Logo

1. Hukuk Dairesi2025/998 E. 2025/1138 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, hak düşürücü süre geçtikten sonra yapılan ve davalı ile mirasçılarının miras hakkına aykırı davrandığını kabul ettiği iddia edilen bir protokole dayanarak tazminat talep edilip edilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan tapu iptali ve tescil davasında, davacının mülkiyet hakkını ispatlayamaması ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.12.2012 tarihli kararında belirtildiği üzere hak düşürücü süre nedeniyle hakkın özünün ortadan kalkmasıyla tazminat hakkının da ortadan kalktığı gözetilerek, davalı ile akdedilen protokolün geçerli bir tazminat dayanağı oluşturmadığı gerekçesiyle istinaf kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Denizli Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/77 E., 2024/99 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/336 E., 2024/562 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Muğla ili, Fethiye ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 200 ada 45 parsel sayılı taşınmazın 500 m2 yüz ölçümündeki kısmının davacı ve ataları tarafından 40 yılı aşkın süredir kullanıldığını, çekişmeli taşınmazın davalıların mirasbırakanı ...'in yanlış beyanı ile ... adına tescil edildiğini, dava dilekçesinin ekinde sunulan ve ...'in annesi davalı ... ile düzenlenen protokolde ... mirasçısı olan davalıların davayı kabul edeceği, aksi takdirde zararın ...'in annesi olan davalı ... tarafından giderileceğinin kararlaştırıldığını, 200 ada 23 ve 45 numaralı parsellerin gerçekte birleşik olup tek parsel olarak işlem görmesi gerekirken tesis kadastrosunda düzenlenen 02.08.2002 tarihli sınırlandırma krokisi incelendiğinde ortak sınırlarına çift taraflı çit işareti çizildiğini ileri sürerek 200 ada 45 parsel numaralı taşınmazda bulunan 500 m2 taşınmaz bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tescilini, davalıların davayı kabulü halinde yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını, davanın kabul edilmemesi halinde davacının 200 ada 45 parsel sayılı taşınmaza 500 m2’lik kısım yönünden paydaş olarak tescil edilmesini, bu talepler uygun görülmezse ekli protokol gereğince 500 m2’lik taşınmaz değerinin davalı ...'den tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; çekişmeli taşınmazın 1947 yılında yapılan orman çalışmaları sonrasında orman sınırları dışına çıkarıldığını ve Hazine adına tapuya kaydedildiğini, taşınmazın davalı ...'in annesi tarafından 1947 yılından itibaren kullanıldığını ve vergi kayıtları esas alınarak 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında miras yoluyla ...'e geçtiğini, ...'in taşınmazlarını sağlığında çocuklarına paylaştırdığını ve bu taşınmazın tapusunun ... adına düzenlendiğini, davanın tespitten 21 yıl sonra açıldığını, davacı ve kardeşlerinin de çevredeki taşınmazları bu şekilde aralarında paylaştıklarını, davalının tapusunun iptal edilmesi halinde taşınmazın Hazineye dönmesinin gerekeceğini, ayrıca miras hakkına dayanan davacının diğer kardeşleri ile birlikte dava açması gerektiğini, davalı ...’in 80 yaşında olup okuma yazma bilmediğini, görme yeteneklerinin zayıfladığını, dava dilekçesindeki protokolü imzalamasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davaya konu 200 ada 45 parsel sayılı taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliliği ve hibe nedeniyle ... adına tespit edildiği, tespitin 26.12.2002 tarihinde itirazsız olarak kesinleştiği, davacının miras yoluyla gelen hakka dayanarak kadastrodan önceki nedene dayalı dava açtığı, tapu iptali ve tescil talebi yönünden davanın 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddine; tazminat talebi bakımından dava dilekçesi ekinde sunulan 03.06.2023 tarihli protokole dayanıldığı, davalı taraf iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürmüş ise de buna ilişkin bir delil ibraz etmediği, protokolde tanık sıfatıyla imzası bulunan ve yargılama sırasında dinlenen tanıkların davalının