"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/497 E., 2024/532 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 19. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/170 E., 2023/442 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Manisa Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün 163362.45 sicil numarasında işlem gören Özel Akhisar Bahçeşehir Kolejinin işletmecisi olduğunu, T.C. ... Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından yapılan teftiş sonucunda 29.07.2022 tarihli ve 11145/İNC/22 sayılı inceleme raporu düzenlendiğini, Manisa Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün 31.10.2022 tarih, 12665194 sayılı yazısı ile raporun işverence yerine getirilmesi ve uyulması gereken hususlar başlıklı kısmının müvekkil şirkete 08.11.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, yazıda belirtilen işçi ücret alacaklarının en kısa sürede ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, itirazlarının olması halinde otuz gün içinde yetkili İş Mahkemesine itiraz edebileceği, öğretmenlerin aylık 30 gün olan çalışma süresini haftalık 32,5 saat olarak değerlendiren ve bu doğrultuda kısa çalışma ödeneğinden haksız kazanç elde edildiği, nakdi destek yardımına aykırılık olduğunu belirten ve öğretmenlerin ücretlerinin eksik ödendiğini tespit eden teftiş raporunun hatalı olduğundan Mahkemeye başvuru zorunluluğunun doğduğunu iddia ederek 29.07.2022 tarihli 11145/İNC/22 sayılı inceleme raporu ile rapordaki tespit ve tutanakların iptaline karar verilmesini, eksik ücret ödendiği belirtilen işçilere eksik ücret ödenmediğinin tespitine ve aksine Kurum işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; son Yargıtay kararlarında ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. H.D.'nin 2022/848 E. - 2022/851 K. sayılı kararında "davanın tarafının, davacı işveren davalı ise Bakanlık ve şikayet eden işçi (H.. Ö...) olması gerekmektedir. Bu durumda yapılacak iş, davanın iptali istenen inceleme raporunda ismi zikredilen şikayet eden işçiye (H... Ö...) 6100 sayılı HMK'nın 124 üncü maddesi kapsamında yöneltilmesi için süre verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmelidir." Yargıtay 9. H.D 2020/2216 E. - 2021/3593 K. sayılı kararında "davanın tarafının davacı işveren, davalının ise Bakanlık ve şikayetçi işçiler olması gerektiği, bu durumda Mahkemece usulünce taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesinin hatalı olduğu" belirtildiği, açıklanan nedenlerle şikayetçi işçi ... 'ın davaya dahilini ve taraf teşkili sağlandıktan sonra esasa girilmesini talep ettiklerini, iş yerinde kısa çalışma sürelerine uyulmadığının işverenin sunduğu çalışma sürelerine ilişkin kayıtlar üzerinden tespit olunduğunu, müfettiş tespitlerinin davacı işverenin sunduğu belgelerden sadır olduğunu, iş müfettişinin davacı iş yerine geldiğinde iş yeri kayıtlarını istediğini ve işveren tarafından tüm belgelerin iş müfettişinin incelemesine sunulduğunu, ticari defterler, iş yeri faturaları, T.C. Milli Eğitim Bakanlığına bildirilen ders programları ve diğer tüm belgeler üzerinde yapılan inceleme neticesi dava konusu raporun oluşturulduğunu, müfettişin "çalışma sürelerinin kendince bir formülle değiştirilerek hesap edildiği" şeklindeki ifadelerin gerçeği yansıtmadığı iddiası bakımından; incelemeyi yapanın T.C. ... İş Teftiş Kurulu iş müfettişi olup davacı iş yeri gibi yüzlerce iş yerinde teftiş gerçekleştiren bir kamu görevlisi olduğundan ve sadece görevini yerine getirdiğinden, işveren ile iş müfettişinin hasım olduğunu gösterir herhangi bir belge de dosyaya sunulmadığından davacının bu ifadesinin sadece bir iddia boyutunda kaldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; yapılan