"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1255 E., 2023/1611 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/290 E., 2023/191 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Konya ili, Meram ilçesi, ... Mahallesi 39660 ada 1 parsel sayılı üzerinde 3 katlı bina bulunan taşınmazın davacılardan mal kaçırmak amacıyla muris tarafından davalı ...'a muvazaalı olarak devredildiğini, tapuda satış gösterilse de ...'ın taşınmazı satın alacak gücünün olmadığını, murisin de ikamet olarak kullandığı taşınmazını çocuğu ...'a devretmesi için hiçbir sebep olmadığını, daha sonra davalı ... tarafından 1/2 hissenin davalı anne ...'a, 1/2 hissenin de davalı kardeş ...'a devredildiğini, murisin öldükten sonra diğer davalılara hisseli olarak taşınmaz devrinin dava ihtimalini azaltma çabası olduğunu, murisin çocukları arasında ayrımlar yaptığını, taşınmazda temlikten sonra da oturmaya devam ettiğini, davalıların taşınmazı satın alacak güce sahip olmadıklarını, tapuda gösterilen bedeller ile gerçek bedeller arasında aşırı farkın olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılar adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın maliklerinin diğer davalılar olduğundan davalı ... yönünden taraf sıfatı ve husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, taşınmazın babası tarafından davalıya gerçek bir satış olarak devredildiğini, taşınmazı satan kişi babası olduğundan, ailevi bağ sebebiyle aynı apartmanda oturmaya devam ettiğini, kişinin taşınmazını yakınlarına satmasına bir engel olmadığını, taşınmazın murisin aile konutu olarak kullandığı bir taşınmaz olduğu düşünüldüğünde böyle bir taşınmazı satmak isteyen kişinin, taşınmazı en yakınlarına satmak istemesinin normal olduğunu, satışların resmi memur önünde yapıldığını, aksini ispat yükünün davacı tarafa ait olduğunu, ayrıca diğer davalılar ile satış bedeli üzerinden anlaştıklarını ancak bedelin çoğunu ödemediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar ... ve ... duruşmadaki beyanlarında özetle; muris tarafından diğer davalı ...'a yapılan taşınmaz devrinin kesinlikle gerçek bir satış olmadığını, veraset ilamına göre paylaşım yapılsaydı daha fazla yer alacaklarını, dava konusu taşınmazın murise bedel ödemek suretiyle alınmadığını, davalı ...'dan miras haklarını istemeleri üzerine, davalı ...'ın kendilerine dava konusu taşınmazdaki hisselerinin devrettiğini belirterek davanın kendileri yönünden reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tapu iptal-tescil yönünden davalı ...'ın devirlerin gerçek satışlar olduğu yönüyle savunmalarına itibar edilmediği, ancak davacılar tarafından murisin gerçek amacının mal kaçırmak olduğunun ispat edilemediği; tenkis talebi yönünden tanık anlatımları ve dosya kapsamı çerçevesinde murisin davacılardan mal kaçırma kastı bulunmadığı gibi saklı pay ihlal kastının da söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; murisin davacı mirasçılarla ve dava dışı mirasçılarla sosyal ve beşeri ilişkilerinin iyi olduğu, mal kaçırması için herhangi bir sebebinin olmadığı, dinlenen davacı tanığı beyanında murisin mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu açıklamadığı gibi temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacı taşımadığını bizzat dile getirmiş olduğu, davalıların temlikin bedelsiz olduğuna yönelik kabulü olsa da murisin mirasçılarına mal kaçırma amacıyla hareket ettiğine ilişkin beyanlarının bulunmadığı, murisin gerçek iradesinin mirasçısından mal kaçırmak olmadığı, temlikin muvazaalı olduğu iddiasının ve murisin saklı payı ihlal kastının bulunduğu iddiasının davacılar tarafından usulüne uygun şekilde kanıtlanamadığı, İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; davalı ...'ın yargılama aşamasında taşınmazın bedelini ödeyerek satın aldığını iddia ettiğini, ancak diğer davalılar ... ve ...'in taşınmazın ...'a bedelsiz ve muvazaalı olarak devredildiğini kabul ettiklerini, kendilerine devredilen kısmın hakları olduğunu iddia ettiklerini, davacılar dışındaki mirasçıların kendi aralarında malı paylaştıklarını, davacıların mirasta hakları olmasına rağmen hiçbir şey almadıklarının dosya kapsamında sabit olduğunu, murisin yaptığı işlemin bedelsiz olduğunu, mal kaçırma kastı ile hareket edildiğini, murisin en sevdiği evladının davalı ... olduğunu ve onu koruyup kolladığını, davalılar ... ve ...'nın iddiaları doğrular nitelikte beyanlarının olduğunu, tanık beyanlarının da bu yönde olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmazın murisin tek mal varlığı olduğunu, bu nedenle davanın tapu iptali ve tescil yönünden kabul edilmesi gerektiğini, murisin işlemleri sebebiyle davacıların mağdur olduğunu, haklarını alamadıklarını, murisin sağlar arası kazandırmasının kanun gereğince tenkise tabi olduğunu, tanık beyanlarının net olmadığını, kendi düşünceleri olduğunu, murisin kızına bedelsiz devir yaptığının sabit olduğunu, tenkis hükümlerinin uygulanması gerektiğini, aksi halde davacıların mirastan hiçbir hak talep edemeyeceklerini belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1954 doğumlu muris ...'ın 16.02.2018 tarinde ölümü ile geride mirasçıları olarak davalı eşi ..., çocukları ..., ..., ... ve ...'in kaldığı, murisin adına kayıtlı kök 1804 parsel sayılı taşınmazı 11.02.2010 tarihinde davalı ...'a satış suretiyle devrettiği, 1804 parsel sayılı taşınmaz 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi gereğince yapılan yenileme işleminin 11.02.2011 tarihinde tescil edilmesi neticesinde; 27674 ada 7 parsel sayılı taşınmaz olarak tescil edildiği, 02.07.2019 tarihinde imar uygulaması sonucunda 39648 ada 3, 39649 ada 1, 39686 ada 1 ve dava konusu 39660 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara gittiği, 1804 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucu gittiği parsellerden biri olan 39660 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından diğer davalılar ... ve ...'a eşit hisse ile 06.11.2020 tarihinde satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Muris muvazaasında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olay, yukarıda değinilen olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; muris tarafından ...'a yapılan dava konusu taşınmaz temlikinin bedelsiz olduğu, murisin satışa ihtiyacının bulunmadığı gibi davalı ...'ın alım gücünün olmadığı, muris tarafından davalı ...'a yapılan taşınmaz devrinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı muvazaalı olduğu, ikinci el malik olan davalılar ... ve ...'ın, davalı ...'ın anne ve kardeşi olmaları sebebiyle bu durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulundukları, bu itibarla iyiniyetli olmadıkları ve Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinde öngörülen iyi niyet koruyuculuğundan yararlanamayacakları sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.