"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/183 E., 2023/351 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/335 E., 2021/288 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili, davalı ... ve... vekili ile davalı ... ve ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; bacanağının damadı olan dava dışı ...’in yüklü miktarda borcu olduğunu ve kredi çekemez duruma geldiğini, para bulmaya çalışan ...’nın komisyon karşılığı kredi çekme, borç kapama işleri yaptığını duyduğu davalılarla tanıştığını, ...’ya ait birden fazla taşınmazın ve kendisine ait dava konusu 5200 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 8 numaralı bağımsız bölümün konu edildiği protokol başlıklı inançlı temlik sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmeye göre dava konusu taşınmazın Halk Bankasına olan borçlarının davalı ... veya onun göstereceği kişi tarafından kapatıldıktan sonra taşınmazın ...e devredileceği, kredi ödemeleri iade edildikten sonra kur farkı kaynaklı 150.000,00 TL ödeme yapılması ve protokolde belirtilen şartlar yerine geldikten sonra taşınmazın tekrar kendisine devredilmesinin kararlaştırıldığını, Halk Bankasına olan borcu ...in yakın arkadaşı olan davalı ...’nin kapattığını, protokolde kararlaştırılan devrin gerçekleştirilmesi için Antalya 12. Noterliğinin 21.06.2018 tarihli ve 18195 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...’i ve dava dışı ...’yı vekil tayin ettiğini, protokol uyarınca mülkiyetin ...e geçmesi gerekirken kötü niyetli olarak devrin ...’ye yapıldığını, protokolde yer almasa da işin aslının taşınmazın devrinden sonra ... ve davalı oğlu...’in adına tescilli .... Enerji isimli şirketi ...’nın baldızı olan ...’ya devredeceğini, devredilen taşınmazlar karşılık gösterilerek anılan Şirket adına 1.500.000,00 TL kredi çekileceğini, kredi ile bankalara ödeme yapılacağını ve 150.000,00 TL’nin komisyon olarak verileceğini, sözleşmenin üçüncü paragrafında bahsedilen kredinin kullanılmadığını, ...’ya devredilen Şirket üzerinden kredi çekilmesi için devredilen taşınmazların karşılık gösterilmediğini, kendisine, ...’ya ya da diğerlerine bir ödeme yapılmadığını, taşınmazın iade edilmesi gerekirken edilmediğini, inançlı temlik sözleşmesinin şartlarının yerine getirilmediğini, sözleşme aslının ...te olduğunu, dosyaya sunması gerektiğini, davalıların hep birlikte hareket ettiklerini ve bu durumu meslek haline getirdiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa rayiç bedelin temlik tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... cevap dilekçesinde; davacı tarafın sunmuş olduğu sözleşmede dava konusu taşınmaz, kendisi ve davacı ile ilgili tek ibare olmadığını, davalı ...’in kendisinin çalışanı olduğunu, ...’in ev almak için borç istediğini, yıllardır çalışanı olan ...’e yardım ettiğini, ... adına davacıya 160.445,00 TL ödeme yaptığını, ayrıca masraflar için de 10.000,00 TL'nin üzerinde ödeme yaptığını, ...’in bir yıl içinde borcunu ödeyemediğini ve taşınmazı kendisine devrettiğini, yüklü miktarda mal varlığı olduğunu, davacının eldeki davada hukuki yararı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... ve... cevap dilekçelerinde; protokolün aslının sunulmadığını, imzanın ve yazının ...e ait olmadığını, protokolde tekrar devirden bahsedilmediğini ve inançlı temlik sözleşmesi özelliği taşımadığını, kime ait olduğu belli olmayan protokolün dayanak gösterildiğini, ...’in de sunulan protokolde imzası dahi olmadığını, tapuyu devredenin banka olduğunu, davacının eldeki davayı açamayacağını, davacının hileli tasarruflarla haksız kazanç elde etmek istediğini, kendilerinin taşınmazda hiçbir zaman malik olmadıklarını, hiçbir hakkı olmadığı halde dava açtığı için davacının HMK’nın 329. maddesi gereğince disiplin para cezası ile cezalandırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafça dava dilekçesine ekli protokol suretine dayanılarak inançlı işlem nedeniyle eldeki tapu iptali ve tescil davası açılmış ve terditli talep olarak taşınmaz bedelinin tahsili talep edilmiş ise de gerek dava dilekçesinin içeriği gerekse toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davanın hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğu, taşınmazın davacı ... adına kayıtlı iken Antalya 12. Noterliğinin 21.06.2018 tarih ve 18195 sayılı vekaletnamesi ile vekil olarak atanan ... tarafından davalı ... adına satışının yapıldığı, 12.07.2019 tarihinde ise ... tarafından diğer davalı ... adına devir yapıldığı, davalılardan vekil olarak hareket eden ...'ın davalı ...'nün, ...'nun da davalı ...'nın çalışanı oldukları, davalıların hileli hareketler sonucu davacıdan aldıkları vekaletname ile devirleri gerçekleştirdikleri, davalıların birbirlerini tanımaları nedeni ile hileli hareketleri bilebilecek durumda oldukları, davalı ... ile ... arasında yapılan devir işleminin gerçek bir devir işlemi olduğunun davalılar tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı ... ve... vekili ile davalı ... ve ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hile yanında inançlı işlem hukuki nedenine dayanmış olmalarına rağmen inançlı işlem nedenine ilişkin bir değerlendirme ve gerekçelendirme yapılmamış olmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek gerekçeye ekleme yapılmasını istemiştir.
