Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5158 E. 2024/6738 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Muris muvazaası iddiasına dayalı olarak açılan davada, temyiz incelemesinin miktar yönünden reddine ilişkin kararın hukuka uygun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Muris muvazaasına dayalı davalarda dava değerinin, taşınmazın keşfen belirlenen değeri üzerinden hesaplanması ve davacıların paylarına isabet eden miktar üzerinden değerlendirilmesi gerektiği, bu hususun kamu düzenini ilgilendirdiği ve re'sen gözetilmesi gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine ilişkin ek kararının ve asıl kararının ortadan kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/474 E., 2023/277 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/329 E., 2021/802 K.

Bölge Adliye Mahkemesince temyiz dilekçesinin miktardan reddine ilişkin olarak verilen 27.02.2023 tarihli ek karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar dava dilekçesinde; murisleri ...'ın 1947 ada 26 parsel sayılı taşınmazını sermaye olarak davalı ... Lastikçilik San. ve Tic. A.Ş.'ye satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin muvazaalı yapıldığını, miras haklarının büyük zarara uğradığını, taşınmazın imar işlemi sonucu 1947 ada 75, 76 ve 77 parsellere ayrıldığını, bu üç parça taşınmazın davalı Şirket tarafından dava dışı ... İnş. Yat. A.Ş.'ye devredildiğini, elde edilen gelirin davalı ... Tic. A.Ş.'ye aktarıldığını ileri sürerek miras paylarına isabet eden değerden fazlaya ait hak ve alacakları talep ve dava etme hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde; temliklerde muvazaanın bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; temlikin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; muris ...'ın davalı Şirket'e yaptığı taşınmaz devrinin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yapılmadığı, Şirket'in ticari işleyişiyle alakalı olduğu, muvazaalı gizli bağış niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı davacılar vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 27.02.2023 tarihli ek kararı ile temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili ek kararı temyiz dilekçesinde; davanın değeri her ne kadar temyiz sınırının dışında ise de bilirkişi raporunda da görüleceği üzere davacıların paylarına isabet eden miktarın gerek dava açıldığı tarihte ve gerekse temyiz dilekçesini sundukları 24.02.2023 tarihinde temyiz sınırlarının çok çok üstünde olduğunu belirtip temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın yok sayılmasına karar verilerek asıl kararın temyiz dilekçelerindeki talepleri doğrultusunda bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

2. Davacılar vekili asıl kararı temyiz dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını yinelemiş, dava konusu 26 nolu parselin 1967 yılında muvazaalı olarak devredilmesinden sonra davalı Şirket'teki işlemlerin, hisse devirlerinin, hisse arttırımlarının davalarıyla hiçbir alakasının bulunmadığını, tüm dosya kapsamı ile muvazaa iddialarının ispatlandığını, bu hususun Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmesine rağmen davanın reddine karar verilmesinin dosya gerçeklerine, adalete ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında bedel isteğine ilişkindir.

Bilindiği üzere 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.

Öte yandan pay oranında açılan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin davayı açan mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı da kuşkusuzdur.

Diğer taraftan dava konusu taşınmazlarla ilgili verilecek nihai kararların istinaf ve temyiz yollarına tabi olup olmayacakları dava değerine göre belirlenecektir. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Somut olayda; davanın 25.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle açıldığı, keşif sonucu alınan 01.09.2021 tarihli bilirkişi heyet raporu ile çekişmeli 1947 ada 26 parsel sayılı taşınmazın (imar - ifraz işlemi sonucu 1947 ada 75, 76 ve 77 parseller) dava tarihindeki (25.10.2016) değerinin 122.080.000,00 TL olduğu, davacıların her birinin payına (9/120) ayrı ayrı 4.250.623,70 TL isabet ettiği, ne var ki İlk Derece Mahkemesince harç ikmali yapılmaksızın sonuca gidildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de anılan değerlerin karar tarihi itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin üstünde olduğu dikkate alınmaksızın dava dilekçesinde belirtilen değer esas alınmak suretiyle temyize konu ek kararın verildiği anlaşılmaktadır.

Harçlar Kanunu'nun uygulaması, kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.

Hal böyle olunca, Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın keşfen belirlenen değeri üzerinden eksik harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, harcın tamamlanması halinde davaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin ek karar ve asıl karara yönelik temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile;

1.Bölge Adliye Mahkemesince verilen 27.02.2023 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacılara iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,09.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.