yargılama ve dosya kapsamından; somut olayda işyerinde işçi olmadığı anlaşılan kişinin şikayeti üzerine; İzmir Rehberlik ve Teftiş Grup Başkanlığı İş Müfettişleri tarafından yapılan teftişte işyerinde çalışan işçilerin ve işverenin ifadesi alınmış, yapılan tespitlere ilişkin işverenle birlikte tutanak tanzim edilmiş ve nihayetinde dava konusu 29.07.2022 tarihli ve 11145-İNC-22 sayılı iş müfettişi inceleme raporunun düzenlendiği görülmüş, söz konusu İnceleme Raporunda; işyerinde çalıma saatleri herhangi bir yöntemle takip edilmediği, işyerinde çalışan öğretmenler, işveren ve temizlik görevlilerinin birbirine uyan beyanları ile çalışma sürelerinin tespit edildiğinin belirtildiği, buna göre;
* işyerinde işçilerin haftalık çalışma sürelerinin kısa çalışma ödeneği uygulamasına uygun olarak düşürülmediği kısa çalışma süresine aykırı olacak şekilde çalışma yapıldığı işyerinin haksız ve yersiz olarak kısa çalışma ödeneğinden yararlandığı,
* Ücretsiz izne ayrılarak nakdi ücret desteğinden yararlandırılan işçilerin fiilen çalıştırıldığı,
* Kısa çalışma ücret desteklerinin tamamen yersiz olduğu ve geri tahsili ile idari para cezası uygulanması gerektiği yönünde tespitlere yer verildiği ve bu tespitlere işveren tarafından sunulan kayıtlarla ulaşıldığının belirtildiği görülmüş,
4857 sayılı İş Kanunu’nun 92 /3 üncü maddesinde “Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş olup, işbu dosyada müfettiş tespitlerinin aksini kanıtlayacak herhangi bir yazılı delil, bilgi ve belge sunulmadığı, ayrıca davacı şirketin iddialarını ispata yönelik herhangi bir delilin celbini de talep etmediği gibi tanık da bildirip dinletmediği, belirtilen nedenlerle davacı şirketin, Kurum işleminde hukuka aykırılık bulunduğu yönündeki iddiasını ispatlayamadığı sonucuna ulaşıldığından, davanın reddine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı vekili istinaf dilekçesi ile müvekkili şirketin Manisa Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün 163362.45 sicil numarasında işlem gören Özel Akhisar Bahçeşehir Kolejinin işletmecisi olduğunu, T.C. ... Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından yapılan teftiş sonucunda 29.07.2022 tarihli ve 11145/İNC/22 sayılı inceleme raporunun düzenlendiğini, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 92/3 üncü maddesi gereğince rapora, tutanaklara ve raporun işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı itiraz ederek dava açmış iseler de İzmir 19. İş Mahkemesinin 21.11.2023 tarihli kararı ile müfettiş tespitlerinin aksini kanıtlayacak herhangi bir delil, belge sunulmadığından ve tanık dinletilmediğinden davanın reddine karar verdiğini, kararın usul ve Yasa'ya aykırı olduğundan istinaf yoluna başvurduklarını, 29.07.2022 tarihli ve 11145/İNC/22 sayılı inceleme raporu ile 01.03.2020 - 01.07.2021 dönem aralığı yönünden kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteğine aykırılık iddiası kapsamında inceleme yapıldığını, rapordaki tespitlerin gerçeği yansıtmadığını, Mahkeme kararının müfettişin tespitlerinin aksinin ispatlanamadığı yönünde ise de müfettişin tespitlerinin somut verilere dayanmadığını, müfettişin tespitlerinin tamamen çıkarımlara dayandığını, inceleme raporunda tüm öğretmen ve çalışanların ifadesinin bulunduğunu, müfettişin dinlediği çalışanların beyanlarının Mahkemece kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, müfettişin, öğretmenlerin aylık 30 gün olan çalışma sürelerini kendince bir formül ile değiştirerek haftalık 32,5 saat olarak hesap ettiğini, kanuni olarak 30 gün olan aylık çalışma süresini kendince saatlik hesaba çevirdiğini ve 30 gün olması gereken çalışma süresini soyut tespitlerle düşürme yoluna giderek kısa çalışma ödeneği ve