"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/42 Esas, 2023/1522 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/193 E., 2021/67 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı yazar ile davalı yayıncı arasında 27.04.2010 tarihinde akdedilen ve davacının "40’ında 40 Kadın" adlı edebiyat eseri niteliğindeki kitabının basılmasına ilişkin üç yıllık sözleşme süresinde taraflardan biri süresi içerisinde bildirimde bulunmadığı için 27.04.2014 tarihine kadar uzadığını, ancak sözleşme süresi sona erdikten sonra, davalı yayıncının, 1741 adet davaya konu kitabı satışını durdurarak, depoya kaldırdığını, hatta davalı yayınevinin, bu esnada kapatıldığını, bu hususun web üzerindeki kitap satış sitelerinde beyan edilmiş olduğunu, müvekkilinin Beyoğlu 28. Noterliğinin 28 Nisan 2015 tarih ve 07690 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kitapları talep ettiğini, ancak müvekkiline kitapların verilmediğini, davalının davaya konu kitabını kötü niyetli bir biçimde deposunda stok olarak tutmaya devam ettiğini, epey zaman sonra, davacı yazarın başka bir yayınevinden "40’ında 40 Kadın" eserini piyasaya sürdüğünde ise, davaya konu kitabına e-kitap formatını haksız ve izinsiz olarak dijital olarak satışa sunduğunu, ancak elindeki stokları eritmediğini, bu nedenle sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu ve böylelikle zarara uğradığı iddiası ile davacı aleyhine İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/80 E. sayılı dosyası üzerinden yargı yoluna başvurmuş olduğunu, ancak, İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/80 E. sayılı davasında, dosyaya sunulu, henüz savunma ve keşif yapılmadan önce düzenlenmiş olan 12.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasındaki sözleşmenin süresi geçtiği halde, kitabın satışının bitmemiş olmasının iyi tanıtım ve pazarlama eksiğinden olabileceğini, satışa sunulan kitaplar nedeni ile aradan yıllar geçse de kitabın cüzi bir miktar davacının elinde olabileceği, bunun da stokta kitaplar var anlamına gelmeyeceği, yayıncının iddialarının değerlendirilmesi için yayıncı şirketin ne kadar bandrol aldığı ile stoklarında davaya konu kitaptan ne kadar bulunduğunun tespiti gerektiği saptamasında bulunduğunu, bunun üzerine, yine İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/80 E. sayılı dosyası kapsamında, davalı yayıncı şirketin Samandıra’da bulunan tesislerinde 07.06.2018 tarihinde yapılan Keşif sonrasında düzenlenen 12.06.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda belirtildiği üzere, davacı yazarın "40’ında 40 Kadın" adlı toplam 1780 adet kitabı, davalı yayıncının Şamandıra'daki tesisi içindeki (başka bir bölümde olan ) depoda 20’li paketler halinde istif edilmiş halde bulunmuş olduğunu, bu durumda, yukarıda belirtilen bilirkişi ek raporunda da açıkça tespit edildiği üzere Samandıra’da bir depoda paketi açılmamış bir biçimde tutulan ve dava dilekçesi ekinde sundukları görseller ile kanıtlandığı üzere kapatılmış olan yayınevi tarafından satış dışı bırakılan davaya konu kitapların satılmamasının davacının kendi kusurlarından kaynaklanmış olup, yerleşik içtihatlar doğrultusunda hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağını, bu nedenlerle, taraflar arasındaki "40’ında 40 kadın" adlı kitaba ilişkin 27.04.2010 tarihli sözleşmenin geçerliliğinden de söz edilemeyeceğini, nitekim İstanbul 2. FSHHM’nin 22018/80 E. sayılı dosyasına celp edilen Telif Haklan Genel Müdürlüğü'nün dava dışı A7 şirketinin davaya konu kitap için aldığı bandrol belgelerinde de kitabın piyasaya sürülür sürülmez, bir ay içerisinde 2 (iki) baskı yaptığı görülmekte olup, eğer davalı yayınevinin davaya konu kitabı satış mahallinde tutsa idi, satılarak