"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2226 E., 2024/626 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/479 E., 2021/386 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili; İzmir ili, Karabağlar ilçesi, 3441 ada 37 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, söz konusu yerin 30.04.1987 tarihinde ıslah imar uygulaması neticesinde 38661 ada 1 parsel numarası aldığını, 1930'lu yıllardan itibaren davacı ve ailesinin mülkiyete dayanarak kullandıkları bir yer olduğunu, yaklaşık 40 yıldır bu yeri malik sıfatıyla zilyet olarak kullandıktan sonra yapılan kadastro çalışmaları neticesinde Hazine adına tescil gördüğünü, davacı ve kardeşinin, murisleri ...'a ait 08.05.1951 tarihli 23 sıra numaralı tapu kaydına dayanarak 37 parsele 13 parseli de kapsayacak şekilde malik olduklarını, bu yeri uzun süredir ekip biçtiklerini, yaptıkları harici taksim sözleşmesine istinaden bu yerin davacı ...'a ait olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil davası açtıklarını, İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1974/482 Esas, 1977/560 Karar sayılı kararı ile; bu davaya dayanak tapu senedi uygulanamayarak davanın reddedildiğini, bu yargılama esnasında davacının taşınmaza zilyet olduğunun ispatlandığını, Mahkeme kararında “davanın zilyetlik değil tapu kaydına istinaden açılmış bulunmasına göre davanın reddi gerekli görülmüştür” açıklamasının yapıldığını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesine göre “tapulama ile oluşturulmuş tapu sicilinin belirttiği haklara karşı 10 yıllık sürenin geçmesinden sonra itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağının” hükme bağlandığını, sicilin belirttiği hakka itiraz anlamına gelebilecek herhangi bir davanın hak düşürücü süreyi kestiğini, bundan sonra açılacak davaların süreye bağlı olmadığını ileri sürerek İzmir ili, Karabağlar ilçesi, eski 3441 ada 37 parselin mülkiyetinin davacı ...'a ait olduğunun tespiti ile 38661 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın zilyetlik sebebiyle tapusunun iptali ve davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş; davacı yargılama sırasında vefat ettiğinden mirasçıları davaya dahil edilerek davaya devam edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili; kesin hüküm itirazlarının olduğunu, kesin hüküm itirazlarının kabul edilmemesi halinde ise kanunda öngörülen tüm süreler geçtikten sonra dava açıldığından davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı nedeni ile reddinin gerektiğini, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazın ham toprak vasfında olduğu, zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı, yine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmü gereğince davacının 10 yıllık hak düşürücü süre içinde kadastro öncesi nedenlere dayanarak hak iddia etmesi mümkün olmadığı belirterek davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ve dava usulden reddedildiği için kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazine lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine dair Mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı belirlenerek davacılar vekili ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; davanın süresinde açıldığını, davaya konu yerin 1930 yıllarından itibaren davacı ve ailesinin mülkiyete dayanarak kullandıkları bir yer olduğunu, 40 yıl bu yeri malik sıfatıyla zilyet olarak kullandıktan sonra yapılan kadastro çalışmaları esnasında Hazine adına tescil gördüğünü,10 yıllık yasal süre içerisinde bu taşınmazın murisleri ...'a ait 08.05.1951 tarihli 23 sıra numaralı tapu kaydına dayanarak bu yeri uzun süredir ekip biçtiklerini belirterek ve aralarında yaptıkları harici taksim sözleşmesine istinaden bu yerin davacı ...'a ait olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açtıklarını, İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1974/482 Esas, 1977/560 Karar sayılı kararı ile; bu davaya dayanak tapu senedi uygulanamayarak reddedildiğini, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.12.1987 tarihli ve 1987/10567 Esas, 1987/13239 Karar sayılı kararında, hak düşürücü süreyi kesecek mahiyette olan davaları “sicilin belirttiği hakka itiraz anlamına gelecek herhangi bir dava” olarak tanımlandığını, ilgili kararda ayrıca belirtildiği üzere bundan sonra açılacak davalar herhangi bir süreye bağlı olmadığını, dava konusu taşınmaza kadastro çalışmalarından önce 1927 senesinden itibaren eklemeli zilyetlik ile nizasız ve fasılasız malik olunduğunun komşu parsellere ilişkin davalarda keşif tutanakları ve tanık beyanları ve hava fotoğrafları ile ispatlandığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
Katılma yolu ile temyiz eden davalı Hazine vekili; davanın niteliği gereği nispi vekalet ücreti takdiri gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Kadastro sonucu; İzmir ili, Karabağlar ilçesi, Karabağlar Mahallesi çalışma alanında bulunan 14.132,00 metrekare yüz ölçümüne sahip arsa vasıflı 38661 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro kesinleşme tarihinin 04.02.1961 olduğu, davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12/3. hükmünde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra, 20.10.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Temyiz eden Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.02.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.