz üzerinde dört dairelik bir bina inşa edilmesi ve bunlardan bir tanesinin kendisine verilmesi karşılığında, prosedürel işlemlerin daha hızlı ilerlemesi ve davacı - karşı davalıya duyduğu güven sonucunda temlik ettiğini, bir süre sonra dava konusu taşınmazda iki katlı bir bina inşa edildiğini, bu süreçte davacı - karşı davalının taşınmazın bir dairesinin davalı - karşı davacıya ait olduğunu ve burada oturabileceğini beyan ettiğini, binanın inşa edilmesinden sonra davacı - karşı davalının söz konusu dairede oturulmasına karşı çıkmaya başladığını, davalı - karşı davacı tarafından gönderilen 11.11.2019 tarihli ihtarnamede de söz konusu kullanımın sözlü kira ilişkisi olarak ifade edildiğini, davalı - karşı davacının abisi olan karşı tarafa yönelik güveni nedeniyle söz konusu işlemleri yaptığını, ancak bunun neticesinde miras hakkının elinden alındığını, bu nedenle karşı davanın reddine yönelik kararın hukuka aykırı olduğunu, hak düşürücü sürenin kat irtifakının kurulduğu tarihten başlaması gerektiğine yönelik kabulün de yerinde olmadığını, zira bu tarihte ve devamında da davacı - karşı davalının hilesinin devam ettiğini, taraflar arasındaki abilik kardeşlik ilişkisi de nazar alındığında belirtilen tarihte davalı - karşı davacının kandırıldığını düşünmesinin mümkün olmadığını, davacı - karşı davalının iradesinin 11.11.2019 tarihli ihtarname ile anlaşıldığını, dosya kapsamı itibariyle davacı - karşı davalının kötü niyetinin açık olduğunu, öte yandan taşınmazın bedelinin ödendiğine dair bir delil de ibraz edilemediğini, davalı - karşı davacının karşı tarafça aldatılması neticesinde taşınmazı bedelsiz bir şekilde devrettiğini, bu nedenle tapu iptal ve tescil talebinin kabulü gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin terditli alacak talebi açısından yaptığı değerlendirmenin de yerinde olmayıp hukuka aykırı olduğunu, öte yandan, davalı - karşı davacının söz konusu taşınmazdaki ikametinin taraflar arasındaki anlaşmaya dayanması nedeniyle elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, el atmanın önlenmesi; karşı dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. ve 39. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 125 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tarafların annesi olan ...'ya ait iken adı geçenin 01.12.2008 tarihinde ölümüyle 14.10.2009 tarihli intikal işlemi sonucunda 1/2'şer pay ile taraflar adına tescil edildiği, davalı - karşı davacının dava konusu taşınmazdaki 1/2 payını 13.01.2016 tarih ve 551 yevmiye numaralı satış işlemi ile davacı - karşı davalıya temlik ettiği, 16.05.2018 tarihinde dava konusu taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, kat irtifakı tesisi neticesinde oluşan 1 ve 2 numaralı bağımsız bölümlerin davacı - karşı davalı adına kayıtlı olduğu, bunlardan 1 numaralı bağımsız bölümde davalı - karşı davacının, 2 numaralı bağımsız bölümde ise davacı - karşı davalının ikamet ettiği, davacı - karşı davalı tarafından davalı - karşı davacıya yönelik keşide edilen Milas 1. Noterliğinin 11.11.2019 tarih ve 15912 yevmiye numaralı ihtarnamesinde taraflar arasında sözlü kira sözleşmesinin bulunduğunun, kira borcunun bir süredir ödenmediğinin ve komşulara rahatsızlık verildiğinin ifade edildiği, davalı - karşı davacı tarafından davacı - karşı davalıya yönelik keşide edilen Milas 3. Noterliğinin 22.11.2019 tarih 12360 yevmiye numaralı ihtarnamesinde ise kira ilişkisi reddedilerek karşı dava kapsamındaki iddialara yer verildiği, eldeki asıl dava ve karşı davanın ise bu ihtarnamelerden kısa süre sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
2.Bilindiği üzere; ″hile″ (aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Aynı Kanun′un 36/2 nci maddesi uyarınca da, üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde sözleşmeyle bağlı değildir.
3.Belirtilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
4.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
5. Somut olaya gelince; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince davalı - karşı davacı tarafından iddianın ileri sürülüş şekline göre 1/2 payın temlikinin taraflar arasında dört bağımsız bölüm üzerinden tamamlanacak binada bir bağımsız bölümün kendisine devredileceğine yönelik bir anlaşma neticesinde yapıldığı, bu kapsamda hak düşürücü sürenin taşınmazın dört bölüm üzerinden yapılmayacağının anlaşıldığı tarihten başlayacağı, bu tarihin ise dava konusu taşınmazda iki bağımsız bölüm üzerinden kat irtifakı tesis edilen 16.05.2018 tarihi olacağı değerlendirilerek karşı dava tarihi itibariyle 6098 sayılı TBK’nın 39. maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği kabul edilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, dosya kapsamında dinlenen bir kısım tanıklarca dava konusu taşınmazdaki inşaat çalışması iki daire üzerinden başladıktan sonra da davacı - karşı davalı tarafından dairelerden birinin hayatı boyunca kardeşi olan davalı - karşı davacıya ait olacağının ve onun oturacağının ifade edildiği, inşaatın tamamlanmasında sonra da davalı - karşı davacının uyuşmazlık konusu taşınmazdaki 1 numaralı bağımsız bölümde ikamet etmeye başladığı nazara alındığında, davalı - karşı davacının da belirtilen bu inanç ve irade ile hareket ettiği sonucuna varılmaktadır. Öte yandan davalı - karşı davacı, 11.11.2019 tarihli ihtarname ile kandırıldığını öğrendiğini ileri sürmüş olup bunun aksi davacı - karşı davalı tarafından kanıtlanmış değildir. Bu durumda, hile olgusunun davacı - karşı davalı tarafından keşide edilen 11.11.2019 tarihli ihtarname ile öğrenildiği ve öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde karşı tarafa bildirildiği, dolayısıyla eldeki davada hak düşürücü sürenin geçmediği kabul edilmelidir.
6. Hal böyle olunca; davalı - karşı davacı tarafından hile hukuki nedenine dayanılarak açılan davada hak düşürücü sürenin geçmediği gözetilerek yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak tüm deliller yeniden değerlendirilerek temlikin hile ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı - karşı davacı vekilinin temyiz itirazının değinilen yönden kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre davalı - karşı davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı - karşı davacıya iadesine,
HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.