Logo

11. Hukuk Dairesi2024/2210 E. 2025/1218 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıya ait tescilli markanın, davacının önceki kullanımına dayanarak hükümsüzlüğüne karar verilip verilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının markayı tescilsiz olarak kullandığı mal ve hizmetler bakımından öncelikli hakkı bulunduğu kabul edilmekle birlikte, davalının kötü niyetli olduğuna dair yeterli delil bulunmadığı ve davacının kullanımının kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğe karar verilemeyeceği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/970 Esas, 2024/24 Karar

HÜKÜM : Esastan ret; davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Marmaris 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla)

SAYISI : 2020/259 E., 2021/135 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının "...+şekil" ibaresini, 35. sınıfta yer alan bir kısım hizmet bakımından adına marka olarak tescil ettirdiğini, ancak davacının "alp AKÜ" markasını tescilsiz olarak 2016'dan beri ürünlerin ambalajlarının üzerinde, sosyal medya sitelerinde yaptığı tanıtımlarda, işletme adı olarak ve internet sitesindeki alan adında kullanmakta olduğunu, markaların arasında işitsel ve kavramsal değerlendirme yapıldığında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davalının tescil ettirdiği dava konusu markayı hiçbir şekilde kullanmadığını, aksine İstanbul Akü ismi altında faaliyet gösterdiğini, davacının yıllarca emek ve sermaye ile tanıttığı, sektörde bilinir hale getirdiği ve uzun yıllardır markasal şekilde kullandığı işareti kendi adına tescil ettirmesinin davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu ileri sürerek davalı adına tescilli 2019/19049 tescil numaralı "...+şekil" ibareli markanın tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve markanın sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın önceye dayalı hak sahipliği iddiasının yerinde olmadığını, gerçek hak sahipliği için herşeyden önce markanın ticari hayatın içerisinde ve ticari etki yaratacak şekilde kullanılması yani markasal kullanım bulunması gerektiğini, davacının 2016 yılından itibaren faaliyete başladığı gözetildiğinde beyanlarının aksine uzun yıllara dayalı bir işletme geçmişinin bulunmadığının açık olduğunu, gerçek hak sahipliği için gerçek hak sahibi tarafından yapılan işaretin kullanımının belirli bir hizmet ile ilişkilendirilmesi ve markasal kullanım olarak nitelendirilebilmesinin en azından o işaret için belirli bir bölge ve ilgili çevrede ayırt edicilik sağlanmasının gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların aynı ilçede ve aynı sektörde çalışmakta olduğu, davacının alp akü ticaret ünvanlı işletmesini 01.03.2016 tarihinde açtığı, markaya ilişkin öncelikli kullanım hakkının bulunduğu, bu kullanımın istikrar içeren sürekli bir nitelik taşıdığı ve kullandığı ibareyi piyasada maruf hale getiren kişi olduğunu yerelden daha geniş bir alanda markayı tanınır hale getirdiğini ispatladığı, davacının alp akü adlı markayı, davalının başvuru tarihinden önce istikrar içeren, ayırt edici ve sürekli niteliğe haiz bir şekilde tescilsiz marka ve ticaret ünvanı olarak kullandığı, dolayısıyla marka üzerinde hak sahibi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli 2019/19049 tescil numaralı "...+şekil" ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve markanın sicilden terkinine karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davalıya ait, 2019/19049 tescil numaralı "...+şekil" ibareli markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, davacının 2016 yılından beri bu markayı tescilsiz olarak kullanıp kullanmadığı ve dolayısıyla önceye dayalı hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

1.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin karara yönelik davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 7. maddesinde, marka tescilinden doğan hakların münhasıran marka sahibine ait olacağı belirtilmekle birlikte, aynı Kanun'un 6/3 maddesi uyarınca önceye dayalı tescilsiz bir işareti markasal kullananların itirazı üzerine marka başvurusunun reddedileceği ve yine SMK'nın 6/9. hükmü uyarınca da kötüniyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği belirtilmiştir. SMK'nın 25/1. maddesinde ise 6. maddede sayılan bu hallerin mevcut olması durumunda mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği düzenlenmiştir.

