"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2098 E., 2023/769 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/516 E., 2018/441 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalı ...’a karşı yönelttiği asıl davada; davalı ile aralarında yapmış oldukları 15.05.2013 tarihli sözleşmeye göre, maliki olduğu çekişme konusu taşınmazın devri karşılığında 400.000 TL tutarlı plastik hammaddenin dava dışı ... Plastik San. Tic. Ltd. Şirketine teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, anılan sözleşme uyarınca çekişmeli taşınmazı 17.05.2013 tarihinde davalıya devrettiğini, ancak davalının sözleşme gereğince edimini yerine getirmediği gibi taşınmazı iade de etmediğini ileri sürerek çekişme konusu 292 ada 57 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 80/2560 (1/32) payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş; çekişme konusu taşınmazı davalıdır şerhine rağmen dava tarihinden sonra edinen davalı ... ile son kayıt maliki davalı ...’a karşı yönelttiği birleştirilen davada, davalıların iyiniyetli olmadıkları, muvazaalı olarak taşınmazı devraldıklarını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile tescilini istemiş; davacının aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya katılmışlardır.
II. CEVAP
Asıl davada davalı ...; 400.000 TL’lik hammadde edimini yerine getirdiği için tapu devrinin gerçekleştirildiğinin sözleşme içeriğinden anlaşıldığını, dava dışı ... Ltd. Şirketi yetkilisinin imzasını taşıyan ibraname ile depo fişlerinden de edimin yerine getirildiğinin sabit olduğunu, ancak davacının sözleşmeye uygun hareket etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı ...; alacağına karşılık çekişme konusu taşınmazı davalı ...’ten edindiğini, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı ...; davalıdır şerhini görerek iyiniyetle çekişme konusu taşınmazı satın aldığını, satışa engel bir durum olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.11.2018 tarihli ve 2014/516 Esas, 2018/441 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasındaki sözleşme gereğince edimin (400.000 TL’lik hammadde teslimi) davalı ... tarafından yerine getirildiği, sonraki maliklerin iktisabının da hukuka aykırı yapıldığının davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
Davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesinin 12.06.2020 tarihli ve 2019/528 Esas, 2020/584 Karar sayılı kararıyla; sözleşme gereğince satış bedelinin ödenmemesi iddiasına dayalı iptal tescil istekli eldeki davada, satış bedelinin ödenmemesi halinde sözleşmeyle bağlı kalınmayacağının TBK’nin 246. maddesi delaletiyle TBK’nin 235. maddesi uyarınca ihtirazi kayıt şeklinde dermeyan edilmedikçe verilen şeyin geri istenemeyeceği, bu halde ancak satıştan kaynaklanan bir alacak var ise onun talep edilebileceği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak gerekçenin değiştirilmesi suretiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairenin 22.09.2021 tarihli ve 2020/3505 Esas, 2021/4521 Karar sayılı kararı ile “... somut olaya gelince, taraflar arasındaki uyuşmazlığın inançlı işlem hukuksal sebebine dayandığı açıktır. Gerçekten de, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan 15.05.2013 tarihli sözleşmenin 6. maddesine göre çekişmeli taşınmazın devri karşılığında davalı ... tarafından dava dışı ... San. Tic. ve Ltd. Şirketine 400.000 TL’lik hammadde teslim edileceği kararlaştırılmış olup davacı tarafından, söz konusu hammaddenin teslim edilmediği iddiası ileri sürülmüş, davalı da protokol ve ibranamedir başlıklı belge ve perakende satış fişleriyle edimini ifa ettiği savunmasında bulunmuştur. Böyle bir durumda, edimin ifasının yerine getirilip getirilmediği Mahkemece yöntemince belirlenerek sonuca gidilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki; Mahkemece teslim olgusu ile ilgili belge ve diğer deliller üzerinde durulmadan, kendisine teslim yapılacak dava dışı ... San. ve Tic. Ltd. Şirketinin ticari defterleri ile maliye kayıtlarından yararlanılarak anılan husus açıklığa kavuşturulmadan sonuca gidilmesi doğru değildir. Hâl böyle olunca, ticari defterler ile maliye kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak, sunulan ibraname ve fişlerin geçerliliği de araştırılarak hammadde teslim olgusunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı ile davalı ... arasında 15.05.2013 tarihli inanç sözleşmesinin 6. maddesine göre çekişmeli taşınmazın devri karşılığında davalı ... tarafından dava dışı ... San. Tic. ve Ltd. Şirketine 400.000 TL’lik hammadde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, davacı her ne kadar davalının ham madde teslimini yapmadığını ileri sürmüşse de toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile davalı ... tarafından dava dışı ... Şirketine 400.000 TL bedelli hammadde tesliminin yapıldığı, davacının ise edimini yerine getirmediğinden taşınmazın iadesini talep edemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, inanç