Davalı ... ve... vekili; İlk Derece Mahkemesinin taraflarca getirilme ilkesini hiçe sayıp davanın hukuki niteliğini değiştirerek hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini, usul ve hukuka aykırı olarak değiştirilen davanın vasfı yönünden de istinaf kanun yoluna müracaat ettiklerini, davacının inançlı temlik iddiası nedeniyle müvekkilleri yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, bahsi geçen protokoldeki yazı ve imzanın müvekkiline ait olmadığını, davacının hileli davranışlarla haksız kazanç elde etmek çabasında olduğunu, davacı tarafından sunulan ses kayıtlarının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu, tanık beyanlarının Mahkeme tarafından hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı ... ve ... vekili; davacı tarafça sunulan belgede dava konusu taşınmaz ve müvekkilleri ile alakalı tek bir ibare olmadığını, davalı ...'in ...'nin çalışanı olduğunu, ...'in ev almak istediğini işverenine söylediğini ve borç istediğini, ...'nin de yardımcı olduğunu ve ... için davacıya 16.07.2018 tarihinde 160.445,00 TL ödeme yaptığını, ayrıca masraflar için de 10.000,00 TL'nin üzerinde ödeme yaptığını, evin değerinin temlik tarihinde 170.000,00-180.000,00 TL civarında olduğunu, davacının bankaya borcunun müvekkili tarafından ödendiğini, ipotek borcunun kapatıldığını, bir yıl sonra ...’in, borcunu ödeyemediği için taşınmazı ...'ye devretmek istediğini ve devrettiğini, ...'nin maddi durumunun oldukça iyi olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin taraflarca getirilme ilkesine aykırı şekilde davanın hukuki niteliğini değiştirmesinin hukuka aykırı olduğunu, hileye dayalı kabul kararının hatalı olduğunu, hile vasıflandırmasının gerekçesinin açıklanmadığını, gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini, Yerel Mahkeme her ne kadar davalılardan vekil olarak hareket eden ...'nın davalı ...'in çalışanı olduğu şeklinde değerlendirme yapmışsa da bu durumun gerçeği yansıtmadığını, inançlı işlemin yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, davacı tarafından sunulan protokolün fotokopi olduğunu, imzasının ve içeriğinin davalılara ait olmadığını, imzanın kabul edilmediğini, yazılı delil niteliğinde olmadığı gibi delil başlangıcı da olamayacağını, tanıkla ispat edilemeyeceğini, protokol aslının dosyaya sunulmadığını, yazı ve imza incelemesi yapılamaması için kötü niyetli davranıldığını, ayrıca protokolün taşınmazın geri devredileceğine ilişkin hüküm içermediğini, tanıkların akraba ve dost olduklarını, duyuma dayalı ifade verdiklerini, beyanlarının yanlı olduğunu, dosyadaki ses kayıtlarının suç sayıldığını, tarafların izni ve bilgisi dahilinde olmayan ses kaydının hukuk davasında delil olamayacağını, ...'nin taşınmazı kullanamadığını, dava dışı ...'nın taşınmazı işgal ettiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; tanık beyanları, tapu kayıtları, taraflar arasındaki protokol başlıklı yazılı sözleşme, mesaj içerikleri, ses kayıtlarının çözümüne ilişkin bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmeye binaen taşınmazın davalılar arasında kısa aralıklarla el değiştirdiği, ... ve ...'nün de taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin tarafı oldukları, inanç sözleşmesinde dava konusu taşınmaz için de anlaşma olduğu, davalıların birbirlerini tanıdıkları, ancak taşınmazın borcu kapandıktan sonra davacıya geri devredilmesi gerekirken satış ve devir işleminin yapılmamış olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı ... ve... vekili, davalı ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince 10.05.2023 tarihli ek karar ile süresinde temyiz harç ve masrafları yatırılmadığı gerekçesiyle davalı ... ve...’in temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... ve ... vekili, istinaf dilekçesindeki gerekçelerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140/3, 219 ve 220. maddeleri,