tükenmiş olacağının tartışmasız olduğunu, yine, İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/80 E. sayılı dosyasındaki 02.11.2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında, davalının (işbu davanın davacısı yazarın) yeni yayıncı ile sözleşme imzalanmasının davacının (işbu davada davalı yayıncı) iddia ettiği şekliyle taraflar arasındaki sözleşmenin ihlali anlamına gelmeyeceğinin tespit edilmiş olduğunu, yine, aynı raporda, 7,5 yılda stokta tutulan kitabın satılmamasının sektörel uygulama ile uyuşmadığı, yayıncının reklam, tanıtım ve satış faaliyetini gerçekleştirmiş olsa idi, kitapların satılıp bitmiş olacağı ile yayıncının defter incelemesi sonucu 2014 yılından beri kitapları bir depoda tuttuğu ve kitapların satışın web sitesi üzerinden online dahi yapmadığının anlaşıldığını, depoda bulunan kitapların yayınevi için maliyet olacağı, buna rağmen yayıncının bu kitapları online dahi satmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, nitekim yazarın yayıncıya keşide ettiği Beyoğlu 28. Noterliğinin 28 Nisan 2015 tarih ve 07690 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile stokta tutulan satış ve dağıtımı yapılmayan kitapların tarafına iadesini talep etmiş olduğunun da saptandığını, bu durumun dahi sözleşme hükümlerinin geçerliliğinden söz edilemeyeceğini kanıtlamakta olduğunu, kaldı ki raporda bu durumun, aynı zamanda davalı yayıncının "satışın arttırılması için gerekli tanıtım ve dağıtım yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır." şeklindeki TBK'nun 492/1 hükmüne de aykırı olduğunun belirtildiğini, yine 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (5846 sayılı Kanun) Cayma Hakkı’nı düzenleyen 58 uncu maddesi ile 59 uncu maddesi dikkate alındığında, artık davalının davaya konu eser üzerinde hakkı bulunduğundan söz edilemeyeceğini, açıklanan nedenlerle, öncelikle işbu davanın bağlantılı olduğu İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/ 80 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesi ile taraflar arasındaki, davacının "40’nda 40 Kadın" adlı eserine ilişkin 27.04.2010 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti ile davalının davacıya ait "40’ında 40 Kadın" adlı eserin e-kitap formatında web üzerinden satışının durdurulup önlenmesine karar verilmesini talep istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı yazarın öncelikle noter vasıtasıyla sözleşmedeki hakların kullanılması için müvekkili yayıncıya uygun bir süre vermesinin gerektiğini, verilen süre içerisinde hakların kullanılması gerçekleşmez ise, yani süre neticesiz geçerse, noter vasıtasıyla yapılacak bir diğer bildirim ile caymanın gerçekleşmiş olacağını, anılan madde hükmü gereği, cayma işlemine karşı ikinci bildirimin tebliğ tarihinden itibaren 4 haftalık bir süre içerisinde dava ile itiraz yolu açık tutulmuş olduğunu, davacının müvekkili şirkete keşide etmiş olduğu 28.04.2015 tarihli ihtarname ile basılı kitapların iadesini talep etme gibi bir uygulama yine ilgili mevzuat sınırlan içerisinde kalındığı sürece söz konusu olmaması gerektiğini, zaten 21.05.2015 tarihli cevabi ihtarnamelerinde de, kitapların iadesi talebinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin, elinde bulunan nüshaların fikri mülkiyet hukuku uyarınca mali hak sahibi olduğu ve ayrıca eserlerin eşya mülkiyetinin sahibi olduğu da belirtilmek suretiyle, eser nüshalarının rayiç bedeli karşılığında iadesinin yapılabileceğinin ifade edilmiş olduğunu, kanun kendisine böyle bir hak tanımasına rağmen davacı tarafın yanlış bir hukuki yol tercih ederek, öncelikle kitap nüshalarının iadesini talep ettiğin, huzurdaki dava ile de bu kez sözleşmenin hükümsüzlüğünü talep etmiş olduğunu, oysa