SMK'nın 6/3. maddesi gereğince önceye dayalı tescilsiz işaret kullanımının ve ticaret unvanının hükümsüzlük hali olarak değerlendirilebilmesi için, işaretin ticaret sırasında markasal olarak belirli oranda ayırt edici hale gelecek şekilde kullanılması gerektiği gibi, bu durumun hükümsüzlüğe etkisi de ancak fiilen kullanılan mal veya hizmetler yönünden olacaktır. Ticaret unvanı açısından ise hükümsüzlüğe etki, fiili iştigal alanıyla sınırlı olarak gerçekleşecektir. Nitekim Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. (Dairemizin 24.01.2023 tarih ve 2021/8688 E., 2023/495 K. sayılı ilamı)

SMK'nın 6/9. maddesi uyarınca kötüniyetli marka başvurusu, hak sahibi olunmadığı bilinmesine rağmen dürüstlük kuralına aykırı şekilde başvuru yapılması durumunda söz konusu olabilecektir. (Ozan CAN, Türk Hukukunda Kötü niyetli Marka Başvuru ve Tescilinde İptal ve Hükümsüzlüğün Kapsamı Üzerine Düşünceler, Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, 2015, Cilt:1, Sayı:1, s.51).

Belirtmek gerekirse, marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötüniyetli olarak kabul edilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.07.2008 tarihli, 2008/11-501 E. ve 2008/507 K. sayılı kararı).

Somut olayda davacı, dava konusu işaretin tescilsiz kullanımına dayalı olarak, davalıya karşı ikame ettiği işbu davada markanın hükümsüzlüğünü istemiş, delil olarak da önceki tarihli esnaf ve sanatkarlar sicil tasdiknamesi, mesleki faaliyet belgesi, vergi levhası, sosyal medya görüntü ve ilanları ve faturalara dayanmıştır.

Dairemiz uygulamalarında bir işaretin başkası tarafından tescilsiz marka olarak kullanılması ile bir başkasının tescilli markasının aynısının bir başkası tarafından tescil edilmesi, tek başına kötüniyet olarak kabul edilmemektedir.

Dolayısıyla, davalının, davacının markasal olarak tescilsiz kullandığı "..." işaretinin aynısını marka olarak adına tescil ettirmiş olması, tek başına, marka başvurusunu kötüniyetle yaptığını göstermez. Zira marka başvurusunda kötüniyetin oluşabilmesi için Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.07.2008 tarihli ve 2008/501 E., 2008/507 K. ve 17.06.2021 tarihli ve 2017/11-25 E., 2021/778 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere markayı kullanma amacı olmadığı halde, rakiplerinin kullanımını engelleme, şantaj ve yedekleme yapma gibi hallerden en az birinin bulunması gerekmektedir. Somut olayda ise, marka tescilinde kötüniyet oluşturabilecek bir hal bulunmadığı anlaşılmaktadır. O nedenle, marka başvurusunda kötüniyet bulunduğunun kabulü doğru olmamıştır.

Somut olayda, davacı tarafından sunulan delillerin içeriği araç giydirme, teknik hizmetler gibi mal ve hizmetlere ilişkin olmakla birlikte, davalı adına tescil edilmiş ve hükümsüzlüğü istenen "...+şekil" ibareli marka ise 35. sınıfın bir kısım mal ve hizmetleri kapsamında davalı adına tescillidir.

Mahkemece, davacının işareti markasal kullandığı mal ve hizmetlerde önceliği/üstün hakkı olduğunun kabul edilmesi ve davacının fiili olarak kullandığı bu mal ve hizmetler yönünden davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru olmakla birlikte, davacının kullanımı kapsamında olmayan mal ve hizmetler yönünden davalının kötüniyetli olduğu kabul edilerek davanın tümden kabulü ile tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler yönünden markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru olmamıştır.

Şu halde Mahkemece yapılacak iş, hükümsüzlüğü istenen davalı markasının 35. sınıfta bir kısım mal ve hizmetlerde tescilli olduğu gözetilerek, davacı şirketin fiili iştigal alanı belirlendikten sonra, iki marka uzmanı ve ilgili sektörden bir uzmandan oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle, davacının dayandığı "..." ibaresinin markasal kullanıldığı mal veya hizmetlerin tespiti ve markasal kullanımın tespiti halinde sadece kullanımı tespit edilen mal veya hizmetler yönünden hükümsüzlük kararı vermekten ibaret iken, anılan hususlarda araştırma ve inceleme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1 hükmü uyarınca

dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.