protokolü özgür iradesi ile imzaladığını beyan ettikleri, protokolde bulunan imzanın da davalı eli ürünü olduğunun ikrar edildiği, anılan protokolün içeriğine göre davanın ... mirasçıları tarafından kabul edilmemesi halinde davacının uğrayacağı zararın garantör sıfatı ile ölen oğluna vefa borcu olarak davalı ... tarafından karşılanacağının taahhüt edildiği, dava konusu alanın dava tarihi itibarıyla rayiç değerinin 477.493,00 TL olduğu gerekçesiyle 477.493,00 TL'nin 100.000,00 TL tutarındaki kısmının dava tarihi olan 11.07.2023 tarihinden, bakiye 377.493,00 TL tutarındaki kısmının ıslah tarihi olan 17.09.2024 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin 26.12.2002 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı olarak 11.07.2023 tarihinde hak düşürücü süreden sonra açıldığı, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddedilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hakimin reddi talebinin yerinde olmadığı ve bu konudaki kararın kesinleştiği, davalı ... dışındaki davalılar yönünden davalı vekili lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin de isabetli olduğu, ancak 03.06.2023 tarihli protokol uyarınca tazminata yönelik talebin kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonucun yasal düzenlemelere ve dosya içeriğine uygun düşmediği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2012 tarihli kararında açıkça belirtildiği üzere hak düşürücü sürenin hukuki niteliği uyarınca hakkın özü ortadan kalktıktan sonra davacının tazminat hakkına da sahip olamayacağı, taşınmazda mülkiyet hakkı olduğunu ispat etme olanağı bulunmayan davacının diğer tarafın sebepsiz zenginleştiğini ispat edemeyeceği, bu nedenle davacı tarafın tazminat talebi yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davacı taraf davalı ...'e protokol adlı belgeyi imzalatmış ise de davacı taraf tanıklarının dahi dava konusu taşınmaz bölümünün kadastro tespiti sırasında kullanılmadığını, davacının ise taşınmaz bölümünü tespitten sonra 10-15 yıldır kullandığını beyan ettikleri, protokolün olmayan borca vefa olarak imzalatılması dikkate alındığında belirtilen belgeye itibar edilmediği gerekçesiyle davacı tarafın istinaf talebinin esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davacı tarafın tapu iptali ve tescil talebinin hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine, davalı ... yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; İstinaf Mahkemesinin ıslak imzalı metni yok hükmünde saydığını, davalı ...'in miras hakkına aykırı davrandığını ve oğulları ... anısına bu bedeli ödeyeceğini söylediğini, protokol şeklinde hazırlanan bu anlaşmanın geçerli olduğunu, davanın da bu inançla açıldığını, protokolde açıkça miras hakkına aykırı davrandıkları kabul edildiğinden davada hak düşürücü sürenin dikkate alınamayacağını, davaya konu taşınmazın atadan kaldığını, bu hususun protokolde de belirtildiğini, tanıkların eksik ve yanlış bilgi vermesinin gerçeği değiştirmeyeceğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil ile terditli olarak tazminat istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosyanın incelenmesinden; çekişmeli 200 ada 45 parsel sayılı 5.376,94 m2 yüz ölçümündeki taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, intikal, taksim ve hibe nedeniyle 02.08.2002 tarihinde bir kısım davalılar mirasbırakanı ... adına tespit edildiği, tespitin 26.12.2002 tarihinde itirazsız kesinleştiği, davacının komşu 23 parsel sayılı taşınmazı 01.07.2015 tarihinde tespit maliki ...'dan satın aldığı, eldeki davanın 11.07.2023 tarihinde kazandırıcı zamanaşımına ve miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak açıldığı, davalı ...'in çekişmeli taşınmazın tespit maliki ...'in annesi, diğer davalıların ise tespit malikinin mirasçıları olduğu, davalı ... ile davacı arasında düzenlenen 03.06.2023 tarihli protokolün bulunduğu anlaşılmıştır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Temyiz karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.