"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2022/156 Esas, 2022/852 Karar
HÜKÜM : Asıl ve birleşen davanın reddi
BİRLEŞEN DAVA : İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/10 E.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonucunda Mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalıdan olan 50.000,00 TL alacağının, taraflar arasında imzalanan protokol gereği, Bakırköy 11. İcra Müdürlüğünün 2011/4323 sayılı dosyası ile takibe konulan ve davalı ... tarafından davacıya temlik edilen alacaktan mahsup edilerek, bakiyesinin davalıya ödenmesinin kararlaştırıldığını, bakiye alacağın teminatı olarak 50.000,00 TL'lik tarihsiz bononun davalıya verildiğini, bakiye bedel davalıya ödenmesine rağmen senedin iade edilmediğini ileri sürerek teminat olarak verilen ve bedelsiz kalan bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu bononun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
2.Birleşen davada davacı vekili, asıl davaya konu senedin birleşen davanın davalısı tarafından icra takibine konulduğunu ileri sürerek takibin iptali ile senetten dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının Turkisbank adlı banka ile yaşadığı hukuki sorunlar nedeniyle Bakırköy 11. İcra Müdürlüğünün 2011/4323 sayılı dosyasındaki alacağını muvazaalı olarak davacıya temlik ettiğini, davacının, yaptığı masraflar bulunduğunu beyanla 50.000,00 TL talep ettiğini, bunun üzerine 50.000,00 TL’nin davacıya temlik edilen icra dosyasındaki alacaktan tenkis edilmesi, bakiyesinin de davalıya ödenmesi konusunda protokol imzalandığını, davacının protokol konusu ödemeyi aldığını, sonrasında davalıdan 50.000,00 TL borç istediğini, davalının bu meblağı verip senet aldığını, dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasının doğru olmadığını, protokolün borcun verilmesinden bir ay öncesine ait olduğunu, protokole göre 50.000,00 TL alacaklı hale gelen davacının senet vermesi için sebep bulunmadığını savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
2.Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
1.İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.04.2015 tarihli kararı ile davaya konu bononun kıymetli evrakın tüm zorunlu unsurlarını ihtiva ettiği, bononun keşideci tarafından teminat olarak verildiğini ve başkalarına ciro yolu ile devredilemeyeceğini yazılı delillerle ispat yükünün davacıya ait olduğu, taraflar arasında yapılan protokolün düzenleme tarihinin takibe konu bononun düzenlenme tarihinden önce olduğu, takibe konu bononun verileceğine ilişkin protokolde herhangi bir ibarenin yer almadığı, senet üzerinde de teminat olarak verildiğine ilişkin kayıt olmadığı, kambiyo senedinin teminat senedi olduğu ve bedelsiz kaldığı yönündeki iddiaların ancak yazılı delillerle ispatlanabileceği, davacının bu yönde yazılı delili mevcut olmadığı gibi davalı senet lehtarı ile alacaklı arasındaki baba-oğul ilişkisi nedeniyle davacıya yemin teklifi hakkı hatırlatıldığı, davacının yemin teklifinde bulunulmayacağını bildirdiği, asıl davanın davalısının alacaklı sıfatı bulunmadığı, birleşen davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, alacaklının başlattığı takip nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilip infaz edilerek davalının alacağına kavuşması engellendiğinden davalı lehine tazminat verilmesine karar verilmiş,hükmün asıl ve birleşen davada davacı vekilince vekilince temyiz edilmesine üzerine Dairemizin 17.03.2021 tarih ve 2020/2846 E., 2021/2581 K. sayılı kararı ile ''...Dava, kambiyo senedi olan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Bono, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda unsurları ile birlikte düzenlendiğinden, aynı Kanun’un 4/1-a maddesi hükmü uyarınca uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. TTK’nın 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5. maddesinde; asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından re’sen de dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, asıl dava 18.12.2012 tarihinde, birleşen dava 08.01.2015 tarihinde açılmış olup, TTK’nın 4. ve 5. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesinin görevli olması sebebiyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır...'' gerekçesiyle bozulması üzerine Mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosya görevli ve yetkili İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
