Logo

1. Hukuk Dairesi2025/260 E. 2025/1642 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras bırakanların ölümlerinden sonra davalıların muvazaalı olarak miras haklarını kaçırdıkları iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, kadastro tespiti sonrası açılan davanın hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı ve tenkis talebinin incelenip incelenmeyeceği hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazların bir kısmının kadastrodan sonra murisin ölümüyle mirasçılara intikal etmesi nedeniyle hak düşürücü süreye tabi olmadığı, senetsiz tescillerde muris muvazaasının uygulanamayacağı, ancak tenkis talebinin incelenmesi gerektiği, ayrıca 62 parsel sayılı taşınmazın satışı nedeniyle tenkise tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/1451 E., 2024/1646 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kahta 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/331 E., 2024/122 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; murisler ... ve ...’nin ölümlerinden sonra davalıların muvazaalı olarak miras haklarını, paylarını kaçırarak ve müdahalede bulunarak murislerden kalan dava konusu taşınmazları kendi aralarında paylaştıkları ve bedelsiz olarak malik olduklarını, bu mallar veya haklar üzerinde miras payı oranınca tasarrufta bulunabilmesi için 62, 833, 834, 835, 836, 550, 551, 552, 553, 554, 555, 556, 557, 558, 559, 560, 561, 562, 563, 564 ve 565 parsellerdeki miras payının tapuya tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde davacıların mirastan kaçırılan saklı payların güncel değerlerinin davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar cevap dilekçesi vermemişler, ön inceleme duruşmasında davanın 10 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, bir kısım taşınmazların kardeşlerinden bedeli ile satın alındığını, muristen kalmadığını belirtmişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar dava açılırken muris muvazaası nedenine dayandırmış ise de tapu kayıtları, kadastro müdürlüğü cevabi yazıları incelendiğinde tapulamanın kadastro çalışmaları neticesinde gerçekleştiği, davanın kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğundan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 30.10.2024 tarihli tefrik kararı ile dava konusu 564 parsel sayılı taşınmazın kadastro ile tarafların anneleri ... adına tespit ve tescili sonrasında davalı ...'e satılmış olduğu, davacı vekilinin kız çocuklarından mal kaçırıldığı gerekçesiyle davanın muris muvazaasına dayalı olduğu yönündeki beyanı da dikkate alınarak davaya konu 564 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası olduğundan eldeki davadan ayrılmasına karar verildikten sonra yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı vekili her ne kadar muris muvazaasına dayandıklarını beyan etmiş ise de (davaya konu ve tefrik edilen 564 parsel sayılı taşınmaz dışındaki) taşınmazların hiç birinin doğrudan tarafların murisleri adına tespit görmediği, murislerden davalılara yapılan bir devir bulunmadığı, bu taşınmazlar yönünden muris muvazaasından bahsedilemeyeceğinden, bu taşınmazlarla ilgili talep (nitelendirme hakime aittir ilkesi gereği) kadastro öncesi miras hakkına dayalı talep olarak değerlendirilerek davanın Kadastro Kanunu 12/3. maddesinde belirtilen yasal 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/(1).b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V.TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davada muris muvazaasına dayanıldığını, süreye tabi olmadığını, keşif yapılıp tanık dinlenmediğini, nitelendirmenin hatalı yapıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuksal nedeni dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden; 1930 doğumlu muris ...’nin 18.04.1974 tarihinde, eşi 1931 doğumlu muris ...’nin 06.03.2016 tarihinde ölümü ile geride müşterek çocukları davacı ..., davalılar ..., ..., ... ile dava dışı ... ve ... mirasçı olarak kalmıştır.

