Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5749 E. 2025/681 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakan tarafından düzenlenen vasiyetnameye dayanarak davalılar adına yapılan tapu tescillerinin yolsuz olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, taraflar arasında yapılan sulh sözleşmesinin geçerliliği ve uygulanıp uygulanmayacağı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında imzalanan ve dava konusu taşınmazları kapsayan sulh sözleşmesinin, şarta bağlı olsa dahi HMK’nın 313/4. maddesi uyarınca geçerli olduğu ve mahkemenin HMK’nın 315/1. maddesi gereğince sulh sözleşmesine göre karar vermesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2260 E., 2023/243 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/671 E., 2021/84 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar ..., ... ile ... vekili ve davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; davalılar ile ortak mirasbırakanları ...'ın sağlığında Almanya'da noterde düzenlediği 16.01.1995 tarihli vasiyetname ile ikinci eşi ve ikinci eşinden olma çocukları olan davalıları atanmış mirasçı olarak belirlediğini, davalıların 16.01.1995 tarihli bu vasiyetnameyi dayanak göstererek hasımsız şekilde İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden aldıkları 18.02.2013 tarihli ve 2013/54 Esas, 2013/148 Karar sayılı veraset ilamıyla mirasbırakandan kalan tüm taşınmazların adlarına intikalini sağladıklarını, oysa kendilerinin de mirasçı olduğunu, Almanya'da düzenlenen vasiyetnamenin iki tanık huzurunda yapılmadığını, dolayısıyla şekil yönünden Türk hukukuna aykırılık teşkil eden vasiyetnamenin geçersiz olduğunu, ayrıca vasiyetnamenin tenfizine ilişkin bir karar da bulunmadığını, geçersiz olan bu vasiyetname esas alınıp yalnızca davalıların mirasçı olarak gösterildiği veraset ilamına göre davalılar adına oluşan tescillerin yolsuz olduğunu, dava konusu taşınmazlarda kendilerinin de miras hakkı olduğunu ileri sürerek davalılar adına kayıtlı olan dava konusu ... mahallesi 1873, 2977, 2979 ve 2980; ... Mahallesi 113 ada 11, 16 ve 7; ... Mahallesi 1802 ada 8, 1833 ada 3 ve 1835 ada 1 ve ... Mahallesi 2785 ada 21 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar; iddiaların doğru olmadığını, mirasbırakanın noterde düzenlediği 16.01.1995 tarihli vasiyetnamesi ile kendilerinin atanmış mirasçı olduklarını, mirasbırakanın tüm malvarlığını kendilerine bıraktığını, anılan vasiyetnamenin açılıp okunmasına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davacılar tarafından açılan vasiyetnamenin iptali davasının reddedildiğini, vasiyetnamenin ayakta ve geçerli olduğunu, tescilin yolsuz olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile; yargılama sırasında taraflarca sulh sözleşmesi sunulmuşsa da şarta bağlı sulh sözleşmesi yapılamayacağından sözleşmenin dikkate alınmadığı, mirasbırakan tarafından düzenlenen 16.01.1995 tarihli vasiyetnamenin 17.04.2008 tarihinde açılıp okunduğu, davacılar tarafından vasiyetnamenin iptali isteğine ilişkin açılan davanın reddedilip kesinleştiği, davalılar adına tescile dayanak vasiyetname geçerli olduğundan tescilin yolsuz olduğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mirasbırakan tarafından düzenlenen 16.01.1995 tarihli vasiyetnameye göre davalılarca atanmış mirasçılık belgesi alınarak tapuda dava konusu taşınmazların devir işlemlerinin yapıldığı, vasiyetnamenin geçerli olduğu, taraflar arasında yapılmış geçerli bir sulh anlaşmasının da bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar ..., ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında düzenlenen varlığı ve imzası ihtilaf konusu olmayan 15.06.2016 tarihli sulh sözleşmesinin bulunduğunu ve sözleşmenin geçerli olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince sulh sözleşmesinin neden geçersiz olduğuna dair hiçbir değerlendirme yapılmadığını, yargılama sırasında sulh anlaşmasının sunulduğunu ve her iki tarafın da sulhe göre karar verilmesini istediği halde Mahkemece ortada sulh sözleşmesi yokmuş gibi davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, diğer yandan mirasbırakan tarafından düzenlenen vasiyetnamenin Türk hukukuna göre geçersiz olduğunu, bu vasiyetname esas alınıp taşınmazların davalılar adına intikal işleminin yapılmasının yolsuz tescile sebebiyet verdiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında düzenlenen varlığı ve imzası ihtilaf konusu olmayan 15.06.2016 tarihli sulh sözleşmesinin bulunduğunu ve sözleşmenin geçerli olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince sulh sözleşmesinin neden geçersiz olduğuna dair hiçbir değerlendirme yapılmadığını, yargılama sırasında sulh anlaşmasının sunulduğunu ve her iki tarafın da sulhe göre karar verilmesini istediği halde Mahkemece ortada sulh sözleşmesi yokmuş gibi davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, diğer yandan mirasbırakan tarafından düzenlenen vasiyetnamenin Türk hukukuna göre geçersiz olduğunu, bu vasiyetname esas alınıp taşınmazların davalılar adına intikal işleminin yapılmasının yolsuz tescile sebebiyet verdiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1950 doğumlu mirasbırakan ... hakkında Antakya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/380 Esas, 2006/230 Karar sayılı kararıyla mirasbırakanın 1999 yılından bu yana ölüm tehlikesi içinde kaybolduğundan bahisle gaiplik kararı verildiği, mirasbırakanın geride ilk eşinden olma davacı çocukları ..., ..., ..., Semire ile ikinci eşi olan davalı ... ve ikinci eşten olma davalı çocukları ... ve ...'in mirasçı olarak kaldıkları, Almanya'nın Rosenheim şehrinde noterde düzenlenen 16.01.1995 tarihli vasiyetname ile mirasbırakan ...'ın Almanya'daki ve Türkiye'deki taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığını 1/3'er eşit payla eşi ... ve çocukları ... ve ...'e vasiyet ettiği, eldeki davacılar tarafından Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/332 Esas, 2008/498 Karar sayılı dosyası üzerinden açılan vasiyetnamenin iptali isteğine ilişkin davanın vasiyetnamenin geçerli olduğu belirtilerek reddedildiği, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince vasiyetnamenin iptali isteğinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu ancak tenkis isteği yönünden inceleme yapılması gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, bozma sonrası davacılar tarafından davanın takip edilmemesi üzerine Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/169 Esas, 2012/164 Karar sayılı kararıyla davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 04.06.2012 tarihinde kesinleştiği, diğer yandan İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 18.02.2013 tarihli ve 2013/54 Esas, 2013/148 Karar sayılı kararıyla, anılan vasiyetname gözetilerek ..., ... ve ...'in 1/3'er oranda atanmış mirasçı olduklarının tespitine karar verildiği, anılan atanmış mirasçılık belgesi esas alınarak dava konusu 1873, 2977, 2979 ve 2980, 113 ada 11, 16 ve 7, 1802 ada 8, 1833 ada 3 ve 1835 ada 1 ve 2785 ada 21 parsel sayılı taşınmazlarda mirasbırakan adına olan payların 1/3'er eşit payla davalılar adına 09.09.2015 tarihinde intikal suretiyle tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, yargılama sırasında sulhe yetkili taraf vekillerince imzalanan 15.06.2016 tarihli "Haricen Düzenlenen Sulh Anlaşmasıdır" başlıklı sulh sözleşmesinin dosyaya ibraz edildiği, dava konusu taşınmazların anılan sulh sözleşmesinin kapsamında kaldığı, taraf vekillerinin yazılı ve sözlü beyanlarıyla da sulh olduklarını açıkça bildirdikleri tartışmasızdır.

Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 313. maddesinde “Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir. Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dahil edilebilir. Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.” düzenlemesine yer verilmiş, aynı Yasa'nın 315/1. maddesinde ise “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince şarta bağlı sulh sözleşmesi yapılamayacağı gerekçesiyle sözleşmenin geçersiz olduğu kabul edilmişse de, HMK'nın 313/4. maddesi uyarınca şarta bağlı sulhün mümkün olduğu ve 15.06.2016 tarihli sulh sözleşmesinin geçerli olduğu kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca; taraflar arasında düzenlenen 15.06.2016 tarihli sulh sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilerek, 6100 sayılı HMK’nın 315/1. maddesi uyarınca, davanın taraflarına sulh sözleşmesine göre karar verilmesini isteyip istemediklerinin sorulması, istediklerini beyan etmeleri halinde sulh sözleşmesine göre karar verilmesi, aksi halde ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.