"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1222 Esas, 2023/342 Karar
HÜKÜM : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/139 E., 2021/320 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (6111 sayılı Kanun) ile tam bir özel sigorta olan trafik sigortalarının primlerinin belirlenmesi ve tahsilinin yine özel şirketlerin üzerinde bırakıldığını, trafik sigortalarında yer alan vefat, maluliyet, tedavi giderleri ve maddi tazminat teminatlarından üçü yine sigorta şirketleri üzerinde bırakılmışsa da tedavi giderleri ile ilgili teminata ilişkin zararların belirli bir bölümünün karşılanmasının SGK’ya devredildiğini, bu düzenleme ile birlikte kâr amaçlı özel sigortaya ait primlerin belli bir bölümünün sosyal sigortalara devredilerek teminatlarının bir bölümünün sosyal sigortalar tarafından karşılanmasının öngörüldüğünü, bunun bir anlamda reasürans işleminden, SGK’nın da reasürörden farksız olduğunu, takip konusu alacak kamu alacağı niteliği taşımadığından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’a (6183 sayılı Kanun) göre takip edilemeyeceğini, trafik sigortasının sosyal bir sigorta değil kâr amaçlı ticari bir faaliyet öngördüğünü, özel bir trafik sigortası primi istendiğini, özel şirketin prim alacağı hangi nitelikte ise bu primin bir parçası olan SGK’nın istediği bu prim alacağının da aynı nitelik taşıdığını, ancak SGK’nın kamu alacağından hareketle işlem tesis ettiğini, asıl borçlu ... Sigorta A.Ş.’nin 31.10.2014 tarihli yapılandırma başvurusunun amme alacağı niteliği taşımadığı gerekçesiyle reddedildiğini, 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’un (6552 sayılı Kanun) sadece ve doğrudan doğruya kamu alacağı niteliğindeki alacakların, sosyal sigortalardan kaynaklanan prim borçlarının yeniden yapılandırılmasını/taksitlendirilmesini sağlamayı amaçladığını, istenen alacağın 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) kapsamında sosyal güvenlik hukuku alacağı niteliği taşımadığını, Hazine Müsteşarlığının sermaye yetersizliği sebebiyle ... Sigorta A.Ş.’nin sigortacılık faaliyetlerini 07.08.2015 tarihinde durdurduğunu, davalı SGK ile asıl borçlu ... Sigorta A.Ş. arasında devam eden dava sonuçlanmadan davaya konu takibin yapılamayacağını ileri sürerek davalının müvekkiline gönderdiği 22.02.2017 tarih ve 93153019-206 E. 1012428 takip numaralı (2017/01-E) sayılı takip ödeme emrinin iptalini, müvekkilinin davalı Kurum’a herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ... Sigorta A.Ş. hakkında 6183 sayılı Kanun’a göre başlattığı ve sonrasında şirket yönetim kurulu üyeleri hakkında da devam eden takibe ve dava konusu ödeme emrine konu alacaklarının amme alacağı niteliği taşıdığını, dava konusu alacağın yapılandırılması talebinin müvekkili kurum tarafından ret gerekçesinin, dava konusu alacağın amme alacağı niteliğinde olmamasından değil, yapılandırma yasası kapsamında sınırlı olarak sayılan alacaklar arasında yer almamasından kaynaklandığını, anılan ret kararının alacağın amme alacağı olmadığı veya 6183 sayılı Kanun kapsamında kalmadığının kabulü anlamına gelmediğini, 5510 sayılı Kanun’un 88 inci maddesi yirminci fıkrası gereğince Kanunda belirtilen sürelerde ödenmeyen borç için tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin müvekkili kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalının alacağının dayanağı 6111 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (2918 sayılı Kanun) 98 inci maddesi düzenlemesi olduğu, bu düzenlemeye göre; sigorta şirketlerinin değişikliğin yürürlüğe girmesinden önce yapılmış ve trafik kazalarında sağlık gideri teminatı içeren zorunlu özel sigorta poliçeleri kapsamında, üçüncü kişilere karşı sağlık gideri teminatı sorumluluğundan kurtulabilmek için yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamını SGK’ya aktarmaları gerektiği, bu tutarların ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebileceği, aktarım ile sigorta şirketlerinin sağlık gideri teminatı kapsamındaki yükümlülüklerinin son bulduğu, başka ifade ile aktarımın yapılmaması halinde, üçüncü kişilere karşı ilgili zorunlu sigorta kapsamındaki sağlık gideri teminatı yükümlülüğünün devam edeceği, bu aktarım yükümlülüğünden doğan Kurum alacağının, 5510 sayılı Kanun kapsamındaki kısa ve uzun vadeli sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından doğmadığı, nitekim 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, bu mahiyet farklılığından ötürü, 5510 sayılı Kanun’un diğer maddelerine, bu arada 88 inci maddeye atıf yapılmadığı, sadece gecikme cezasının oran ve hesaplama yöntemine yönelik düzenlemeler içeren 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasına atıf yapmakla yetindiği, Kuruma aktarılacak tutarların özel sigortacılık ilkeleri çerçevesinde tespit edileceğinin de hükümde açıkça düzenlendiği, Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü'nün 05.10.2017 tarihli yazı cevabında, Kurum'a 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesi ile talep hakkı doğuran primin tamamen özel bir sigorta branşı olan kara yolları zorunlu trafik sigortası primi olduğu, sosyal sigorta primi ile eşdeğer olmadığının belirtildiği, nitekim İstanbul 36. İş Mahkemesi’nin 22.01.2019 tarih ve 2017/203 E., 2019/41 K. sayılı görevsizlik kararını, “dava konusu edilen hususta 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14 üncü