Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5837 E. 2025/1429 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu oluşan parselasyon değişikliğinden sonra, davacının tapu iptali ve tescil talebinde bulunma hakkının olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2270 E., 2024/1486 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : .... Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/370 E., 2021/556 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili asıl davada; dava konusu ettiği taşınmazın ada ve parsel numarasını bilmediğini, bölgede yürütülen kadastro çalışmaları sırasında taşınmazının yerini gösteren evrak verildiği halde adına herhangi bir taşınmaz tescil edilmediğini, taşınmazın yerini öğrenmek amacıyla Tapu Müdürlüğüne de başvurduğunu ancak sonuç alamadığını, dava konusu taşınmazı .... Noterliğinin 20.04.1989 tarihli ve 2818 yevmiye nolu zilyetlik devir sözleşmesi ile bedelini ödeyerek Mehmet May’dan satın aldığını ileri sürerek anılan zilyetlik devir sözleşmesinde belirtilen taşınmazın tespiti ile adına tescilini istemiştir.

Birleştirilen davada aynı davacı; asıl davada dava konusu ettiği taşınmazın Antalya ili, Aksu ilçesi, ... Mahallesi 1198 ada 7 parsel olduğunun tespit edildiğini, dava konusu taşınmazı noterde düzenlenen 20.04.1989 tarihli zilyetlik devir mukavelesi ile parasını ödeyerek davalının babası Mehmet May’dan satın aldığını, taşınmazın şimdi davalı ... adına olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl davada davalı İdare vekili; 2009 yılında dava konusu taşınmazın bulunduğu Aksu Mahallesinde ve takip eden yıllarda güncelleme çalışmalarının yapıldığını, askı ilanlarının itiraz edilmediğinden kesinleştiğini, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın krokisi olmadığından tespit edilemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Birleştirilen davada davalı ...; dava konusu taşınmazın davacının satın aldığını iddia ettiği taşınmaz olmadığını, 1198 ada 7 parsel sayılı taşınmazı dava dışı ... Arsa Kooperatifi'nden satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu, asıl davada davalı Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün tapu iptal-tescil talebi yönünden husumetinin bulunmadığı, birleştirilen dava yönünden ise dava konusu taşınmazın geldi parsellerinin kadastro tespitinin kesinleştiği tarihe göre davacının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle, birleştirilen dava yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine, İlk Derece Mahkemesince 31.08.2022 tarihli ek karar ile, birleştirilen dava yönünden istinaf harçlarının ödenmesi için gönderilen şerhli tebligatın davacı vekiline 26.04.2022 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesine rağmen davacının birleştirilen dosyada istinaf harçlarını ödemediği gerekçesiyle birleştirilen dava yönünden istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin asıl ve birleştirilen davaların dava tarihleri itibariyle çoktan geçtiği, Mahkemece, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün tapu maliki olmaması nedeniyle husumet yöneltilemeyeceğinden bu davalı yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Sebepleri

Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ancak bilirkişi raporu ile tespit edilebilen taşınmaz hakkında hak düşürücü süre ile ret kararı verilmesinin doğru olmadığını, dava konusu taşınmazı noter senediyle satın aldığı halde adına tescil edilmediğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Asıl ve birleştirilen dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 1198 ada 7 parsel sayılı taşınmazın geldi parselleri olan 1430 ve 1431 parsellere ilişkin kadastro tespitinin 25.01.1991 tarihinde yapıldığı, Hazinenin açtığı Antalya Kadastro Mahkemesinin 29.06.2004 tarihli ve 1998/164 Esas, 2004/20 Karar sayılı kararı ile 14.06.2006 tarihinde kesinleştiği, eldeki asıl ve birleşen davaların ise Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmıştır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup özellikle İlk Derece Mahkemesince birleştirilen dava yönünden harcın yatırılmasına yönelik olarak davacı vekiline gönderilen muhtıranın usulüne uygun olmadığı, dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince 31.08.2022 tarihli ek karar ile birleştirilen dava yönünden davacının istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.