davacının, münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmadığını ve bu yüzden menfaatleri esaslı surette ihlal edildiğini iddia ediyor ise FSEK'nun 58 inci maddesinde açıklanan usulü yerine getirmek kaydıyla sözleşmeyi feshetme yoluna gidebileceğini, 2018/80 E. sayılı dosyasında da ifade ettikleri üzere, davacı ile müvekkili şirket arasındaki sözleşmenin 10 uncu maddesinde, sözleşme süresinin hitamından sonra dahi, yayınevi sıfatıyla müvekkili şirketin yeni baskı yapmamak şartı ile elinde bulunan mevcut eserleri tükeninceye kadar piyasaya arz etme ve satışta tutma hakkına sahip olduğunun kararlaştırılmış olduğunu, devamla eser sahibi sıfatıyla davalının sözleşme süresinin hitamında yayınevinden ayrılması durumunda eserin yayınevi elinde kalan adedi bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılmayacağı hususunun davalı tarafından kabul edilmiş olduğunu, tarafların ortak iradesi ile imzalanan sözleşmede, sözleşme süresinin hitamından sonra dahi, yayınevinin yeni baskı yapmamak şartı ile elinde bulunan mevcut eserleri, tükeninceye kadar piyasaya arz etme ve satışta tutma hakkında sahip olduğu kararlaştırılmış olduğunu, müvekkili şirketin mali haklarının kapsamının bu şekilde taraflarca kararlaştırılmış olduğunu, ilaveten, davacının sözleşme süresinin sonunda yayınevinden ayrılması durumunda dahi, eseri yayınevinde kalan ve satılmayan kitaplar bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılamayacağı, bizzat davacı tarafından kabul ve imza edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmede kararlaştırıldığı gibi sözleşme süresinin hitamından sonra yeni baskı yapmamasına, elinde kalan kitapları da piyasaya arz etme ve satışta tutma hakkı olmasına ve davacının, müvekkil şirket uhdesindeki tüm kitapları bitene, yani satılana kadar başka bir yayınevi ile anlaşarak kitabın basımının yapılamayacağı taahhüdün vermiş olmasına rağmen, davacı taraf A7 Yayınevi ile anlaşarak "Kırkında Kırk Kadın" isimli kitabın yeniden basımının yapılmasına sebebiyet vermiş olduğunu, davacı tarafın bu tutumuyla açıkça sözleşmeye aykırı davranmış olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki 27.04.2010 tarihli sözleşmenin 10 uncu maddesinin “bu sözleşme 27.04.2010 tarihinde akdedilmiş olup imza tarihi itibariyle yürüdüğe girmiştir. Sözleşme, “eserin teslimini takip eden 3 yılın hitamına kadar yürüdükte kalacaktır. Sözleşme sonuna 1 ay kala iki taraftan biri yazılı olarak fesih talebinde bulunmazsa sözleşme kendiliğinden 1 yıl daha uzamış olur. Sözleşme süresinin hitamından sonra dahi, “Yayınevi” yeni baskı yapmamak şadı ile elinde mevcut eserleri tükeninceye kadar piyasaya arz etme satışta tutma hakkına sahiptir. Eser sahibi sözleşme süresinin hitamında Yayınevinden aynlacak olursa Eserin yayınevindeki stoku bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılmayacağını kabul etmiştir” şeklinde kararlaştırıldığı, taraflar arasında imzalanan sözleşme süresinin sona erdiği tarihin 27.4.2013 olduğu, taraflar bu sürenin bitiminden önce sözleşmeyi feshetmediğinden sözleşmenin sona ereceği tarih 27.4.2014 olduğu, Mahkemenin 2018/80 E. sayılı dosyasında mübrez 12.6.2018 tarihli ek rapora göre davalı taraf 3000 adet olan kitabın baskısında yaklaşık 7,5 yılda ancak yaklaşık 1250 adedini satabildiği, 3000 adet kitabın 7,5 yılda satılamaması dikkate alındığında bu durumun sektörel uygulama ile uyuşmadığı bilirkişilerce tespit edildiği, sözleşmenin imzalandığı tarihten yeni yayınevi ile olan sözleşme çerçevesinde alınan bandrol tarihi olan 03.10.2017 tarihine kadar yaklaşık 7,5 yılda davalının stokta kitapların olmasını gerekçe göstererek yeni sözleşme yapmasını engellemesinin eser sahibinin eserinden beklenen faydayı eser