Adıyaman ili, Kahta ilçesi, ... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmalarında;

62 parsel sayılı 455m2 miktarlı kargir ev nitelikli taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksimen ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ... malı iken 1978’de haricen ve rızaen ... ve ...’e bedeli mukabilinde sattığı, zilyetliğini devrettiğinden adlarına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği,

550 ve 551 parsel sayılı taşınmazların senetsizden irsen intikal, taksimen ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ...: ... oğlu zilyetliğinde iken 1977 yılında ... oğlu ...’ye sattığından, 553 parsel sayılı taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksimen ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ...: ... oğlu zilyetliğinde iken 1977 yılında ... oğlu ...’ye sattığından ve 554 parsel sayılı taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksimen ve kazandırıcı zilyetliğinden ...: ... oğlu zilyetliğinde iken 1976 yılında ... oğlu ...’ye sattığından adlarına tespit edildiği, tespitlerin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği, ...’nin 16.08.1982 tarihinde taşınmazları 1/2’şer payla davalılar ... ve ...’e satış suretiyle devrettiği,

552 parsel sayılı taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ... : ... oğlu adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği, onun da ölümü ile mirasçılarına intikalle 25.04.2002 tarihinde davalı ...’ye satıldığı, ondan da 15.08.2008 tarihinde davalı ...’e temlik edildiği,

555, 556, 557, 558, 559, 560, 561, 562 ve 563 parsel sayılı taşınmazların senetsizden irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden 3. kişilerin zilyetliğinde olup 1977-1978 yıllarında davalılara sattıklarından adlarına tespit edildiği, tespitlerin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği,

833 parsel sayılı taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ... : ... oğlu zilyetliğinde iken 1978 yılında ... oğlu ...’ye sattığından adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği, davalının taşınmazı 27.04.2021 tarihinde oğlu ... ’ye temlik ettiği, onun da 23.01.2025 tarihinde ...’a devrettiği,

834 parsel sayılı taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ...: ... oğlu zilyetliğinde iken 1977 yılında ... oğlu ... ’ye sattığından adına tespit edildiği, askı ilan süresinde ...’nin tespite itirazı üzerine komisyon kararı ile itirazın reddine karar verildiği, kararın 25.03.1981 tarihinde tebliğ edildiği ile tespitin 25.04.1981 tarihinde kesinleştiği,

836 parsel sayılı taşınmazın senetsizden irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinden ...: ... oğlu zilyetliğinde olduğundan adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği, davalılar adına kayda rastlanmadığı,

565 parsel ile 566 ve 567 parselin bütün halinde Kasım 1970 tarih 13 sıra 34 cilt 24 nolu tapu kaydı ile ... oğlu ... adın kayıtlı olduğu, ...’nın 1974 yılında ölümü ile evlatları ..., ... ve ...’ye terk ettiği, müşterek mülkiyeti kalple hissedarlık esasına geçtikleri, tapunun bu yere ait olup tamamını kapsadığı, ... 'in taşınmazı 3 parçaya ifraz ettiği, ölmeden önce 565 parseli ...’e, 566 parseli ...’e ve 567 parseli ...’un zilyet ve tasarrufuna verdiği, ölümünden sonra da bu şekilde tasarruf edildiğinden taşınmazın ... adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmediğinden 14.01.1980 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

6100 sayılı HMK'nın 140. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” hükmü düzenlenmiştir.

Mahkemece, ön inceleme duruşmasında "Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda: “Açılan davanın muris muvazaası nedeniyle tapu iptali - tescil ve tenkis davası olduğu görüldü." denilmek suretiyle, davanın muris muvazaasına dayandığına ilişkin hukuki nitelendirme yapıldığı, HMK’nın 140/3 hükmü gereğince tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütüleceği, uyuşmazlığın da anılan hukuki sebep esas alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.

Muris muvazaasında; 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere ''muris muvazaası, mirasbırakanın danışıklı olarak mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklaması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin BK'nın 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinde şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilmelerine olanak veren hukuki bir olgu'' olarak tanımlanmaktadır. Kural olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları konuları ile sınırlı, gerekçeleri ile aydınlatıcı ve sonuçları ile bağlayıcıdır. Butlan sonucunu doğurarak murisin temliki tasarruflarının iptaline imkan tanıyan 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için, temliki tasarrufa konu yapılan taşınmazın mirasbırakanın tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği bu malı ile ilgili olarak tapu memuru huzurunda iradesini satış doğrultusunda açıklaması icap eder.