maddesi ile ilgili hükümler ile yine Sigortacılık Kanununa atıfta bulunan Karayolları Trafik Kanunu'nun 98 inci maddesi ikinci fıkrası hükmü ile Türk Ticaret Kanunu'nun Sigorta Hukuku ile ilgili maddeleri ve aynı kanunun 4 üncü maddesi de dikkate alınarak, dava konusu uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, İstanbul 21. İş Mahkemesinin benzer 2015/544 E. sayılı dosyasında verilmiş olan görevsizlik kararının Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından onandığı ve dosyanın bu dosya ile aynı mahiyet taşıdığının tespit edildiği” şeklinde gerekçelendirdiği, başka ifade ile somut uyuşmazlıkta; 5510 sayılı Kanun’un Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesini kesin yetkili kılan 88 inci maddesinin on dokuzuncu fıkrasının uygulanma olanağının bulunmadığını tespit ettiği, görevsizlik kararına karşı istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi'nin 18.04.2019 tarih ve 2019/693 E., 2019/930 K. sayılı kararı ile aynı gerekçelerle esastan reddedildiği, davalı 6183 sayılı Kanun’a dayalı ödeme emrine konu ettiği alacağının 5510 sayılı Kanun’dan doğmadığı, 2918 sayılı Kanunun 98 inci maddesine dayalı özel sigortacılık faaliyetinden doğan prim alacağı niteliği taşıdığı, bu nedenle bu alacağın tahsilinde 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin on altıncı fıkrası atfı ile 6183 sayılı Kanuna göre takip yapılamayacağı, yine aynı gerekçe ile dava dışı ... Şigorta A. Ş.'nin yönetim kurulu üyesi olan davacının 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin yirminci fıkrası uyarınca bu alacak nedeniyle müteselsil sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının, davalı kurum tarafından gönderilen 22.02.2017 tarih ve 2017/01-E icra takip kart numaralı, 0001 takip kart numaralı, 93153019-206-E.1012428 sayılı, 84.446.308,80 TL bedelli ödeme emri nedeniyle davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesinin “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü getirdiği, 6183 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinde limited şirketlerin ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacaklarının düzenlendiği, mükerrer 35 inci maddesinde ise amme alacakları ve bu bağlamda davalı Kurumun işveren tüzel kişilerden prim ve diğer alacaklarının, tüzel kişinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olacağının belirtildiği, 13.02.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesinde yapılan değişiklikle birinci fıkrasında “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı...” hükmüne yer verildiği, aynı maddenin ikinci fıkrasında “Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir.”, aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise “Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmüne yer verildiği, 6111 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 98 uncu maddesinde yapılan düzenleme ile kanunun yürürlük tarihinden sonra ve önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin, SGK tarafından karşılanmasının amaçlandığı, SGK için oluşacak maddi yükün ise sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının Kuruma aktarılması ile sağlanacağı, buradaki prim borcunun sigorta şirketi ile sigortalı arasında imzalanan sözleşme niteliğindeki sigorta poliçelerinde yazılı olan ve sigortalı tarafından ödenen bedel olduğu, sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Kuruma zorla tahsil yetkisi verildiği, 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesinde (ve 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35 inci maddesinde) ise SGK'nın 5510 sayılı Kanun'dan doğan prim alacağına ilişkin olarak düzenleme getirildiği, buna göre aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işverenlerin prim borcunu ödememesi halinde işveren konumundaki kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin müteselsil sorumluluğunun düzenlendiği, 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesi ile şirket yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olduğu prim borçları ile 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesinde düzenlenen sigorta şirketlerine aktarım yükümlülüğü getirilen prim borcunun birbirinden farklılık içerdiği, 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesinden doğan aktarım borcuna konu primin ödenmemesi halinde şirket yönetim kurulu üyelerinin 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35 inci maddesine dayanan müteselsil sorumluluğunun bulunmadığı, davalı vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği, ancak, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 sayılı Kanun) 168 inci maddesinde değişiklik yapan 5904 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin “6183 sayılı yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmünü içerdiği, bu durumda Mahkemece davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Kurum'un 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesi gereğince doğmuş alacağının amme alacağı niteliği taşıyıp taşımadığı, buradan varılacak sonucuna göre, davalı Kurum'a anılan Yasa hükmünden doğan borcu bulunan dava dışı sigorta şirketinin yönetim kurulunda görev yapmış olan davacının, bu borçtan, 5510 sayılı Kanun'un 88 inci ve 6183 sayılı Kanun'un 35 inci maddelerine göre sorumlu tutulup tutulamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesi.
