"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1250 Esas, 2023/1887 Karar
HÜKÜM : Asıl dava kabul, birleşen dava ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/347 E., 2020/781 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı temlik alan tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, dava konusu meblağ 358.160,00 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 369/2 hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
1. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; asıl borçlu ... ile banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi ve taksitli kredi sözleşmesine istinaden rotatif kredi kullandırıldığını, davalı ...'in işbu kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kat ihtarına rağmen kredi alacağının tahsil edilememesi üzerine kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili birleşen dosya dava dilekçesinde; genel kredi sözleşmesi ve taksitli kredi sözleşmesine istinaden davalıya rotatif kredi kullandırıldığını, borcun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek ihtarname düzenlendiğini, ihtarnameye rağmen de borç ödenmeyince ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının borca haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde; asıl borçlu ...'nın borca ve imzaya itiraz ettiğini, ...'nın 500.000,00 TL kredi çekecek iş kapasitesinin bulunmadığını, davacı bankanın hayali krediyi kendi adamlarına kullandırdığını, davalının, kuzenine 20.000,00 TL yönünden kefil olmak için davacı bankaya gittiğini, aradan zaman geçince bankadan ihbarnameler ve ödeme emirlerinin geldiğini, bu denli yüksek miktar bir kredi için herhangi bir teminat istenmediğini, maaşının ve bordrosunun dahil sorulmadığını, davalının da diğer herkes gibi bankalara güvendiğini, kuzenine kefil olacağım diye bankaya gittiğinde sözleşmelere imza attırıldığını, hile yapıldığını savunarak davanın reddine, kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
2.Davalı vekili birleşen dosyasında davaya cevap dilekçesinde; takip konusu kredi sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile birleşen dosya davalısı ...'nın kredi sözleşmesi altında kendisini bağlayıcı imzasının bulunduğu, asıl dosya davalısı ...'in “kredi ve kefalet limiti yazılı bulunan sözleşmenin boş olarak imzalatıldığı, sonrasında rızası hilafına doldurulduğu” yolundaki savunmasını yazılı delille ispatlayamadığı, her iki davalının kredi sözleşmesi nedeniyle asıl borçluya kullandırılan ve bilirkişi tarafından yerinde olduğu hesaplanıp raporunda gösterilen takipte talep edilen banka alacak miktarından sorumlu bulundukları gerekçesiyle her iki davanın kabulüne, davalıların icra takibine yönelik itirazlarının iptali ile asıl alacağın %20 oranına karşılık gelen icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalılarca istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ...'nun “genel kredi sözleşmesine kefil olarak imzasının alındığı, boş olarak düzenlenen genel kredi sözleşmesinin limitinin 500.000,00 YTL'ye çıkartılıp borçlandırıldığı” iddiasıyla ilgili kamu davasında yapılan yargılama sonunda açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan hapis cezaları ve mahkumiyetlerine, cezalarının ertelenmesine karar verilmişse de temyiz üzerine kararın, sanıkların suça konu sözleşmeleri aralarındaki anlaşmaya aykırı doldurulduğuna dair yazılı delil bulunmadığı gözetilmeden sanıklar hakkında beraat yerine mahkumiyet hükümleri kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle bozulduğu, asıl davanın davalısı ...'in müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinin imzalandığı 10.01.2006 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı BK) 53. maddesi gereği hukuk hakiminin ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı olmadığı gibi 818 sayılı BK’nın 484. maddesine göre kefaletin sıhhatinin, tahriri şekle riayet etmeye ve kefilin mesul olacağı muayyen bir miktar iradesine bağlı tutulduğu, 17.07.2012 tarihli Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu raporunda; davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu 01.10.2006 tarihli ve 200.000,00 TL meblağlı genel kredi sözleşmesinin şube için karar föyüne göre kredi kullandırım ve davalının kefaletinin alınmasına ilişkin kararın 27.06.2008 tarihli olduğu, işbu kredi sözleşmesinin sisteme 15.01.2008 tarihinde tanımlandığının belirtildiği, davalının kefalet imzasının alındığı tarihte sözleşmenin boş olarak davalıya imzalatıldığı, dolayısıyla kefalet miktarının ve kredi meblağının da sonradan doldurulduğu sonucuna varıldığı, ceza mahkemesinde sanık sıfatıyla yargılanan ve o tarihte davacı bankanın Eskişehir Şubesinde görevli olan çalışanların beyanlarında anılan kredi sözleşmesinin davalı- kefile boş olarak imzalatıldığını söyledikleri, 818 sayılı BK’nın 484. maddesinin emredici hükmü gereği kredi sözleşmesinde gerek kefalet miktarı gerekse kredi limiti yazılı olmadığından kredi sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, asıl davada davalı kefil hakkında açılan itirazın iptali davasının reddine, davacı- alacaklı bankanın haksız ve kötüniyetle anılan davalı- borçlu aleyhine dava konusu ilamsız icra takibine giriştiğinin ispatlandığı dikkate alınarak davalı yararına %40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, birleşen davada söz konusu kredi kullandırımına ilişkin dosya kapsamında yer alan 13 adet tediye fişindeki imzaların İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan alınan 08.01.2010 tarihli, objektif, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan rapor ile davalı- asıl borçlu ...'nın eli ürünü olduğu açıkça tespit edildiği, dava ve takip konusu kredi borcundan dolayı asıl borçlu sıfatıyla davalının sorumlu tutularak onun hakkında açılan itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle birleşen dava davalısının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı temlik alan tarafça temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalıya, birleşen dava ise aynı kredi sözleşmesini asıl borçlu sıfatıyla imzalayan davalıya karşı başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355. vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı temlik alanın temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (temlik alan) davacı ...Ş. harçtan muaf olduğundan ödediği temyiz ilam harcı ve temyiz başvuru harcının isteği halinde temyiz eden davacı ...Ş.'ye iadesine,
12.02.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.
VI.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı temlik alanın temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (temlik alan) davacı ... Varlık Yönetim A.Ş. harçtan muaf olduğundan ödediği temyiz ilam harcı ve temyiz başvuru harcının isteği halinde temyiz eden davacı ... Varlık Yönetim A.Ş.'ye iadesine,
12.02.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.