Bilindiği üzere; tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar, taşınır mal niteliğindedir. Tapusuz taşınmazlarda zilyetlikten ibaret olan hakkın devri suretiyle yapılan elden bağışlama sözleşmeleri hiçbir şekilde biçim koşuluna bağlı değildir. Bu nedenle gizlenerek yapılan bağış niteliğindeki tasarruflar geçerlidir. Bu tür durumlarda 01.04.1974 tarih ½ sayılı İBK’nın uygulanma yeri yoktur. Ancak, koşullarının varlığı halinde tenkis talebi incelenebilir.

Öte yandan, mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olacaklarından, bu tür isteklerde dava hakkı mirasbırakanın ölümüyle ortaya çıkar. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında da murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Değinilen yasal düzenlemede, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemeyeceği ve dava açılamayacağı hükme bağlanmıştır. Başka bir ifadeyle, dayanılan hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde anılan sürenin uygulama imkanına kavuşacağı açıktır. Ancak, tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulama yeri yoktur.

Eldeki davada, davanın 30.10.2023 tarihinde açıldığı, muris ...’nin ölüm tarihinin kadastro tespitinden önce olduğu görülmekle bu murise ilişkin taşınmazlar yönünden Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğu; muris ... ise tespitlerden sonra 06.03.2016 tarihinde öldüğünden hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, dava konusu 565 parsel sayılı taşınmaz dışındaki taşınmazların tamamı senetsizden tescil edilmiş olup bu taşınmazlarda 01.04.1974 tarih ½ sayılı İBK’nın uygulanma imkanının bulunmadığı, 565 parsel sayılı taşınmazın muris ...’dan geldiği ve davanın 10 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı, taşınmazlarda murisler adına tescile ve murisler tarafından devre rastlanmadığı, kaldı ki 836 parsel sayılı taşınmazda davalılar adına kayıt dahi bulunmadığı gözetildiğinde davacının tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.

Ancak, Mahkemece dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak nitelendirilmiş ve tenkis isteği yönünden hiçbir değerlendirme yapılmamıştır.

Hemen belirtilmelidir ki, mirasçılık ve mirasın geçişi murisin ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'ndan farklı olarak dava açma süresini düzenleyen 513. maddede öngörülen süre zamanaşımı süresi olarak düzenlenmiştir.

Tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlararası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlararası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümünün bilinmesiyle mümkündür. Tereke, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften, belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur.

Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.565). Mirasbırakanın TMK'nın 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlararası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan, davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Somut olayda, dava konusu 565 parsel sayılı taşınmaz yönünden muris ...'nin 18.04.1974 tarihinde öldüğü, davanın 30.10.2023 tarihinde açıldığı, davalılar vekilinin davanın süresinde açılmadığını beyan ettiği gözetildiğinde tenkis isteği yönünden 1 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiği, 62 parsel sayılı taşınmazın muris ... tarafından davalı ... ve ...’e haricen satışla devredildiğinden şartları varsa tenkise tabi olacağı, diğer taşınmazlar yönünden hangi muristen ne şekilde edinildiğine ilişkin iddianın açık olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Hâl böyle olunca, öncelikle 6100 sayılı Kanun 31. maddesi gereği hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde 62 parsel sayılı taşınmaz dışındaki senetsizden tespit gören taşınmazların hangi muristen ne şekilde edinildiğine ilişkin davacı taraftan sorulmak suretiyle açıklattırılması, yukarıda belirtilen açıklamalar gözetilerek tenkise tabi olup olmadıklarının belirlenmesi ve 62 parsel sayılı taşınmaz yönünden tenkis talebi konusunda öncelikle TMK’nın 571. maddesi gereğince hak düşürücü süre incelenmek suretiyle toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar vermek gerekirken noksan inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.