Logo

11. Hukuk Dairesi2024/1185 E. 2025/165 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından açılan icra takibine konu bonolardaki imzanın davacıya ait olmadığının tespiti davasında, davalının takipten vazgeçmesi nedeniyle davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, davacının hukuki yararının olmadığı iddiasının kabulü şartına bağlı olarak davayı kabul etmesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 309/4. maddesi uyarınca geçerli bir kabul beyanı olarak nitelendirilemeyeceği, zira feragat ve kabulün kayıtsız ve şartsız olması gerektiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2234 Esas, 2023/1696 Karar

HÜKÜM : Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2022/598 E., 2023/183 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Antalya Genel İcra Müdürlüğü'nün 2020/138848 E. sayılı dosyası ile müvekkili hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığını, takibe konu bonolar altındaki imzaların davacıya ait olmadığını, davalının Antalya 36. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2021/547 E. sayılı dosyasında senetlerin davacının boşandığı eşi tarafından doldurulup kendisine getirildiğini ileri sürdüğünü, söz konusu ceza dosyasında imzaların davacıya ait olmadığının tespit edildiğini ileri sürerek müvekkilinin takibe konu 290.000,00 TL ve 80.000,00 TL meblağlı bonolardan dolayı ve Antalya Genel İcra Dairesi’nin 2020/138848 E. sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; Antalya 36. Asliye Ceza Mahkemesi'nin yargılamasında dava dışı ...'nın resmi belgede sahtecilikten dolayı mahkumiyet kararı aldığını, bu suretle takibe konu senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiğini, nitekim söz konusu ceza dosyasında alınan rapordan sonra 06.10.2021 tarihinde icra müdürlüğüne dilekçe verilerek bono altındaki imzanın davacı elinden çıkmadığının takip sırasında anlaşıldığı belirtilip bu kişi yönünden takipten vazgeçildiğini, hacizlerin kaldırılmasının talep edildiğini, masraf yatırılmadığından hacizlerin kaldırılmadığını, ardından Antalya 8. İcra Hukuk Mahkemesi'nde görülen şikayet davası ile hacizlerin kaldırıldığını savunarak davanın öncelikle hukuki yarardan yokluğundan reddini, aksi halde kabul nedeniyle yargılama giderleri taraflar üzerinde bırakılacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, takibe dayanak senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığı hususunda ihtilaf bulunmadığı, bu senetlerde davacının avalist olduğu, davalı senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığını bilebilecek durumda ise de eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle davalının takipten vazgeçmiş olması karşısında bu hususun önem arz etmediği, davalı tarafın icra dosyasına 05.10.2021 tarihinde dilekçe vererek bono altındaki imzanın davacı elinden çıkmadığını ikrar ile takipten vazgeçtiği, hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, bu noktadan sonra icra müdürlüğünce hacizler kaldırılmamış ise de icra mahkemesine şikayet yoluyla hacizlerin kaldırılabileceği, eldeki davanın açılmasında dava tarihi itibariyle hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, davalı alacaklının 80.000,00 TL ve 290.000,00 TL bedelli bonolardan dolayı davacı ile dava dışı ... aleyhine 22.06.2020 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığı, bonolarda ...'nın keşideci, davalı alacaklının lehtar, davacının avalist konumunda bulunduğu, 06.10.2021 tarihinde davalı alacaklı tarafından takipten vazgeçme dilekçesi verildiği, haricen tahsil harcının yatırılmadığı, davacı borçlunun bir kısım taşınmazlarında hacizlerin halen devam ettiği, davalı alacaklı vekilinin takipten vazgeçmiş olmasının alacaktan vazgeçme anlamına gelmeyeceği, bonolar halen alacaklı elinde bulunduğundan dava konusu bonoların her zaman işleme konulabileceği, davacının bu bonoları hükümden düşürmek amacı ile dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, takibe konu senetlerdeki borçlu imzasının davacının elinden çıkmadığı hususunda uyuşmazlığın olmadığı, davacının bonolardan dolayı sorumlu tutulamayacağı, davalının bonolardaki imzaların davacıya ait olup olmadığını bilebileceği, davalının imzaların davacıya ait olmadığını bilerek davacı hakkında icra takibine geçmiş olması nedeniyle icra takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, dava konusu bonolardan ve ilgili icra dosyasındaki borçtan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 355. vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına, özellikle HMK'nın 309/4 hükmü uyarınca; feragat ve kabulün kayıtsız ve şartsız olmasının gerekmesine, kayıt ve şarta bağlı beyanlarda kısmen de olsa ihtilafın devam etmesine, böylece davaya son veren işlemin tamamlanmamasına, somut olayda davalı tarafın kabul beyanını hukuki yarar bulunmaması şartına bağladığından geçerli bir kabul beyanı niteliği taşımamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI.SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 15.01.2025 tarihinde kesin olarak oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davayı kabul HMK 308. md. de düzenlenmiştir. Kabul davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. HMK 309. md. hükmüne göre de, kabul şartsız olmalıdır. Şarta bağlı kabul geçerli değildir.

