Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5161 E. 2025/1037 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastrodan önceki bir satış işlemine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının, hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesiyle davacının mülkiyet hakkı iddiasının ortadan kalktığı ve sebepsiz zenginleşme iddiasının da bu nedenle ispat edilemeyeceği gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/217 E., 2024/885 K.

Avukat ...

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çiftlik Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/100 E., 2023/172 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından adli yardım talepli temyiz edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu′nun (6100 sayılı Kanun) 334/1. maddesindeki koşulların davacı lehine gerçekleştiği dosya içeriğinden anlaşıldığından, davacının adli yardım talebinin kabulü ile kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; Niğde ili, Çiftlik ilçesi, ... köyünde bulunan 110 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki 23, 25 ve 27 nolu dükkanları o dönemde belediye statüsünde bulunan Kitreli Belediyesinden 28.07.2000 tarihinde 2000/20 sayılı encümen kararı ile satın aldığını ve bedelini ödediğini, o tarihten itibaren taşınmazların maliki ve zilyedi olduğunu, ancak taşınmazların daha önce mülga Kitreli Belediyesi, şu an ise Niğde İl Özel İdaresi adına kayıtlı olduğunu, talebine rağmen davalının taşınmazları kendisine devretmediğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, 27.01.2023 tarihli ıslah dilekçesi ile, talebinin öncelikle dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescili istemine ilişkin olduğunu, ancak bu talebi kabul edilmezse dava konusu taşınmaz için ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihi itibariyle belirlenecek değerinin davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğunu belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davacı tarafın İdarelerine herhangi bir başvurusu olmadığını, dava konusu taşınmazların mülga Kitreli Belediyesi adına 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu tescilinin yapıldığını, davacı tarafça zilyetlik iddiasında da bulunulsa da, davacı lehine olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Çiftlik Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.06.2021 tarihli, 2020/145 Esas, 2021/94 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın 2007 tarihinde itirazsız kesinleşen tesis kadastrosu ile 2 katlı betonarme bina ve arsası vasfı ile senetsizden Kitreli Belediyesi adına tespit gördüğü ve bu şekilde tescil edildiği, her ne kadar kadastro tespit tutanağının açıklama kısmında bazı dükkanların bazı dava dışı şahısların kullanımında olduğuna dair açıklama bulunmaktaysa da davacı adına bir açıklama bulunmadığı, davacı tarafça davanın kadastro öncesi nedene dayalı olmadığı beyan edilmişse de davacının harici alım iddiası 2000 tarihli encümen kararına ve banka dekontuna dayandığından ve dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 06.07.2007 tarihinde kesinleşmiş olduğundan, davanın kadastro öncesi harici alıma ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğu, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 18.11.2020 tarihinde açıldığı gözetildiğinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince; davacı vekili tarafından 17.06.2021 tarihinde UYAP üzerinden saat 12:15'de gönderilen mazeret dilekçesi ile davanın 17.06.2021 tarihinde saat, 14:25’de yapılacak olan duruşmasına, Niğde Adliyesinde olan işleri nedeniyle katılamayacağını, mazeretinin kabulünü, yokluğunda keşif kararı verilmesini talep etiği, aynı günlü duruşmaya davalı vekilince de mazeret dilekçesi sunulduğu, Anayasa'nın 36 ve 6100 sayılı HMK'nın 27. maddelerinde taraflar dinlenmeden iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden, yani hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek şekilde karar verilemeyeceğinin hüküm altına alındığı, davacı vekili tarafından mazeret bildirilmiş olmasına rağmen, mazeret ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığı gibi, aynı oturumda sözlü yargılamaya geçilerek karar verilmesinin de oturum tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'nın 186. maddesi hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden karar verilmesi için dosya Yerel Mahkemeye gönderilmiş, gönderme kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 06.07.2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 18.11.2020 tarihinde açıldığı, bu durumda davacının tapu iptali ve tescil isteği yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davacının Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra davasını ıslah ederek tapu iptali ve tescil isteği kabul edilmezse ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereği uyarlanarak davalıdan tahsilini talep ettiği, ancak dava konusu edilmeyen bir şeyin kısmi ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı, davacı tarafça dava konusu edilmeyen bir talebin Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrasında ıslah ile davaya dahil edilmek istendiği, davacının ıslah talebinin 07.03.2023 tarihli duruşmada reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince; Mahkemece, davacının satın almasına ilişkin belgelerin, meclis ve encümen kararlarının değerlendirilmesi, satışın varlığı ve zilyetliğin teslimi sabit görüldüğünde, ıslaha karşı davalı ... vekilinin zamanaşımı itirazı yönünden tapu iptali ve tescil davası açısından Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereği 2017 tarihinde hak düşürücü süre dolmakla davalı kurum lehine sebepsiz zenginleşmenin doğduğu, zira davacı açısından ifanın, hak düşürücü sürenin dolduğu 2017 tarihi itibari ile imkansız hale geldiği, TBK'daki genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık sürenin 2017 tarihinde başlayacağı ve dava tarihi itibari ile dolmadığı, esasen taşınmazın halen davacının kullanımında olması halinde zamanaşımı süresinin de işlemeye başlamayacağı gözetilerek Mahkemece, davacı tarafından ödenen paranın dava tarihinde denkleştirici adalet ilkesine göre belirlenen değerinin bilirkişi tarafından değişik ekonomik parametreler, yani faiz, altın, asgari ücret, döviz kurlarındaki artışlar ve işçi ücretlerindeki artışların ortalaması dikkate alınarak belirlenmesi ile davacıya ödenmesinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Kaldırma kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda Çiftlik Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.11.2023 tarihli, 2023/100 Esas, 2023/172 Karar sayılı kararı ile; davacının tapu iptali ve tescil talebi yönünden, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 18.11.2020 tarihinde açıldığı gözetildiğinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davacının taşınmaz için ödediği satış bedelinin ise davalı yönünden sebepsiz zenginleşmeye yol açtığı, Türk Borçlar Kanunu'nda belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin taşınmazın davacının kullanımında olması nedeniyle işlemeyeceği, davacı tarafça 28.07.2000 tarihinde ödenen 5.000.000,00 TL'nin dava tarihindeki değerinin 134.630,68 TL olarak belirlendiği, gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin hak düşürücü süre yönünden redddine, bedel isteği yönünden 134.630,68 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hak düşürücü sürenin dolması halinde bir hakkın yalnızca dava edilebilirliği değil kendisinin de ortadan kalktığı, somut olayda da davacının kadastrodan önceki satış işlemi nedeniyle dayandığı hakkın Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi ile ortadan kalktığı, bu nedenle uyuşmazlık konusu taşınmazda mülkiyet hakkı olduğunu ispat etme olanağı bulunmayan davacının, dava tarihi itibariyle tazminata hak kazanabilmesi için sebepsiz zenginleşmede ileri sürülen “haklı sebep olmaksızın diğer tarafın zenginleştiği” iddiasını da ispat edemeyeceğinin açık olduğu, tüm bu nedenlerle, Mahkemece davanın tapu iptali ve tescil ile terditli olarak tazminat talebi yönünden de reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile davacının terditli olarak talep ettiği sebepsiz zenginleşmeden kaynaklananan alacak davasının hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafça zaten dava konusu taşınmazların mülkiyeti davacı tarafa geçmediğinden harici satış sözleşmesine dayanılarak bedel iadesi talebinde bulunulduğunu, bedel iadesi talebinin Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığını, bedel iadesi talebinin kadastro tutanakları ile ilgisinin olmayıp davacı ile önceki belediye arasında yapılan harici satış sözleşmesine ilişkin olduğunu, bu satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle davalının sebepsiz olarak zenginleştiğini, bu nedenle davacının ödediği bedel yönünden zamanaşımının söz konusu olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil, terditli olarak tazminat istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu Niğde ili, Çiftlik ilçesi, ... köyünde bulunan 110 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 23.03.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması sırasında Kitreli Belediyesi Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 06.07.2007 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 03.06.2014 tarihinde tashihen Niğde İl Özel İdaresine devredildiği, davacının 28.07.2000 tarihli encümen kararı ile davaya konu taşınmazı satın aldığına yönelik iddiasının tespit öncesindeki döneme ilişkin olduğu, ne var ki eldeki davanın 18.11.2020 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen hak düşürücü süreden sonra açıldığı anlaşılmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2022 tarihli ve 2020/(16)1-691 Esas, 2022/1680 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 3402 sayılı Kanun’un 12. maddesinin 3. fıkrasında hak düşürücü süre içinde açılacak davada ileri sürülecek hakkın türü bakımından herhangi bir ayrıma yer verilmemiş olup tapu sicilinde kararlılık sağlanması, sicillerin bozulmaması, belli bir süre geçtikten sonra yargı organlarınca bu sicillerin tartışma konusu yapılmaması amacıyla düzenlenen hak düşürücü süre kamu düzenindendir. Hak düşürücü sürenin dolması halinde bir hakkın yalnızca dava edilebilirliği değil kendisi de ortadan kalkmaktadır.

Somut olayda da davacının kadastrodan önceki satış işlemi nedeniyle dayandığı hak Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi ile ortadan kalkmıştır. Anılan Kanun hükmüne göre uyuşmazlık konusu taşınmazda mülkiyet hakkı olduğunu ispat etme olanağı bulunmayan davacının dava tarihi itibariyle tazminata hak kazanabilmesi için sebepsiz zenginleşmede ileri sürülen “haklı sebep olmaksızın diğer tarafın zenginleştiği” iddiasını ispat edemeyeceği de açıktır. Zira bu unsurun ancak davacının uyuşmazlık konusu taşınmazda mülkiyet hakkı olduğunu ispat etmesi sonucunda ortaya çıkacağı açıktır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Temyiz eden davacının adli yardım talebi kabul edilmiş olup harç yatırmadığından, aşağıda yazılı 2.107,80 TL temyiz başvuru harcı ile 615,40 TL onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.