sözleşmesi gereğince plastik hammadde teslimi yapılacak olan şirket temsilcisi ...'nun tanık olarak verdiği ilk ifadesinde malın teslim edildiğini, bozma sonrası alınan ifadesinde ise malın teslim edilmediğini belirterek çelişkili beyanda bulunduğunu, bilirkişi raporlarında malın teslim edildiğine dair bir belirlemenin yapılamadığını, tacir olan davalı ve dava dışı şirket kayıtlarında hammadde teslimine dair herhangi bir ticari kayıt, fatura ve belgenin bulunmadığını, davalının hammaddeyi teslim ettiğini ispat edemediğini, bu haliyle davalının edimini yerine getirmediğinin açık olduğunu, inanç sözleşmesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Asıl ve birleştirilen dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;
1-Davacı ... ile davalı ... arasında düzenlenen 15.05.2013 tarihli inanç sözleşmesine göre, "...dava konusu 292 ada 57 parsel sayılı taşınmazda davacı ... adına kayıtlı tapunun 400.000 TL bedelle davalı ...’a devredileceği, ...’un verdiği 400.000 TL’nin 1 yıl içinde geri ödeneceği, alınan 400.000 TL geri ödenmediği takdirde ...’un ...’a iki ay ek süre vereceği, bu süre zarfında davacı ...’ın taşınmaza kendisi müşteri bularak ...’a olan borcu ödettirip satabileceği, bir yıl içinde 400.000 TL ödendiği takdirde ...’un sorunsuz bir şekilde taşınmazı ...’a iade edeceği, 400.000 TL vade farkıyla ödendiği takdirde satış işlemi göreceği, sözleşmenin 6. maddesine göre “daire karşılığında 400.000 TL’lik plastik hammaddenin dava dışı ... Plastik San. Ve Tic. Ltd. Şti.ne teslim edileceğinin” kararlaştırıldığı,
2- Dava konusu 292 ada 57 parsel sayılı taşınmazın 80/2560 (1/32) payı davacı ... adına kayıtlı iken, davacının anılan payı 17.05.2013 tarihinde davalı ...’a satış yolu ile devrettiği, asıl davanın 28.10.2014 tarihinde açılıp çekişmeli taşınmaz üzerine 04.11.2014 tarihinde davalıdır şerhinin işlendiği, çekişmeli taşınmazın davalı ... tarafından 10.10.2015 tarihinde birleştirilen davada davalı ...’a, adı geçen tarafından da 03.12.2015 tarihinde birleştirilen davada diğer davalı ...’a satış yolu ile devredildiği,
3- Davalı ... tarafından, dava dışı ... Şirketi (davalı ...'e ait) ve dava dışı ... Şirketi arasında imzalanan bila tarihli protokol ve ibraname başlıklı belgede davacı ile davalı ... arasında yapılan sözleşmeye göre 400.000 TL değerindeki hammaddenin dava dışı ... Şirketi tarafından dava dışı ... Şirketine teslim edilmek suretiyle edimin yerine getirildiğinin, hammaddenin teslimi ile ilgili olarak işbu protokol uyarınca tarafların birbirlerini ibra ettiklerinin, söz konusu hammaddenin dava dışı ... Şirketinin uhdesinde olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Önceki bozma kararında da belirtildiği üzere 15.05.2013 tarihli sözleşmenin inanç ilişkisinin yazılı delili olduğu, anılan sözleşmenin 6. maddesine göre dava konusu taşınmazın devri karşılığında davalı ... tarafından dava dışı ... Şirketine 400.000 TL’lik plastik hammadde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı hususlarında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Eldeki davada çözümlenmesi gereken husus, inanç sözleşmesinde kararlaştırılan hammadde tesliminin davalı ... tarafından yapılıp yapılmadığı, inançlı temlik nedeniyle davacı ile davalı ... arasındaki alacak-borç miktarının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava dışı ... şirket temsilcisinin imzasının bulunduğu bila tarihli protokol ve ibraname başlıklı belge, bozma kararı doğrultusunda yapılan araştırma ve tüm dosya kapsamıyla 400.000 TL’lik plastik hammaddenin davalı ... tarafından ... Şirketine teslim edildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, 6098 sayılı TBK’nın 97. maddesinde; "Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir." hükmüne yer verilmiştir.
Diğer yandan, TMK’nın 1023 üncü maddesinde, “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024. maddesinde ise, “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemeleri yer almıştır.
Somut olayda; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, davacının kendi edimini yerine getirmediğinden tapunun iadesini isteyemeyeceği belirtilmiş ise de davacı taraf, dava açmak ile kendi edimini yerine getirmek istediğini karşı tarafa bildirmiştir. Dava açmadan önce varsa borcunu yerine getirmemiş olması tek başına inançlı işleme dayalı bir davanın ret sebebini teşkil etmez.
Öte yandan; birleştirilen davada davalılar ... ve ...'ın taşınmazı devraldıkları sırada üzerindeki davalıdır şerhini görerek almış olmaları nedeni ile iyiniyetli 3. kişi olarak kabullerine ve edinimlerinin TMK'nın 1023. maddesi kapsamında korunmasına yasal olanak bulunmadığı kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca; davacı ve davalı ... arasındaki borç miktarının usulünce saptanması, TBK'nın 97. maddesi gereğince davacı tarafa borç miktarını depo etmesi için süre verilmesi, bedel depo edildiği takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.