nakdi destek yardımına aykırılık tespit ettiğini belirttiğini, bu tespit sonucunda haftada 32,5 saat çalışan bir işçinin aylık 30 gün değil bazen 28 bazen 29 gün çalıştığı belirtilerek idari para cezası uygulandığını, alışılagelenin dışında davalı Bakanlığın işçilerin fazla çalıştırıldığından değil az çalıştırıldığından bahisle ceza uygulanmasına sebebiyet verdiğini, raporun incelemeler kısmında belirtildiği üzere mevzuata aykırı hiçbir husus tespit edilemediğini, işçilerin ücreti ile bankaya ödenen ücretlerin uyumlu olduğunun tespit edildiğini, elden ödeme yapıldığına dair bir tespit yapılamadığını, yine iş yerinde işçilerin ve öğretmenlerin aylık brüt ücret ile çalıştığının tespit edildiğini, Kurumlara bildirilenler ile işveren kayıtlarının da uyumlu olduğunun tespit edildiğini, kısa çalışma ödeneğinin günlük hesaplanırken öğretmenlerin haftalık 32,5 saat çalıştığı varsayımı ile aylık 30 gün olan çalışma süresini düşüren müfettişin çıkarımının hatalı olduğunu, bu çıkarım nedeni ile öğretmenlerin çalışma süresinin 30 günden daha az olduğunu, bu çıkarımın sonucunda da haksız olarak yararlanılan kısa çalışma ödenekleri olduğunun düşünüldüğünü, öğretmenlerin çalışma süresini haftalık 32,5 saat olarak tespit eden müfettişin, bu tespitinin sonucu olarak da işçilere eksik ücret ödendiğini ve işçilerin sigorta prim gün sayıları ile prime esas kazanç tutarlarının SGK'ya da eksik bildirildiğini belirttiğini, yapılan tespitlerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, işçinin çalışma süresinin daima 30 gün olarak kabul edilip bunun 20 günü kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılmış ise 10 gününün işveren tarafından bildirildiğini, müfettişin ise haftalık ders sayısını hesaplayarak 20 gün olan kısa çalışma ödeneğine esas günü 18 veya 19 güne düşürdüğünü, aradaki 1 - 2 günlük fark kadar müvekkiline cezai yaptırım uygulanmasına ve işçilerin eksik ücret aldığına karar verdiğini, bu tespitlerin yanlış olduğunu, müfettişin tespitlerinin tamamen çıkarımlara dayalı olduğunu ve somut hiçbir veri içermediğini, incelemenin yapılmasından 2 sene öncesine ait tespitlerin somut veriler içermesi ve hukuki olması gerektiğini, bahsi geçen tespitlerin hiçbir geçerliliğinin olmadığını, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41 inci maddesine göre haftalık kırkbeş saati aşan çalışmaların fazla çalışma sayıldığını, fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, 45 saati aşmayan çalışmaların normal çalışma süresi olduğunu, çalışma saatinin 45 saate ulaşmasının zorunluluk olmadığını, Kanun'un sadece üst sınırı belirlediğini, müfettişin ise işçilerin haftalık en az 45 saat çalışması gerektiği sonucuna ulaşarak işlem tesis ettiğini, işçilerin haftalık 32,5 saat çalışmasının da ayrıca Kanun'a aykırı bir husus olmadığını, müfettişin de tespit ettiği üzere iş yeri kayıtları ile banka kayıtlarının uyumlu olduğunu, çalışanların ihtirazi kayıtsız ücret bordrolarında imzalarının bulunması, iş yeri kayıtları ile banka kayıtlarının uyumlu olması, çalışanların kendilerinin fazla çalıştırıldığına ya da ücretlerinin eksik ödendiğine dair itiraz ve beyanlarının olmamasının müfettişin tespitlerini de boşa çıkardığını, 4857 sayılı Kanun'un 49 uncu maddesi gereğince "hasta, izinli veya sair nedenlerle mazeretli olduğu hallere bakılmaksızın her ay tam olarak maktu bir aylık ücretin işçiye ödeneceğini kararlaştırmış olabilirler. Bu durumda, içinde bulunulan takvim ayının kaç gün olduğuna bakılmaksızın işçiye her ay için sabit bir ücret ödenecektir." öğretmenler ile şirket arasındaki iş sözleşmelerinin 10. maddesinin Kanun'daki düzenlemeye uygun şekilde "işçinin aylık brüt ücreti ... TL dir. İşçinin ücreti kural olarak bankaya yatırılır" şeklinde olduğunu, sosyal güvenlik uygulamalarına göre de; ay / dönem içindeki çalışmaları tam olan sigortalıların prim ödeme gün sayılarının, ay / dönemin kaç gün olduğuna bakılmaksızın 30 gün olarak sisteme girildiğini, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin prim ödeme gün sayısı ve günlük kazanç başlıklı 100 üncü maddesinde "(1) Sigortalının aynı ay içinde birden fazla işyerinde çalışması hâlinde, o aydaki toplam prim ödeme gün sayısı 30 günü geçemez.