"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1933 Esas, 2023/1698 Karar
HÜKÜM : Başvurunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/67 E., 2021/433 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı ...Ş. arasında imzalanan kredi genel sözleşmesinde diğer davalıların müteselsil kefil olarak yer aldığını, anılan sözleşme uyarınca davalı şirkete 437.000,00 TL bedelli teminat mektubu verildiğini, teminat mektubunun halen mer'i olduğunu, kredi borcunun ödenmediğini, kredi hesabının kat edildiğini ileri sürerek, 437.000,00 TL'lik teminat mektubu bedelinin davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta (işbu teminat mektubunun dava sırasında nakde dönüşmesi halinde tazmin tarihinden itibaren davacı bankanın kısa vadeli kredilere uyguladığı en yüksek faiz oranının %50 fazlası üzerinden gecikme faizi yürütülerek %5 BSMV ile birlikte faiz artışları da tatbik edilerek tahsil edilmesi kaydıyla) depo edilmesine karar verilmesini talep etmiş; daha sonra davaya konu teminat mektubunun tazmin edildiğini belirterek bedelinin davalılardan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, depo edilmesi talep edilen ve 15.02.2017 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden verilen teminat mektubunun dava tarihinden sonra nakde dönüştüğünün bilirkişi raporu ile tespit edildiği, nakde dönüşen teminat mektubu bedelinden davalı asıl borçlu ... Madencilik İnşaat A.Ş.'nin sorumlu olduğu, sözleşmede kefalet imzası bulunan davalı ... yönünden kredi sözleşmesinde kefilden gayri nakit alacağın depo edilmesinin talep edilebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı, davada haklılık durumunun dava tarihine göre belirleneceği, dava tarihi itibariyle davalı ...'den teminat mektubu bedelinin depo edilmesinin talep edilemeyeceği, davadan sonra teminat mektubunun tazmin edilerek nakde dönüşmüş olmasının dava tarihi itibariyle bu davalının sorumluluğunu doğurmayacağı, 30.03.2018 tarihli sözleşmenin 41. maddesi içeriğinde 15.02.2017 tarihli sözleşmeye açıkça atıf yapılmadığı, bu sözleşmede imzası bulunan müteselsil kefil davalıların 15.02.2017 tarihli sözleşmeye dayalı olarak verilen teminat mektubu bedelinden bir sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davalı ...Ş.'ye yönelik davanın kabulüne, 437.000,00 TL'nin 24.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek %28,60 oranında temerrüt faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, diğer davalılara yönelik davanın reddine, davalılardan ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gözetilerek 38.900,00 TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan tahsiliyle anılan davalıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, davacı ile davalı şirket arasında 30.03.2018 tarihli 4.000.000,00 TL limitli, 15.02.2017 tarihli 10.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, anılan sözleşmelerden 30.03.2018 tarihli sözleşmede davalılar ..., ..., ... 8.000.000,00 TL limit ile müteselsil kefil olduğu, 15.02.2017 tarihli sözleşmede davalı ...'in 2.000.000,00 TL limit ile müteselsil kefil olduğu bu sözleşmede diğer davalı gerçek kişilerin kefaletinin bulunmadığı, kefaletlerin sözleşme tarihlerinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 583 ve devam maddelerine uygun bulunduğu, dava konusu teminat mektubunun davacı banka tarafından davalı şirket lehine 16.02.2017 tarihinde DSİ 8. Bölge Müdürlüğüne hitaben 437.000,00 TL bedelle 30.06.2020 tarihine kadar süreli olmak üzere tanzim edildiği, davacı tarafından kredi borcunun ödenmediği gerekçesiyle kredi hesabı kat edilerek 12.06.2019 tarihli hesap kat ihtarnamesinin davalılara gönderildiği, 413.391,44 TL nakit alacağın ödenmesi ile teminat mektubundan kaynaklanan 437.000,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesinin 1 günlük atıfet süresinde istendiği, davaya konu teminat mektubunun bedeli olan 437.000,00 TL'nin, dava tarihinden sonra 24.06.2020 tarihinde ödendiği, davacı vekili 11.08.2020 tarihli yazılı talebi ile dava konusu 437.000,00 TL bedelli teminat mektubunun 26.06.2020 tarihinde nakde dönüştüğü belirtilerek davanın alacak davasına dönüştürülmek suretiyle tazmin tarihinden itibaren bankanın kısa vadeli kredilere uyguladığı en yüksek faiz oranının %50 fazlası üzerinden gecikme faizi yürütülerek %5 BSMV ile birlikte faiz artışları da tatbik edilerek tahsiline karar verilmesinin istendiği; alınan bilirkişi raporunda dava konusu teminat mektubu 16.02.2017 tarihli olup, 15.02.2017 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı, anılan sözleşmede imzası bulunmayan diğer davalıların sorumluluğunun bulunmadığının, 15.02.2017 tarihli sözleşmede kefilin teminat mektubu bedelinin depo edilmesinden sorumlu olduğuna ilişkin açık hüküm