"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1604 Esas, 2023/1176 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2018/749 E., 2019/1159 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; dava dışı kişilerce kurulan davalı şirketin 08.10.2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesindeki ilanla Hasan Aslan’ın tek ortaklığında bir şirket haline geldiğini, davaya konu ettikleri senedin borçlusu görülen dava dışı ... Optik San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin (...) müvekkillerince kurulup 11.09.2015 tarihine kadar limited şirket olarak faaliyet gösterdiğini, ...’ın 2013 yılında davalının bölge bayiliğini yürüten ...’ya ortak olmak istediğinin kabulüyle ...’nın %80 hissesinin Hasan’a devredilip, nevinin anonim şirkete dönüştürüldüğünü, müvekkillerinin temsil yetkisinin sonlandırılıp Hasan’ın temsilci tayin edildiğini, ...’nın hisse devir bedellerine ilişkin senet tutarı müvekkili Tansel’e ödenmeyince icra takibi başlatıldığını, hisse devir borçlusunun takibe itirazlarının kabul edilmediğini, bu senetlerin takibe konulması ve ...’ın açtığı davaların reddedileceğini görmesi üzerine ...’nın bölge bayiliği esnasında davalı şirket lehine teminat verdiği, müvekkilleri davacıların da kimlik numaralarını yazarak kefil olduğu 25.12.2013 tarihli, 250.000,00 TL bedelli bononun üzerine davalının 25.12.2014 vade tarihi atıp müvekkilleri aleyhine takip başlattığını, davacıların İcra Hukuk Mahkemesinde açıkları dava ile takip iptal edilmişse de Bölge Adliye Mahkemesinin usuli gerekçelerle İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırdığını, bononun müvekkillerinin ...’nın ortakları oldukları ve davalının bayiliğini yaptıkları dönemde, davalının o dönemdeki ortaklarının talebi üzerine teminat olarak verildiğini, üzerinde “bedeli teminat alınmıştır” ibaresi bulunduğunu, teminat için verildiğinin senet metninden açıkça anlaşıldığını, düzenleme sırasında ileride her iki şirket hisselerini satın alan ...’ın ortada bulunmadığını, her iki şirketin defterleri incelendiğinde böyle bir borcun yer almadığının görüleceğini, kayıtsız şartsız borç ikrarı ve ödeme vaadi içermeyen bononun kambiyo senedi vasfı taşımadığını, keşideci şirket ...’nın takipte gösterilmeyip sadece kefiller hakkında takip başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu, gerçek bir borcun bulunmadığını gösterdiğini, bononun Yeni Türk Lirası üzerinden düzenlendiğini, oysa gerek tanzim, gerekse vade tarihine böyle bir para biriminin olmadığını ileri sürerek müvekkillerinin İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2017/23518 E. sayılı takibine konu 250.000,00 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, takibin iptalini, kötü niyet tazminatının tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili, yargılama sırasında bono bedelinin ödendiğini belirterek 402.460,93 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, icra harç ve masrafları ile birlikte tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; birebir aynı sebeplerle İcra Hukuk Mahkemesindeki dava devam ettiğinden derdestlik itirazı ileri sürdüklerini, senet üzerinde teminat yazılmasının kıymetli evrakı tek başına teminat senedi yapmayacağını, neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden mücerretlik vasfını ortadan kaldırmayacağını, kambiyo senetleri illetten mücerret olduğundan ticari defterlerin incelenmesine muvafakat etmediklerini savunarak davanın reddini kötü niyet tazminatının tahsilini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, senedin bedelsiz olduğu iddiasını davacıların ispatlaması gerektiği, senede karşı senetle ispat kuralı karşısında ve miktar itibarı ile tanık ile ispat talebinin reddedildiği, senedin bedelsizliğini ispata yarar ödeme dekontu ve benzeri yazılı belge sunulamadığından bedelsizlik iddiasının kanıtlanamadığı, kambiyo senetlerinden olan bono alt ilişkiden mücerret olduğundan dava konusu bononun düzenlenme sebebinin tespit edilmesinin gerekmediği, dava konusu senedin geçerli olduğu ve senet keşidecisi hakkında takip başlatılmasa da davacıların kefil sıfatı ile senetten kaynaklanan borçtan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kaydın bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmayacağı, 25.12.2013 tanzim ve 25.12.2014 vade tarihli 250.000,00 YTL bedelli, ihdas nedeni teminat olan bononun keşidecisinin dava dışı ..., lehtarının davalı, aval verenlerin davacılar olduğunun görüldüğü, ön yüzünde “bedeli teminat alınmıştır” ibaresine yer verildiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 776 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini içerdiği, bononun illetten mücerret olduğu, davalının senedin ihdas nedenini talil etmediği, davacıların bu bononun teminat senedi olduğunu, dava değeri de gözetildiğinde aynı kuvvet ve mahiyetteki yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, davacılar tarafından bu konuda ispata yarar yazılı bir delil sunulmadığı gibi açıkça yemin deliline de dayanılmadığı, ispat yükünün davalıda olduğuna ilişkin istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, 6102 sayılı Kanun’un 702 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bağımsız bir borç üstlenen aval verenin sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebileceği, aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa bile aval verenin sorumluluğunun devam edeceği, teminat altına alınan borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğu, lehine aval verilenin mevcut olmaması, ehliyetsizliği ya da imzasının sahteliği hâlinde de aval verenin sorumluluğunun devam edeceği, bonoda aval veren aynen keşideci gibi sorumlu olduğundan alacaklının borçlanma sırasına bağlı kalmaksızın doğrudan aval verene icra takibi yapabileceği, davacıların avalistlikleri sebebiyle dava dışı keşideci ve davalının ticari defterlerinin incelenmesinin sonucu etkilemeyeceği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davcaılar vekilince temyiz edilmiştir. Gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72 nci maddesi.
3.6102 sayılı Kanun'un 700 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 26.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.