3. 5510 sayılı Kanun'un 1, 88 ve 89 uncu maddeleri.
4.6183 sayılı Kanun'un 1 ve 2 nci maddeleri ile mükerrer 35 inci maddesi.
5.1136 sayılı Kanun'un 168 inci maddesinin ikinci fıkrası.
6.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 367 inci, 553 üncü ve 557 inci maddeleri.
7.5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu'nun (5502 sayılı Kanun) 34 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
2918 sayılı Kanun’un, 6111 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesiyle değiştirilen 98. maddesiyle, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamının sigorta şirketleri ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacağı, bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde ise 5510 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir.
Anılan Yasa hükmüyle atıf yapılan 5510 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında ise Sosyal Güvenlik Kurumu'nun prim ve diğer alacaklarının süresinde ödenmemesi halinde hangi oranda gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanacağı ve bunların usul ve yöntemleri düzenleme altına alınmıştır.
6183 sayılı Kanun'un 1 inci maddesiyle, devletin ve kamu kurumlarının hangi tür asli ve feri alacaklarının amme alacağı olduğu belirtilmiş, aynı Kanun'un 2 inci maddesinde ise muhtelif kanunlarda 6183 sayılı Kanun'a göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacaklar hakkında da 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesinin on altıncı fıkrasında, Kurum'un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun'un 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı düzenleme altına alınmış olup on sekizinci fıkrasında ise Kurumun 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve diğer alacaklarının amme alacağı niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Anılan Yasa hükümleri karşısında SGK'nın prim ve diğer alacakların amme alacağı niteliğinde olduğu ve bunların tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı hususlarında duraksama bulunmamaktadır.
SGK'nın 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinin ikinci fıkrasından doğan alacağının, amme alacağı niteliğinde olup olmadığına gelince, 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinin birinci fıkrasında, trafik kazalarından kaynaklanan sağlık giderlerinin, genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Anılan Yasa hükmünün ikinci fıkrayla yapılan düzenlemenin amacı ise SGK'ya birinci fıkradaki giderlerin karşılanması amacıyla kaynak oluşturmaktır. Buna göre, sigorta şirketlerince aktarılan prim payları, SGK tarafından, genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde trafik kazası sebebiyle meydana gelen sağlık giderlerin karşılanmasında kullanılacaktır. Hal böyle olunca primlerden Sosyal Güvenlik Kurumu' na aktarılması gereken tutarın kamu alacağı niteliğinde kabul edilmesi gerekmektedir. Zira, 5510 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde belirtildiği üzere Kanun'un amacı sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence kapsamına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile karşılanma yöntemlerini belirlemektir. 5502 sayılı Kanun'un 34 üncü maddesinde Kurumun gelirlerinin primler, para cezaları vs. diğer gelirler olduğu belirtilmiş ve dolayısıyla bir sınır koyulmamıştır. Bu durum karşısında 2918 sayılı Kanun kapsamında zorunlu trafik sigortası primlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu'na aktarılması gereken miktar sağlık sigortası primi kapsamında olup Sosyal Güvenlik Kurumu gelirlerindendir. Bu nedenle SGK tarafından sigorta şirketlerinden 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince tahsil edilecek olan prim payları esasen genel sağlık sigortasına ilişkindir. Bu hale göre, SGK'nın anılan Yasa hükmünden doğan alacağının amme alacağı niteliğinde olduğunun kabulü gerekmekte olup aksi yöndeki gerekçede isabet bulunmamaktadır.
Davacı yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna gelince, 6183 sayılı Kanun'un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlığını taşıyan Mükerrer 35 inci maddesinde, tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının tüzel kişinin kanuni temsilcilerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiş, 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesinin yirminci fıkrasıyla ise Kurum'un sigorta primleri ve diğer alacaklarının haklı bir sebep olmaksızın süresinde ödenmemesi halinde tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin, görevleri ile ilgili olarak Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenme altına alınmıştır.
6102 sayılı Kanun'un 557 inci maddesiyle, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bakımından farklılaştırılmış teselsül ilkesi benimsenmiş ise de bu ilke, yönetim kurulu üyelerinin şirketin ticari faaliyetleri kapsamında özel hukuka ilişkin olarak yapmış oldukları iş ve işlemlere ilişkin olup kamu hukuku kapsamında değerlendirilmez. Somut olayda, 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesiyle getirilen prim aktarma yükümlülüğü, kamu menfaati gözetilerek kanunen getirilen bir yükümlülük olup her bir yönetim kurulu üyesi bu primlerin aktarılmasından müştereken ve müteselsilen sorumludur. Nitekim somut olaya uygulanması gereken 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesinin yirminci fıkrasında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı Kurum'un davaya konu alacağının amme alacağı olduğu ve davacı yönetim kurulu üyesinin, görev yaptığı dönemde 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesi gereğince aktarılması gereken prim paylarınından şirketle birlikte müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilip bu dönemde aktarılması gerekirken aktarılmayan prim payının miktarı da belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin, vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. SONUÇ:Yukarıdaki (1) ila (8) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (9) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 28.11.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.