Dava şartları, yargılamanın her aşamasından kendiliğinden araştırılır. Taraflar da dava şartının noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. HMK 114. maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup, 1/h bendinde ''davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması'' dava şartı olarak yer almaktadır.

Davacı, davalının Antalya İcra Md. 2020/138848 sayılı takip dosyasında hakkında takip başlattığını, takibe dayanak bonolar altındaki imzanın davacıya ait olmadığını, taraflar arasında para alışverişi bulunmadığını ileri sürerek takibe konu bonolar nedeniyle menfi tespit isteminde bulunmuştur.

Davalı cevap dilekçesinde, 06.10.2021 tarihinde İcra Md.'ne verdikleri dilekçe ile, takip dayanağı bono altındaki imzanın borçlu görünen ... elinden çıkmadığı anlaşıldığı, imzayı taklit eden diğer borçlu hakkında suç duyurusunda bulunulduğu takip alacaklısının borçlu ... lehine takipten vazgeçtiklerini beyan ettikleri ve İcra Md.''nün 07.10.2021 tarihli kararı ile de borçlu ... adına konulmuş hacizlerin fekkine ve bu borçlu sıfatının pasife alınmasına karar verildiği, davacı yönünden icra takibinin işlemsiz bırakıldığı belirtilerek, Antalya 8. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2021/586 E. sayılı kararı ile tüm hacizlerin kaldırıldığı, İcra Müdürlüğü'ne verilen yazılı beyan ile bu kişi yönünden takipten feragat edilmiş, bu yolla bu kişiden alacağın alınması hukuken olanaksız hale gelmiş olduğundan davacının dava tarihi itibariyle korunmaya muktedir hukuki menfaatı bulunmadığı, bu nedenle hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiği beyan edilmiş, hukuki yarar yokluğundan ret isteminin kabul görmemesi halinde davacının talep sonucunda 2 no.lu bentte geçen menfi tespit talebini aynen kabul ettiklerini belirterek, dava açılmasına sebebiyet vermediklerinden yargılama giderlerine mahkum edilmemesi suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, hukuki yarar yokluğundan verilen usulden ret kararı, davacı vekilince hukuki yarar bulunduğu gerekçesiyle istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin takip dosyasına sunduğu takipten vazgeçme dilekçesinin alacaktan vazgeçme anlamına gelmediği, bonoların halen alacaklı elinde bulunduğu gerekçesiyle, davada hukuki yararın varlığı kabul edilerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmış ve esas yönden de, imzaların aval veren davacıya ait olmadığı davalının bilerek icra takibinde kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı, işbu menfi tespit davasına konu iki adet bonodaki aval veren imzasının davacıya ait olmadığını diğer borçlu tarafından sahte atıldığından bahisle şikayetçi olup o borçlu yönünden takibe devam ettiklerini, aval veren davacı yönünden icra takibinin işlemden kaldırılması ve hacizlerin fekki için takip dosyasına yazılı beyanda bulunduklarını ve takibin bu borçlu dava yönünden devam etmediğini beyan ederek, artık davacının takibe esas bonolardaki imzanın sahteliği iddiasıyla işbu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı olmadığı ve öncelikle davanın hukuki yarar yokluğundan reddini istemiştir. HMK 114. ve 115. maddelerine göre hukuki yarar her aşamada re'sen incelenen dava şartı olduğundan davalının bu savunmayı yapması usul ve Yasa ya uygundur. Davalı, eğer hukuki yararın olduğu Mahkemece kabul edilecekse davayı da zaten kabul ediyoruz, kabul nedeniyle davanın kabulüne ve menfi tespite karar verilsin demektedir. Bu beyan şartlı kabul anlamında bir beyan değildir. Şöyle olursa veya olmazsa davayı kabul ediyorum şeklinde kabul için bir şart ileri sürülmemiştir. Davalı imzanın sahteliğini icra takibinde de ikrar ettiklerini, artık bu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını ileri sürmüştür. Bölge Adliye Mahkemesi'nce hukuki yarar bulunduğu benimsenerek esastan davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa davanın esasına girildiğinde, davalının kabul beyanı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmeli ve harç yargılama giderleri, vekâlet ücreti kabul hükümlerine göre değerlendirilmeliydi.

Davalının kabul beyanı esasa ilişkin şartla kabul beyanı değildir. Aksine Mahkemeye dava öncelikle usulden reddedilmeli, olmadığı taktirde kabul beyanı nedeniyle dava kabul edilmeli ve yargılama giderleri de buna göre belirlenmeli diyerek usul ve esas yönden birbiriyle çelişmeyen cevap verip, savunma yapmaktadır ki şartlı kabul olarak değerlendirilemez.

Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini düşünüyor, çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.