"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/2202 Esas, 2023/1748 Karar
HÜKÜM : Asıl ve birleşen davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/83 E., 2019/550 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
1.Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; Müvekkillerinin uzun yıllardır İstanbul'da şube sayısı dokuzu bulan "... LOKANTASI" olarak bilinen restoranlar zincirini işletmekte olduğunu, müvekkili ... adına 2013/35530 numaralı "... ... Lokantası" ve 2012/11000 numaralı"..." markalarının tescilli olduğunu, müvekkili ... adına 2013/35552 numaralı "... ... Lokantası"nın tescilli olduğunu belirtmiş, davalı tarafın "... Halk Lokantası" ibaresi ile lokanta açmış olduğunu ve müvekkilleriyle aynı alanda hizmet sunduğunu, davalının, müvekkillerinin tescilli "... LOKANTASI" ibaresini öne çıkararak kullanmasının iltibasa yol açtığını, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) 151 inci maddenin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 10.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin "... ... Halk ... Halk Lokantası" ibaresiyle 04.11.2014 tarihli başvurusuyla marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve talebin Türk Patent Enstitütüsü tarafından kabul edildiğini, 2014 88856 nolu tescilli markasının koruma altında bulunduğunu, davalıların "... Esnaf Lokantası" ismiyle restoranlar açtığını ve müvekkiller ile aynı hizmet kolunda hizmet vermeye başladığını, davalıların tabelalarında "... Lokantası" ibaresine yer verdiğini ve bu ibarenin kullanıldığını belirterek, müvekkilinin tescilli markasına davalılar tarafından yapılan haksız tecavüzün durdurulması ve kaldırılmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve alacak belirli hale geldiğinde arttırılmak kaydıyla; 6769 sayılı Kanunu'nun 151 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı vekili asıl cevap dilekçesinde; Davacı tarafın ileri sürdüğü hususların haksız ve mesnetsiz olduğunu, restoran için "... ... Halk" ismiyle marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve talebin TPMK tarafından kabul edildiğini, müvekkilinin 2014/88856 nolu marka tescilinin mevcut olduğunu, 04.11.2014 yılına kadar markayı kullanma hakkı olduğunu, davacıların tescil ettirdiği markalarla iltibasa neden olunmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin satmış olduğu ürünlerin ile davacıların ürünlerinin farklı olduğunu, müvekkilinin sadece sulu yemek değil, ızgaralarıyla da tanınan ve bilinen bir işyeri olduğunu, davacıların "... ... Lokantası" marka tescilinin 25.08.2014 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin de kendi markası olan "... ... Halk Lokantası"nın tescil başvurusunu 04.11.2014 yılında yaptırdığını, asıl davacı tarafın, tescile aykırı kullanımla iltibasa neden olmakta ve haksız rekabet yaratmakta olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Birleşen dosyada davalı vekili cevap dilekçesinde; İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/83 E. sayılı dosyasında davacının müvekkillerinin markasına tecavüz ettiği gerekçesi ile dava ikame edildiğini, davacının bu davayı açmalarından ve bilirkişinin aleyhlerine rapor vermesinden sonra eldeki davayı açtığını, müvekkilinin marka başvurularının davacıdan daha önce olup, marka korumasından daha önce yararlanmaya başladığını, müvekkillerinin uzun yıllardır İstanbul'da sayısı dokuzu bulan ... LOKANTASI olarak bilinen restoranlar zinciri işlettiğini, müvekkillerinin soy adlarından esinlendikleri bu lokantaları, tescilli marka sahibi olmalarından da öncesinde işletmeye başladıklarını savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, tarafların kullandığı tüm markaların zayıf markalar olduğu, birbirlerine üstün gelmelerini sağlayacak nitelikte kullanımların olmadığı, markaların niteliği gereği başkalarının yiyecek ve içecek hizmetlerinin sağlanması alanında "... Lokantası" tamlaması şeklinde tasarruflarına katlanmalarının gerekeceği gerekçeleriyle, asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar adına tescilli markalar ile tarafların kullanımları karşılaştırıldığında, tarafların kullanımının tescil dışı bir kullanım olarak değerlendirilemeyeceği, her iki tarafın da lokantacılık sektöründe faaliyet gösterdiği, davacı taraf ... kelimesinin ormanlık ve sarp dağlar anlamına geldiğini, 43. sınıfta ... markasının ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, davalının markasında ... ibaresi olup, bu durumun davacıların markaları ile iltibas oluşturacağını ileri sürmüş ise de, ''...'' ibaresinin, kültürü yemekleri ve tarihi yerleri ile meşhur olan coğrafi yeri temsil ettiği, ortalama tüketici nezdinde de bu çağrışımı oluşturacağı, dolayısıyla bu ibarenin coğrafi kaynak bildirdiği ve kimsenin tekeline bırakılamayacağı, söz konusu ... ibareli markaların, kullanıldıkları yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri bakımından coğrafi kaynak bildiren zayıf ibare oldukları, 6769 sayılı SMK 7/5-b maddesi gereğince, tarafların birbirlerinin kullanımına tahammül etmek durumunda oldukları, belirtilen nedenlerle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesinde bir hata olmadığı, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığına; birleşen davada, davacı vekilinin davasını markaya tecavüz iddiasına dayandırdığı, tazminat istemlerinin de 6769 Sayılı SMK 151/2-b maddesine dayalı olduğu, ancak davalı-birleşen davada davacı vekilinin kullanımının, ... ... Halk Lokantası ibareli birleşen davada davacı tarafın tescilli markasına tecavüz etmediği, markaya tecavüzden kaynaklanan birleşen davanın reddine karar verilmesinin sonuç olarak yerinde olduğu olduğu anlaşılıyorsa da, davalı-birleşen davada davacı tarafça haksız rekabete dayalı olarak dava açılmamasına rağmen bilirkişilerce birleşen dava yönünden haksız rekabete dayalı olarak inceleme yapılması, görüş bildirilmesi, mahkemece de bilirkişi raporundaki görüş doğrultusunda, birleşen davada davacı talebini aşar şekilde haksız rekabet yönünden gerekçeye yer verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmış olup mahkeme kararının kaldırılmasına, düzeltilmiş gerekçe ile birleşen davanın reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava; marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile, maddi ve manevi tazminat davası, birleşen dava ise, markaya tecavüzün durdurulması, kaldırılması, maddi ve manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) 151 inci maddesi.
3. Değerlendirme
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 26.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.