2.Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı davaya konu senedin incelenmesinde; borçlunun ..., alacaklının ... olduğu, nakten kaydıyla 05.11.2012 tanzim tarihiyle düzenlenen bononun 24.12.2012 vade tarihini taşıdığı, bononun dava dışı Hakan Albeniz'e cirolandığı, bilahare cironun iptal edilerek, ...'e ciro yoluyla aktarıldığının tespit edildiği, davacının asıl ve birleşen davadaki bedelsizlik iddiasını aynı nedenlere dayandığı gözetilerek yapılan incelemede; dava-takibe konu bono incelenmesinde, kıymetli evrak olarak tüm zorunlu unsurları ihtiva ettiği, asıl ve birleşen dava dilekçelerine göre temel iddianın bakiye alacağın teminatı olarak 50.000,00 TL'lik tarihsiz bononun davalıya verildiği, bakiye bedelin davalıya ödenmesine rağmen senedin iade edilmediğini belirterek, teminat olarak verilen ve bedelsiz kaldığı iddiasına yönelik olduğu, senet nedeniyle borçlu olmadığını idida eden davacının, iddiasını ispat etmesi gerektiği, davacı taraf dosyaya yazılı belge sunamamadığı, davacı ile lehtar arasında yapıldığı belirtilen "Protokoldür" başlıklı belgenin düzenleme tarihi takibe konu bononun düzenlenme tarihinden önce olduğu gibi, takibe konu bononun verileceğine ilişkin herhangi bir ibarenin de protokolde yer almadığı, takip dayanağı bononun teminat bonosu olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerektiği, asıl davaya yönelik yapılan değerlendirme uyarınca; senet üzerinde teminat olarak verildiğine ilişkin bir kayıt da mevcut olmadığı anlaşılmakla, davacının asıl davaya yönelik yazılı delille ispat şartına yerine getiremediğinin sabit olduğu, davacının senedin boş kısımlarının taraflar arasında anlaşmaya aykırı doldurulduğu yönünde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200 üncü maddesi anlamında bir delilinin bulunmadığı, doktrin ve yerleşmiş Yargıtay kararları gereğince ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğu ve dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden davacının iddiasını ispatlayacak nitelikte bononun tarafların anlaşmasına aykırı şekilde doldurulduğunu ve davacıların davalıya borçlu olmadığını ispatlayacak nitelikte yazılı delil sunamadığı gözetilerek asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği, birleşen davaya yönelik değerlendirmede ise, bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan hâllerde bononun kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüz olduğu ve bu hükümsüzlük düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebileceği, somut olayda ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 687 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) defi halinin bulunmadığı; davalının bilerek borçlunun zararına hareket ettiğine dair bir delilin de bulunmadığı dolayısıyla teminat senedi iddiasının kişisel defi niteliği ile birleşen dava davalısına yöneltilmesi mümkün olamadığından birleşen davanın da reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğu ve dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden davacının iddiasını ispatlayacak nitelikte yazılı delil sunamadığı gözetilerek davanın reddine karar verildiğini, kararın deliller toplanmadan, tanıklar dinlenmeden, tarafların aralarındaki borç ve alacak ilişkileri ortaya çıkartılmadan ve dikkate alınmadan eksik inceleme sonucunda ve delillerin değerlendirilmesinde ve takdirinde hata yapılmak suretiyle verildiğini, müvekkilinin gerçekte davalı ...’den alacaklı olduğunu halen de alacaklarını tahsil edemediğini, davalı ...'in mahkeme dosyasında mevcut beyanlarının çelişki içerdiğini, müvekkilinin alacaklı bulunduğu davalıdan bono karşılığında borç almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava konusu yapılan senedin ciro silsilesinin kopmuş olduğunu, geçerli bir ciro zinciri bulunmadığını, senedi takibe koyan tarafından müvekkilimizden hiçbir alacağının bulunmadığının açıkça beyan edildiğini, ret sebebi aynı olan ve kendini vekille temsil ettiren davalılar lehine tek vekalet ücreti tayin taktiri gerekirken her biri yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, müvekkilinin, baba-oğul olan davalılara hiçbir borcu olmadığını, bilakis alacaklı olduğu halde, yerel Mahkemenin haksız ve yersiz kararı nedeniyle, olmayan bir borcu ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kambiyo senedi olan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, Mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
13.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.