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26 ve 27. maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriğinden; davacının Antalya 12. Noterliğinin 21.06.2018 tarihli ve 18195 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava konusu taşınmazın satılması yetkisinin de içerir şekilde davalı ...’i ve davalı ...’yı vekil tayin ettiği, anılan vekaletname ile davalı ...’nın davacının kayden maliki olduğu 5200 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 8 numaralı bağımsız bölümü 25.06.2018 tarihinde davalı ...’e temlik ettiği, davalı ...’in de taşınmazı 12.07.2019 tarihinde davalı ...’ye devrettiği, eldeki davanın ön inceleme duruşmasında da davanın inançlı işlem hukuki nedenine dayalı olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ilişkilendirilip bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. Söz konusu kararda; eski hukuka göre mümkün ve geçerli olan muvazaa ve nam-ı müstear iddialarının, Medeni Kanun'un yürürlüğünden sonra taşınmaz mallar hakkında dinlenip dinlenemeyeceği tartışılmış ve sonuçta, nam-ı müstear davalarının dinlenebilir ve yazılı delil ile ispatının mümkün olduğuna hükmolunmuştur.
İçtihadı Birleştirme kararlarının konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcı bulunduğu tartışmasızdır. Nam-ı müstear için düzenleme getiren 1947 tarihli kararın, teminat amacıyla temlike dair inanç sözleşmelerini kapsadığı da kuşkusuzdur. Uygulamada, anılan sözleşmeler gerek özü gerek işleyişi açısından genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear başlıkları altında nitelendirilegelmektedir. Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda, koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir. İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirildiği gözetilerek HMK’nın 140. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince uyuşmazlığın bu hukuki sebep esas alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Bu bağlamda, İlk Derece Mahkemesinin hile hukuki nedeni hakkında değerlendirme yapması doğru olmadığı gibi davacı vekilinin istinaf dilekçesinde inançlı işlem nedenine göre bir değerlendirme yapılmadığını ileri sürmesine, Bölge Adliye Mahkemesince de “…taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğu” ve “…... ve ...'nün de taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin tarafı oldukları, inanç sözleşmesinde dava konusu taşınmaz için de anlaşma olduğu…” şeklinde değerlendirme yapılarak inançlı işlemin varlığının kabul edilmesi ile davacı vekilinin istinaf isteminin karşılanmasına ve İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinin değiştirilmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmaması ve yeniden hüküm kurulmaması doğru değildir.
Diğer taraftan, davacı tarafından dava dilekçesi ile dosyaya sunulan “Protokol (1)” ve “Protokol (2)” başlıklı iki sayfadan oluşan şeklen alıcı olarak ... ve satıcı olarak ...’in, şahit olarak da ...’ın imzaladığı belgenin davacı tarafça inançlı işlem sözleşmesi olduğu ve bu sözleşmesini aslının davalı ...’te olduğu hususlarının ileri sürüldüğü, ...in de cevap dilekçesinde protokolün aslının sunulmadığını, sunulan belgedeki imzanın ve yazıların kendisine ait olmadığını bildirdiği gibi İlk Derece Mahkemesince dinlenen bir kısım davacı tanıklarının ifadelerinde de taraflar arasındaki protokol aslının davalı ...’te bulunduğunu beyan ettikleri görülmüştür.
Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince, “Protokol (1)” ve “Protokol (2)” başlıklı belgeye istinaden başka taşınmazlar için dava açıldığı bildirildiğinden öncelikle bu davaların tespiti ile anılan davaların aynı belgeden kaynaklı olduğunun anlaşılması halinde mümkünse bu davaların eldeki dava ile birleştirilmesi, sonrasında ise taraflar arasında imzalanan “Protokol (1)” ve “Protokol (2)” başlıklı belgenin aslının davalı ...’te bulunup bulunmadığı hususunun HMK'nın 219 ve 220. maddeleri gereğince değerlendirilmesi, belgenin davalı ...’te olmadığına kanaat getirilmesi halinde ise dosya içerisinde yer alan ses kayıtlarının ve yazışmaların delil başlangıcı niteliğinde olup olmadığının dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmesi ile hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yön itibariyle kabulü ile; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine,
Dosyanın HMK’nın 373. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.