Logo

11. Hukuk Dairesi2024/1196 E. 2024/8939 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, genel kredi sözleşmesine kefil olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve taşınmazı üzerindeki ipoteğin fekki istemidir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin, davalı şirketin kredi işlemlerinden doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını teşkil ettiği, davacıya kefalet nedeniyle bir ihtarname gönderilmediği ve kefaletten kaynaklanan alacağa ilişkin bir icra takibinin de bulunmadığı, dolayısıyla davacının hukuki yararının olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1890 Esas, 2023/1613 Karar

HÜKÜM : Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2020/116 E., 2021/736 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı asıl borçlu şirket ile davalı banka arasında akdedilen 27.10.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefil olarak yer aldığını, bu kefalet sözleşmesine bağlı olarak müvekkilinin maliki olduğu taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, müvekkilinin yaptığı araştırmada davalı şirketin bankayla yeni sözleşmeler imzalayarak farklı krediler çektiğini öğrendiğini, çekilen bu yeni kredilerden müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davalı bankanın müvekkilinin kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığı yönünde ibraname vermediğini, ipoteği fek etmediğini, sadece teminat senedini iade ettiğini, teminat senedinin iade edilmiş olmasının müvekkilinin borçlu olmadığının kabulü ve ikrarı niteliğinde olduğunu, kefalet sözleşmesinin Kanunun aradığı şekil şartlarını taşımadığını ileri sürerek davacının kefalet sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, kefalet sözleşmesinin iptaline ve ipoteğin fekkine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı banka vekili cevap dilekçesinde; davacının taşınmazı üzerinde tesis edilen ipoteğin diğer davalı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarını kapsayacak şekilde tesis edildiğini, müvekkilinin halen devam eden kredi riski bulunduğunu, iyi niyetli olan müvekkili lehine tesis edilmiş olan ipoteğin korunması gerektiğini, davalı şirkete ilişkin kredi riski sıfırlanmadıkça ipoteğin fekkedilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

2.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; davacının taşınmazı üzerine konulan ipoteğe ilişkin talebin banka ile davacı arasında sonuç doğuracağını, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin kredi ödemelerini düzenli olarak yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzasını taşıyan 27.10.2015 tarihli kredi çerçeve sözleşmesi / kefalet sözleşmesinin sözleşme tarihinden önce kullanılmış ve sözleşme tarihinden sonra kullanılacak tüm kredileri kapsamına aldığı ve belirli bir kredi ile eşleştirilmediği, uyuşmazlık konusu ipotek ile müteselsil kefaletin güvence altına aldığı kredi borcunun dava ve inceleme tarihi itibarıyla henüz kapatılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, kefalet sözleşmesi ve ipotek resmi senedi davacı ile davalı banka arasında akdedildiğinden husumetin sözleşmelerde taraf sıfatı bulunmayan davalı asıl borçluya yöneltilemeyeceği, davalı asıl borçlu şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, takipten önce açılan menfi tespit davasında borçlunun hukuki yararın bulunması gerektiği, oysa davalı banka tarafından kefalet nedeniyle davacıya gönderilen bir ihtarname bulunmadığı gibi kefaletten kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkin herhangi bir icra takibine de rastlanılamadığı, ipoteğin fekki talebi yönünden davalı banka hakkında verilen karara ilişkin istinaf itirazları incelendiğinde banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme ile alınan bilirkişi raporunda davalı bankanın dava tarihi ve bilirkişi inceleme tarihi itibarıyla alacaklı olduğu, ipoteğin davalı asıl borçlu şirketin kredi işlemlerinden doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalı banka lehine tesis edildiği, ipoteğin şartlarını düzenleyen hükümlerde herhangi bir genel kredi sözleşmesine özgülenmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı şirket hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı banka hakkında kefalet sözleşmesi nedeniyle açılan menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı banka hakkında ipoteğin fekki talebiyle açılan davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, genel kredi sözleşmesine kefalet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve ipoteğin fekki istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.2004 sayılı İcra ve İflas kanunu'nun 72. Maddesi.

3. Değerlendirme

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI.SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.