Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5409 E. 2024/7045 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hile nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü sürenin ne zaman başlayıp, süresinde dava açılıp açılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının hileye uğradığını öğrendiği tarihin şikayet tarihi olan 27.05.2011 olarak kabulüyle, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin ret kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/156 E., 2023/817 K.

İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; maliki olduğu 14 parsel sayılı taşınmazını satmak istemesi üzerine dava dışı ... ile anlaştıklarını, anlaşma uyarınca taşınmaz bedeli olarak ... tarafından senet tanzim edilerek kendisine verildiğini, kendisinin de İbrahim’in yönlendirmesi ile taşınmazı davalı Şirkete devrettiğini, temlik nedeniyle davalı ile aralarında herhangi bir para alışverişi olmadığını... tarafından verilen senetlerin vadesinde ödenmediğini ve bu nedenle İbrahim aleyhine icra takibi başlattıklarını...’in takibe konu senetlerdeki imzaya itiraz ettiğini, senetlerin dolandırıcılık kastı ile hazırlandığını... ve diğerlerinin dolandırıcılık suçundan cezalandırıldıklarını ve tescilin de yolsuz hale geldiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının aldatılmadığını, dava dışı İbrahim’den alacağı karşılığında davacının dava konusu taşınmazı rızası ile devrettiğini, davacı ile İbrahim arasındaki durumu bilecek konumda olmadığını, sorunun aldatmadan değil İbrahim’in davacıya senet bedellerini ödememesinden kaynaklandığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 25.06.2019 tarih, 2013/186 Esas, 2019/297 Karar sayılı kararı ile; davacının, dava dışı ...'ın davacıya verdiği senetlerin sahte olduğunun kesin hükümle ispat edildiği, bu sebeple davacının iptal hakkını kullanmak istediği, bu hakkın süresinde ileri sürüldüğü, alacağın devri hükümlerine göre davalının satış sözleşmesindeki İbrahim’in yerine geçtiği, iptal talebinin yapılan satış sözleşmesini en başından itibaren tüm hüküm ve sonuçlarıyla ortadan kaldıracağı ve davalıya karşı da ileri sürülebileceği, bu nedenle de davacı ve davalı arasındaki tapu devrinin yolsuz hale geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 29.04.2021 tarih, 2019/1858 Esas, 2021/846 Karar sayılı kararı ile; davalının cevap dilekçesinde belirttiği üzere Özbakırlar Ltd Şti’den olan borcuna karşılık olarak taşınmazın devralındığının ifade edildiği, davalı Şirketin taşınmazı temlik alırken bir bedel ödemediği, basiretli bir tacir olan davalı Şirketin dava dışı Şirketten olan alacağının davacıya ait taşınmaz ile ödenmesini istemesinin mutad olmadığı, davalı Şirketin dava dışı Şirketten mevcut alacağını her zaman tahsil imkanı bulunduğu, hilenin varlığı nedeniyle davacının satış sözleşmesi ile bağlı olmayacağı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 17.02.2022 tarih, 2021/6889 Esas, 2022/1317 Karar sayılı kararı ile; TBK’nın 39. maddesi uyarınca hak düşürücü süreninin hileye maruz kalan kimsenin bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı gözetilerek davacının hileye uğradığını öğrendiği tarihin en geç şikayette bulunduğu 27.05.2011 tarihi olduğu, bu bağlamda davacının sözleşme ile bağlı olmadığını süresinde karşı tarafa bildirip bildirmediğinin öncelikle değerlendirilmesi gerektiği, hak düşürücü süre konusunda Bölge Adliye Mahkemesince bir değerlendirme yapılmadığı, İlk Derece Mahkemesince de ceza davasının 05.03.2019 tarihinde kesinleştiği, aldatma sonrası 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlayabilmesi için aldatılanın bu durumu kesin olarak öğrenmesi gerektiği, söz konusu dosyalar ve eldeki davanın derdest edilme zamanları gözetildiğinde iptal hakkının süresinde kullanıldığı gerekçesiyle davanın süresinde açıldığının kabul edildiği, bu saptamanın doğru olmadığı, öncelikle davalı tarafından açılan İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/152 Esas sayılı dava dosyası aslının dosya arasına alınması ile tüm dosya kapsamında davacının hileyi öğrenme tarihinin 27.05.2011 olarak kabul edilmesi suretiyle davacının sözleşme ile bağlı olmadığını 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davalıya bildirip bildirmediğinin tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/152 Esas sayılı dosyasında 21.07.2010 tarihinde davacıya tahliye talepli takip başlatıldığı, davacının 05.04.2012 tarihinde takibe itiraz ettiği, eldeki davanın 22.05.2013 tarihinde 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/152 Esas sayılı tahliye davasında sunulan cevap dilekçesi ile davacının sözleşme ile bağlı olmadığını 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davalıya bildirdiğini, hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, hak düşürücü sürenin başlangıcının 27.05.2011 tarihi olarak kabul edilemeyeceğini, şikayet tarihinin değil ceza yargılaması sonucu verilen kararın kesinleştiği tarihin dikkate alınması gerektiğini belirterek ve dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacının dava konusu 862 ada 14 parsel sayılı taşınmazını 15.05.2009 tarihinde davalı Şirkete temlik ettiği, 27.05.2011 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğu, Ankara Batı 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/345 Esas sayılı davası ile dava dışı ... ve iki kişinin dolandırıcılık ve resmi evrak suçundan yargılandıkları, 13.05.2013 tarihli karar ile resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından mahkumiyet kararı verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 05.03.2019 tarih, 2017/13497 Esas ve 2019/2287 Karar sayılı kararı ile sanık İbrahim yönünden ölmüş olması nedeniyle davanın düşürülmesine, diğer iki sanık için dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının onanmasına, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden ise fazla ceza verildiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verildiği, davalı tarafından 27.02.2012 tarihinde davacının eşi ... aleyhine İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/152 Esas sayılı dosyasında açılan davada kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılan icra takibine itiraz edilmemesi ile takibin kesinleştiği belirtilerek kiralananın tahliyesinin istendiği, Mahkemece davanın kabul edildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2012/14071 Esas sayılı kararı ile davanın süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın bozulduğu, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verildiği, eldeki davanın 22.05.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının, bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle:

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın Kahramankazan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

23.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.