"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1739 E., 2024/443 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ardahan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/937 E., 2018/105 K.
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.09.2024 tarihli ek kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; Ardahan ili, Merkez Ölçek köyü sınırları içinde yapılan kadastro tespit çalışmaları sırasında 116 ada 9 parsel sayılı taşınmazın davalı ... ... adına tespit edildiğini, taşınmazda davalının hiçbir hak ve hukukunun bulunmadığını, davalı üzerine tespit edilen taşınmaz vefat eden babası ...'ye ait olup eski tapu kayıtlı taşınmazlar olduğunu beyan ederek davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasçıları adına tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalının mirasçıları davaya dahil edilmiş olup cevap dilekçesi sunmamışlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; HMK'nın 90. vd maddelerinde süre konusunun açıkça düzenlendiği, HMK 94/3. maddesi uyarınca kesin süre içinde yapılması gereken işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağının açıkça belirtildiği, dosyada tayin edilen sürenin kesin süre olduğu, davacıya verilen kesin süreye rağmen veraset ilamında mirasçı oldukları anlaşılan kişilerin davaya muvafakatlerinin sunulmadığı gibi terekeye temsilci atanması için dava da açılmadığı, bu haliyle dosyanın sürüncemede kaldığı ve mahkemenin re'sen yapabileceği hiçbir işlemin kalmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmasına üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davada sağ olan gerçek ve hükmi şahsiyeti haiz tüzel kişilerin taraf olabilceği, taraf ehliyetinin, dava şartı olup re’sen gözetilmesi gerekli olan bir usul kuralı olduğunu, HUMK’un 38. maddesi delaletiyle TMK’nın 28. maddesi hükmü ve 04.05.1978 tarihli 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince kural olarak ölü kişiye karşı dava açılamayacağı, aynı şekilde ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesinin mümkün olmadığı, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmadığı, 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesinin uygulanma koşulları da bulunmadığına göre Mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf isteminin kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden davanın esasına ilişkin hüküm kurulmak suretiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2.Kararın davacı tarafından temyizi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 12.09.2024 tarihli ek kararıyla temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmitşir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davacının tebliğ mazbatasında nerede olduğu yazılmamakla beraber ... Atbaş adında kimseyi tanımadığını, bu hususun araştırılmadığını, davalının dava açarken öldüğü anlaşılmış ise de davalının mirasçıları davaya eklenerek dava şartı eskikliğinin giderildiğini, bir kısım davalıların da kabulü varken husumetten reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu öne sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1.Kadastro sonucu Ardahan ili, Merkez ilçesi, Ölçek köyünde yapılan kadastro çalışmasında 116 ada 9 parsel 1080,00 m2 yüz ölçümü ve arsa niteliğiyle ... oğlu ... ... adına tespit edilmiş, tutanak 30.11.2006-29.11.2006 tarihleri arasında askı ilanına çıkartılmış, itiraza uğramadığından kesinleşerek tapu siciline tescil edilmiştir.
2.Bilindiği üzere, 7201 sayılı Kanun'un “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde, bu içeriğiyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiği ise Mülga Tebligat Tüzüğü'nün (Tebligat Tüzüğü) 28. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinde; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi hükmü gereğince; "Tebligat usulüne aykırı yapılmış olsa dahi muhatap tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi tebliğ tarihi sayılır." hükümleri öngörülmüştür.
3.Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesinin 12.09.2024 tarihli ek kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesi Kararı'nın 08.04.2024 tarhinde davacıya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, davacı vekilince temyiz kanun yoluna başvurulması gereken yasal iki haftalık süreden sonra 14.08.2024 tarihinde temyiz yoluna başvurulduğu gerekçesiyle temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiş, ancak davacı ...'ye yapılan kararın tebliğine ilişkin 08.04.2024 tarihli mazbata incelendiğinde “Muhatap adresi kapalı olması nedeniyle ... Atbaştan soruldu, köy azası ... Kavak'a teslim edildi, ihbar kapısına yapıştırıldı." açıklamalarına yer verilerek köy azasına isim ve imzasıyla teslim edildiği görülmüştür. Ancak davacı ...'ye yapılan tebligatta adreste bulunmama sebebinin belirtilmediği ve haber kağıdı bırakılan kimsenin komşu ya da yönetici olup olmadığı hususlarının mazbatada belirtilmediği, haber bırakılan kişinin imzasının tebliğ parçası üzerinde yer almadığı anlaşılmış olup adı geçene yapılan karar tebliğinin usulsüz olduğu belirlenmiştir.Anılan kararın öğrenme tarihinin 13.08.2024 tarihi olduğu belirtilerek 14.08.2024 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca öğrenme tarihinden itibaren davacı vekilinin temyiz dilekçesi süresindedir.
Hal böyle olunca, davacı vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile yerinde olmadığı anlaşılan ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
4.Davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
6100 sayılı HMK'nın 51. maddesinde düzenlenen dava ehliyeti dava şartı olarak benimsenmiştir. HMK’nın 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında mahkemenin kendiliğinden araştırması gerektiği, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verileceği, bu süre içerisinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verileceği, 03.03.1993 tarih 773/82 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da, dava şartlarının davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin ... kural olduğu açıkça vurgulanmıştır. Hakim, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden araştırmak zorundadır. Ne var ki; yargılama sırasında dava şartı noksanlığı ortadan kalkarsa 6100 sayılı HMK'nın 30. maddesindeki usul ekonomisine ilişkin düzenleme karşısında davanın reddedilemeyeceği kuşkusuzdur.
Eldeki davada, Bölge Adliye Mahkemesince davalı ... ...'in dava tarihinden çok önce vefat ettiği, ölü kişiye dava açılamayacağı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de davacı ... tarafından sunulan 07.10.2016 tarihli dava dilekçesinde davalı olarak ... ... mirasçıları yazıldığı, yargılama sırasında davalının mirasçılarının da davaya dahil edildiği, davacı tarafça ölü olduğu bilinen davalının mirasçıları yazılmak suretiyle dava açılmış olmasının sonradan tamamlanabilen dava şartlarından olduğu gözetilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilmesi gerekirken, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi isabetsizdir. Öte yandan; İlkderece Mahkemesince tensiple davacıya, miras bırakan ...'ye ait veraset ilamını temin etmek üzere dava açmak için iki haftalık kesin süre verilmesine, veraset ilamı temin edilip dosyaya ibraz edildikten itibaren veraset ilamına göre mirasçı olduğu anlaşılan diğer kişilerin muvafakatlerini temin edip dosyaya sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde muvafakat temini mümkün olmadığı taktirde iki haftalık sürenin bitiminden itibaren terekeye temsilci tayini amacıyla ilgili mahkemede dava açmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine ilişkin ihtarlı ara karar verildiği, bunun üzerine, davacı tarafça mirasçıların bir kısmının muvafakatinin alındığı, bir kısmının da muvafakati alınamadığı, tereke temsilcisi atanması için de dava açılamadığı bildirilmiştir. HMK’nın 94. maddeleri uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararda yapılması gereken işlerin neler olduğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukukî sonucun açıkça anlatılması ve tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi ve yine süreyle ilgili olarak tarafın uyarılması gerekmektedir.
5.Hal böyle olunca; Mahkemece, dahil edilen davalı mirasçılarına tebligat çıkarılmalı, davacı tarafa, terekeye temsilci atanması için makul bir süre verilerek aktif dava ehliyetinin sağlanması halinde işin esası yönünden inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi yerine, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 12.09.2024 tarihli EK KARARININ KALDIRILMASINA,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.