(2) Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olup bir ay içinde tam çalışan ve buna göre ücret alan sigortalının prim ödeme gün sayısı, ayın kaç gün olduğuna bakılmaksızın 30 gün üzerinden bildirilir. Ay içinde işe alınan sigortalının prim ödeme gün sayısı, işe başladığı tarih ile ayın kalan günleri kadar, işten ayrılan sigortalının prim ödeme gün sayısı ise o ayda çalıştığı gün sayısı kadar Kuruma bildirilir" denildiğini, Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü tarafından her yıl açıklanan prime esas kazançların alt ve üst sınırlarına ait tutarlarda, sigorta primine esas aylık kazanç alt sınırı hesabında, günlük kazanç alt sınırı (günlük asgari ücret tutarı) ile 30 gün çalışılması halinde elde edilen tutar çarpılarak bulunan tutar üzerinden prim alınacağının da açıkça belirtildiğini, bazı aylar 30, bazı aylar 31 ve bazı ayların da daha az günden oluşabileceğini, bu bakımdan 31 gün çeken aylar için bir gün eksik ücret ödendiği sonucuna varılamayacağını, müvekkili Kurumda aylık ücret ödendiğini, ders saatine bakılmadığını, ücretin asgari ücretten az olamayacağı için müfettişin tespitlerinin de hatalı olduğunu, müfettişin tespit ettiği hesaplamaya itibar edilmesi halinde öğretmenlere haftalık 32,5 saat karşılığı ders saati kadar ödeme yapılması gerektiğini, bu tutarın asgari ücretten az da olabileceğini yahut müfettişin çıkarımına göre öğretmenin izinli olduğu hafta hiç derse girmeyen öğretmene hiç ücret ödenemeyeceği sonucunun çıktığını, 5510 sayılı Kanun uygulamasında da görüleceği üzere her ay 30 gün SGK primi ödendiği gibi yıllık prim ödeme gün sayısının 360 gün olarak kabul edildiğini, nitekim işçiler ile imzalanmış iş sözleşmesindeki hükümlerin de bu doğrultuda olduğunu, işçilerin eksik ücret ödendiğine dair taleplerinin olmadığı gibi hesap pusulalarında da imzalarının olduğunu, incelemenin; raporda da belirtildiği üzere ... isimli bir şahsın "Akhisar Bahçeşehir Kolejinde pandemi sürecinde tüm öğretmenlerin ücretsiz izinde gösterildiği fakat çalıştırıldığı, bu sistem sayesinde haksız kazanç elde edildiği" şikayeti üzerine başlatıldığını, ... isimli şahsın müvekkili şirket yetkilisi ... Dereköy ile husumetli olduğunu, aralarındaki husumetten dolayı böyle bir şikayette bulunduğunu, tüm dünyada etkin olan covid-19 corona virüs sebebi ile eğitim öğretim sistemi ve okulların uzun bir süre faaliyetlerine ara verdiğini, kısıtlamalar ve Hıfzısıhha Kurulu kararları doğrultusunda eğitim öğretimin sürdürülmeye çalışıldığını, bir dönem tamamen kapanan eğitim öğretim Kurumlarının bir dönem online ders yöntemi ile faaliyette bulunduğunu, Bakanlık, İl Müdürlüğü ve Hıfzısıhha Kurulu kararları doğrultusunda çalışma faaliyetlerini sürdürdüğünü, pandemi döneminde okulların kapalı olduğu, eğitim ve öğretime ara verildiği, öğrencilerin ve öğretmenlerin maddi manevi açıdan zarara uğramaması adına tüm önlemlerin alındığı düşünüldüğünde idarenin tespitlerinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, öğrencilere online eğitim verilerek eğitim hayatlarının sekteye uğramaması sağlanırken öğretmenlere de ücretlerinin gerek kısa çalışma ödeneğinden faydalanılarak gerek nakdi yardım desteğinden faydalanılarak gerek müvekkili şirketçe tamamlanarak