sahibi aleyhine daraltan davalı lehine ise genişleten bir durum olduğu, zira sektörel olarak davalı taraf 7,5 yılda uygun reklam, dağıtım ve satış faaliyetini gerçekleştirmiş olsaydı davaya konu kitabın türü ve niteliği dikkate alarak tüm kitapları bitirebileceği, yine mahkemenin 2018/80 E. sayılı dosyasında davalı yayıncının defter incelemesi sonucu 2014 yılından beri kitabı basmadığı ve kitapları bir depoda tuttuğu, kitapların satışını internet sitesinde dahi online olarak yapmadığının da anlaşıldığı, durum bu iken depoda bulunan kitapların bir yayınevi için maliyet olacağı ve buna rağmen yayıncının bu kitapları online dahi satmaması hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, nitekim davalı tarafın davacıya bu hususla ilgili olarak 28 Nisan 2015 tarihli ihtarnameyi göndererek satış ve dağıtımın yeterli olmaması nedeniyle stoktaki kitapların iadesini talep ettiği ancak dosyada davalının bu ihtara verdiği bir cevabın bulunmadığı, bu çerçevede davalının 7,5 yılda 300 adet kitabın satışını bitirememesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 492/1’de yer alan, “yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür, ayrıca, satışın arttırılması için gerekli tanıtım ve dağıtım yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır” şeklinde hükme aykırı olduğu kanaatine varıldığı, sözleşmenin 11 inci maddesi ve 6098 sayılı Kanun'un 490 hükmü gereğince davacının stoklar bitinceye kadar kitabının yeni basısı için başka yayınevi ile anlaşma yapamayacağı şeklindeki yükümlülüğünün, sektörel olarak davalı tarafça 7,5 yılda uygun reklam, dağıtım ve satış faaliyetini gerçekleştirmiş olsaydı davaya konu kitabın türü ve niteliği dikkate alarak tüm kitapları bitirmiş olacağı dikkate alındığında artık davacıdan beklenmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği, diğer taraftan taraflar arasındaki sözleşmede edimler arasında aşırı dengesizliğin söz konusu olup olmadığı hususunda da; taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında sözleşmede telif ücretinin %12 olarak kararlaştırılmasının sektörel teamül çerçevesinde piyasa uygulamasına uygun olduğu, sözleşmenin süresinin de uzun olmadığı makul süre sayılabileceği, genel olarak değerlendirildiğinde sözleşmedeki edimler arasında aşırı bir dengesizliğin bulunmadığı, ayrıca sözleşme hükümleri incelendiğinde davaya konu kitabın e-kitap şeklinde de basımına ilişkin davalıya herhangi bir hak devrinin yapılmadığı, yayım sözleşmelerinde e-kitap şeklinde basım hakları da devralınmak istiyorsa açıkça e-kitap olarak da hakkın devralındığının sözleşmede açıkça belirtilmesi gerektiği, bu çerçevede davalının davaya konu kitabın e-kitap şeklinde yayımını yapmasının sözleşme hükümleri çerçevesinde söz konusu olmadığı, dosya kapsamı, denetime elverişli bilirkişi raporu, Mahkememizin 2018/80 E., 2019/490 K. sayılı dosyası bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, davacının "40'ında 40 Kadın" adlı eserine ilişkin 27.04.2010 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitine, mezkur eserin davalı tarafından e-kitap formatında web üzerinden satışının önlenmesine, durdurulmasına karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının "40'ında 40 Kadın" adlı eserine ilişkin 27.04.2010 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitine, mezkur eserin davalı tarafından e-kitap formatında web üzerinden satışının önlenmesine, durdurulmasına karar verilmiş, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekilince mahkemenin gerekçeli kararında, davacı tarafından kendilerine gönderilen ihtarnameye cevap verilmediği yazılmışsa da; davacının müvekkili şirkete keşide etmiş olduğu 28.04.2015 tarihli ihtarname ile basılı kitapların