bulunmadığından davalı ...'in teminat mektubunun depo edilmesinden sorumlu tutulamayacağının, ancak davadan sonra nakde dönüşen teminat mektubundan sorumlu olacağının mütalaa edildiği, uyuşmazlığın dava konusu teminat mektubunun hangi genel kredi sözleşmesi kapsamında düzenlendiği, teminat mektubu bedelinden davalı kefillerin sorumlu olup olmadığı, 30.03.2018 tarihli genel kredi sözleşmesinin ayrı bir sözleşme niteliği bulunup bulunmadığı, yapılandırma sözleşmesi olup olmadığı, dava tarihinden sonra teminat mektubu bedelinin tazmin edilmiş olmasının davalı kefillerin sorumluluğunu doğurup doğurmayacağı, davalı ... hakkındaki davanın reddi halinde hükmedilecek vekalet ücretinin maktu mu nispi mi olduğu hususlarında olduğu, 30.03.2018 tarihli sözleşmede asıl borçlu dışındaki diğer davalılar müteselsil kefil olarak yer almakta ise de 15.02.2017 tarihli sözleşmede sadece davalı ...’in müteselsil kefil olarak yer aldığı, tartışılması gereken ilk hususun her iki sözleşmenin birbirinden bağımsız olup olmadığı eş anlatımla 30.03.2018 tarihli sözleşmenin yapılandırma sözleşmesi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği olduğu, buna göre her iki sözleşme ayrı ayrı akdedilen genel kredi sözleşmeleri niteliğinde olduğu gibi, bağımsız sözleşme nitelikleri bulunduğu, her ne kadar davacı vekili 30.03.2018 tarihli sözleşmenin 15.02.2017 tarihli sözleşmeye ilişkin ilave teminat altına alınması amacıyla düzenlendiğini ve yapılandırma sözleşmesi olduğunu ileri sürmüş ise de, sözleşmeler incelendiğinde 30.03.2018 tarihli sözleşmenin yapılandırma sözleşmesi olduğuna ilişkin herhangi bir düzenleme içermediği anlaşıldığından anılan iddiaya itibar edilmediği, öte yandan dava konusu teminat mektubu 16.02.2017 tarihli olup, 30.03.2018 tarihli sözleşmeden önce 15.02.2017 tarihli sözleşmeden ise sonra düzenlendiğinden 15.02.2017 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında verildiğinin kabulü gerektiği, nitekim yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda da bu kabul çerçevesinde inceleme yapıldığı, 15.02.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı ... dışındaki diğer davalı gerçek kişilerin kefaletleri bulunmadığından Mahkemece davalılar ... ve ... hakkında açılan davanın reddinin yerinde olduğu, davalı ... yönünden yapılan incelemeye gelindiğinde; 15.02.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden kefilin sorumlu olduğuna ilişkin açık bir hükme yer verilmediği, kefil 3. kişinin borcunu teminat altına alarak yükümlülük altına girdiğinden kefile yükümlülük getiren düzenlemelerin sözleşmede açıkça yer alması gerektiği, bu nedenle sözleşmedeki müşteri hakkında yer alan hükümlerin kefil hakkında da uygulanacağına ilişkin hükmün varlığı halinde dahi, kefilin teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacaktan sorumlu olduğu sonucuna varılamayacağı, dava konusu teminat mektubunun dava tarihinden sonra tazmin edilerek nakde dönüşmesi halinde de bu durumun davalı kefil ...'in dava tarihinde depo edilmesinden sorumlu bulunmadığı teminat mektubunun tazmin edilmesi nedeniyle tahsilinden sorumlu olması sonucunu doğurmayacağı, bu nedenle anılan davalı hakkında bilirkişi raporundan ayrılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasında da bir isabetsizlik görülmediği, davacı vekilinin davalı ... lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik istinaf itirazına gelindiğinde; davalı kefil ... dava tarihinden sonra nakde dönüşen teminat mektubu bedelinden sorumlu olmadığından ve dava alacak davasına dönüştürüldüğünden, kural olarak yargılama aşamasında nakde dönüşen gayri nakit alacak yönünden eksik nispi peşin harcın ikmali gerekmekte ise de, davacı banka harçtan muaf olduğundan nispi peşin harcın ikmali yoluna gidilmediği, bu durumda Mahkemece nakde dönüşen teminat mektubu yönünden tazmin miktarı gözetilerek davalı ... lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, teminat mektubu tarihi gözetildiğinde hangi genel kredi sözleşmesi kapsamında düzenlendiğinin açıkça anlaşılması karşısında banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmamış olmasının sonuca bir etkisi bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalıların müteselsil kefili oldukları sözleşmeye dayalı olarak verildiği ileri sürülen banka teminat mektubu bedelinin depo edilmesi istemine ilişkinken mektup bedelinin ödenmesi üzerine bu bedelin davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.6098 sayılı Kanun'un 583 ve devam hükümleri.
3. Değerlendirme
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı banka harçtan muaf olduğundan ödediği temyiz ilam harcı ve temyiz başvuru harcının isteği halinde temyiz eden davacı Banka'ya iadesine, 25.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.