mağdur olmalarının önüne geçildiğini, davalının dahi teftiş raporunda müfettiş tarafından tespit edilen hususun ne olduğunu, hangi kısmının hukuka aykırı olduğunu tam olarak tespit edemediğini, "nakdi ücret desteğinden yararlandırılan işçilerin fiilen çalıştırıldığı tespit edilmiştir" şeklinde davaya cevap verdiklerini, cevap dilekçesinin davalı Kurum tarafından bağlayıcı olduğundan davanın sırf bu beyan nedeni ile kabulü gerektiğini, teftiş yapılan yerin bir eğitim öğretim Kurumu olduğunu ve okulların pandemi döneminde kapatıldığı için fiili olarak çalışmadıklarını, müfettişin tespit ettiği hususun ise nakdi ücret desteğinden yararlandırılan işçilerin fiilen çalıştırılmadığı olduğunu, bunun yanında 4447 sayılı Kanun'un geçici madde 32 "(Ek:3/11/2022-7420/14 md.) Yeni Koronavirüs (Covid-19) sebebiyle işverenlerin yaptıkları zorlayıcı sebep gerekçeli kısa çalışma başvurularının alınması, değerlendirilmesi ve ödenmesine ilişkin işlemler ile nakdi ücret desteği işlemleri hakkında Bakanlık ve Kurum personeline herhangi bir sorumluluk yüklenemez. Bu kapsamda Yeni Koronavirüs (Covid-19) sebebiyle ödenen kısa çalışma ödeneği ile nakdi ücret desteği ödemelerinde hatalı işlemlerden kaynaklanan fazla ve yersiz ödemeler ile nakdi ücret desteğinden yararlanan işçinin başvuruda bulunduğu işveren tarafından fiilen çalıştırıldığının tespiti hâlinde işverene uygulanan idari para cezalarından bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla tahsil edilmemiş olanlar terkin edilir. Tahsil edilenler iade veya mahsup edilemez. Bu alacaklarla ilgili başlatılmış takip ve tahsil işlemlerine devam edilmez, yargı mercilerine intikal etmiş olan dosyalarda Kurum ve Bakanlık aleyhine yargılama giderine hükmedilmez. Kısa çalışma uygulanan dönemde 4857 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan sebepler hariç olmak kaydıyla işveren tarafından işçi çıkarılmasına istinaden oluşan fazla ve yersiz ödemeler ile ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına konu olmuş kısa çalışma ödeneği ile nakdi ücret desteği ödemeleri bu madde kapsamı dışındadır. Ceza soruşturması veya kovuşturması sonucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya beraat kararı verilenler hakkında bu madde uyarınca terkin hükümleri uygulanır." düzenlenmesinin de idarenin tespitlerinin dayanaksız kaldığını ispatladığını, öğretmenlerin aylık 30 gün olan çalışma süresini haftalık 32,5 saat olarak değerlendiren ve bu doğrultuda kısa çalışma ödeneğinden haksız kazanç elde edildiğini belirten, nakdi destek yardımına aykırılık olduğunu belirten ve öğretmenlerin ücretlerinin eksik ödendiğini tespit eden teftiş raporunun hatalı olduğunu, davanın kabulü yerine davanın gerekçesiz şekilde reddine karar verildiğini iddia ederek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, 29.07.2022 tarihli ve 11145/İNC/22 sayılı inceleme raporu ile rapordaki tespit ve tutanakların iptaline karar verilmesini, eksik ücret ödendiği belirtilen işçilere eksik ücret ödenmediğinin tespitine ve aksine Kurum işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle Kanun'a uygun sebeplere ve özellikle dosya kapsamı, delil durumu, emsal Yargıtay ilamları da dikkate alındığında; delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve Kanun'a aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla ve kamu düzenine aykırı bir husus da tespit edilemediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 inci maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesini tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; iş yerinde T.C. ... iş müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporun iptali talebine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.