iadesini talep ettiği ihtarnameye 21.05.2015 tarihli cevabi ihtarnameleriyle, kitapların iadesi talebinin kabulünün mümkün olmadığının bildirildiğini, cevabi ihtarnamenin 19.11.2018 tarihli dilekçelerinin ekinde dosyaya sunulduğu iddia edilmişse de, dosya içinde davalı tarafça sunulan 19.11.2018 tarihli bir dilekçe ve cevabi ihtarnamenin mevcut olmadığı, esasen davanın 27.06.2019 tarihinde açıldığı, davalının delil listesinde de bu ihtarnamenin yer almadığı, davacının sözleşmeden cayma hakkını 5846 sayılı Kanun’un 58 inci maddesinde belirtilen prosedüre göre kullanabileceğini, sözleşmenin hükümsüzlüğü için dava açamayacağını belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da; taraflar asında imzalanan sözleşmenin süresinin dolması nedeniyle 27.04.2014 tarihinde sona erdiği, bu nedenle davacının 5846 sayılı Kanun’un 58 inci maddesi uyarınca cayma hakkını kullanmasına gerek kalmadığı, davalı tarafından bir kısım kitapların kötüniyetli olarak satışa sunulmayarak davalının deposunda bekletilmesi nedeniyle davacının sözleşme sona erdikten sonra davalı yayınevinin elinde kalan kitaplar tükeninceye kadar başka bir yayınevi aracılığıyla kitabın basımını yapamayacağına dair sözleşme hükmünün uygulanamayacağının tespiti için dava açtığı, dava dilekçesinin hukuki nitelendirilmesinin mahkeme hakimine ait olduğu, ilk derece Mahkemesince de dava dilekçesindeki talep hukuki olarak doğru şekilde nitelendirildiğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf isteminin de yerinde görülmediği, davalı vekili müvekkilinin deposunda bulunan kitapların talep görmemesi nedeniyle satılamadığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, gerek bu davada, gerekse tarafları aynı olan ve aynı sözleşmeden kaynaklanan İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2018/80 E. sayılı davasında alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, davacının eserinin A7 Yayınevi tarafından kısa sürede iki baskı yapacak kadar talep gördüğü, davalının deposunda tuttuğu kitapların satışı için çaba gösterdiğine, faaliyette bulunduğuna dair bir delil ve belge sunamadığı, bu şekilde 6098 sayılı Kanun’un 492/1. maddesi uyarınca "satışın arttırılması için gerekli tanıtım ve dağıtım yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır." şeklindeki yükümlülüğüne aykırı davrandığı, kötüniyetle hareket ettiği kanaatine varıldığı, davalının sözleşmenin 10 uncu maddesinde yer alan elindeki kitaplar tükeninceye kadar eser sahibinin başka bir yerde eserin baskısını yapamayacağına dair hakkını kötüniyetli olarak kullanmaya çalıştığı, bu nedenle hukuk düzeni tarafından korunamayacağı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin de kabul edilmediği, davalı vekilinin sözleşme ile müvekkiline eserin tam hak devri yapıldığı, bu nedenle e-kitap olarak da satışını yapabileceğine dair istinaf talebiyle ilgili yapılan incelemede; tarafalar arasında imzalanan sözleşme incelendiğinde, her ne kadar 3 üncü maddesinde ve 5 inci maddesinde esere ilişkin mali haklar tam ruhsatının tüm dünya sınırları dahilinde sadece Türkçe olarak davalı yayınevine verildiği yazılmışsa da, sözleşmenin e-kitap olarak yayını ve satışını da kapsadığına dair bir açıklık bulunmadığı, açıkça sözleşmede yazılmayan bu hakkın davalı yayınevi tarafından kullanılamayacağı, kaldı ki sözleşme süresinin de sona erdiği, bu nedenle ilk derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti, davacıya ait eserin e-kitap olarak web üzerinden satışının önlenmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 490 ve 492 nci maddeleri, 5846 sayılı Kanun'un 58 ve 59 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 24.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.