Logo

11. Hukuk Dairesi2024/2738 E. 2024/7667 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından tescil ettirilen markaların, davacının daha önce kullanmakta olduğu markalarla aynı olması sebebiyle kötü niyetli tescil iddiasına dayalı marka hükümsüzlüğü davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, davacının Türkiye'deki ticari mümessilliğini yaparken davacının markasını bilerek ve davacının izni olmaksızın kendi adına tescil ettirdiğinin anlaşılması ve davalının kötü niyetli tescilde bulunduğunun tespiti gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1775 Esas, 2024/367 Karar

HÜKÜM : Yeniden hükümle davanın kısmen kabulüne

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen marka hükümsüzlüğü davasında verilen kararın temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddi ile kararın kaldırılmasına davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin Kırım bölgesinde yetişen “cabernet souvjgnon” adlı siyah üzümden elde edilen ve konsantre gıda takviyesi olarak kullanılan “...'ın” 90 lı yılların sonu itibarı ile seri üretime geçilerek Ukrayna, Rusya, Azerbaycan gibi ülkelere ihraç edilmeye başlandığını, davacının ... (KİRİL alfabesinde yazıldığı şekliyle ... ya da ... ) markasını, 23.01.2001 tarihinde Ukrayna ve Rusya da adına tescil ettirdiğini, 15.06.2005 tarihinden itibaren de WIPO nezdinde marka olarak tescil ettirdiğini, 2001-2002 yıllarından itibaren Türkiye’ye ihraç edildiğini, ihraç edilen ürünün şişe ve kutularında Latince ... yazıldığını, ürünün onkoloji dalında çalışan doktor ve tüm eczane depolarında tanındığını, davalı tarafından da 2003 tarihinden beri aralıklarla bu ürünün davacıdan ya da ürünü sattıkları Kabba isimli Ukrayna şirketinden veya diğer şirketlerden satın alınarak ithal edildiğini, 2013 yılından itibaren ürünün Türkiye’den ithali için herhangi bir sipariş olmaması üzerine davalı tarafından kötü niyetli olarak ... markalarını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde adına tescil ettirdiğini öğrendiklerini, ancak davacının uzun yıllar yaptığı reklam, makale, haber konferanslarla Türkiye de ve dünyada tanınır hale getirdiği ve gıda takviyesi konusunda son derece etkili bu ürünü davacının hak sahibi olduğunu bilerek ve emek sarfetmeden tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğunu, söz konusu markanın Rusya, Azerbaycan ve Ukrayna gibi kuzey ülkeleri başta olmak üzere uluslararası düzeyde tanınmışlığa sahip olduğunu, davacının bu markaların gerçek hak sahibi olduğunu bu nedenle söz konusu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinlerine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığından zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı şirket ortağının ... markalı üzüm ekstresini 2001 yılında Kırım Özerk Cumhuriyetinde tanıdığını, ürünün Türkiye’ye getirilmesi için davacıya mümessillik teklif ettiğini, davalının Ukrayna da yerleşik Kabba Ltd. ile anlaşarak ürünü bu firmadan ithal etmeye başladığını, Türkiye mümessili olan davalının 2002 yılı içinde 10 kişilik bir çalışma grubu oluşturup ürünü Türkiye çapında tanıtım için çalışmalara başladıklarını, markayı Türkiye çapında tanıttıklarını, davacının ilk ihracatını davalıya yaptığını, geçen bunca yıl içinde Azerbaycan ve Rusya dışında hiçbir ülkeye satış yapmadıklarını halen yurt dışında faaliyetlerinin olmadığını, küçük ölçekli bir firma olduğunu, markayı tescil ettirildiğinin davacıya bildirdiklerini, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

III. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, Yargıtay bozma ilamında da açıklandığı üzere, davalının davaya konu markanın davacıya ait olduğunu bildiği hatta davacının Türkiye"de ticari mümessilliğini yapmak amacıyla "..." markasını taşıyan ürünleri dava dışı kabba şirketi aracılığıyla davacıdan dolaylı olarak ithal edip sattığı kendi ikrarı ile sabit olup; davalı, "..." ibaresini bu ibarenin gerek latin, alfabesi gerekse de kril alfabesindeki yazım şekilleriyle adına tescil ettirmiş olduğu (dava konusu 2013/81802 sayılı marka davacı adına yurt dışında tescilli olan "..." ibaresini aynen içermekte ve münhasıran bu ibareden oluşmaktadır) davaya konu 2003/30653 sayılı marka, süresinde yenilenmeyip müddet hale geldiği bunun yanında, davalı her ne kadar davacının marka tescilinden haberdar olduğunu ve bu hususa muvafakat ettiğini savunmuşsa da davacının bu iddiayı yalanladığı, davalı yanın bu savunmanın aksini kanıtlayacak delil ibraz etmediği, davalının başkasına ait olduğunu bildiği markayı gerçekte kullanma amacı olmaksızın kendi adına mal etmek, davacının bu markayla Türkiye'de ticaretini yapmasını engellemek ve yedekleme amacıyla adına marka olarak tescil ettirdiği, ve tescilde kötüniyetli olduğu, kötüniyetin varlığı halinde sessiz kalma yolu ile hak kaybının söz konusu olmayacağı ve kötüniyetin bölünemeyeceği, 556 sayılı KHK'nın 8. maddesinin ikinci fıkrası ve aynı KHK'nın 42. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca ticari vekil veya temsilcinin marka sahibinin izni olmaksızın markayı adına tescil ettirmesinin bir nispi ret ve hükümsüzlük sebebi olarak öngörüldüğü göz önüne alındığında davanın kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddi ile kararın kaldırılmasına davanın kısmen kabulüne, davaya konu 2003/30653 sayılı ... markası müddet olduğundan bu marka hakkında konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı adına 2006/52756 sayılı ... markasının, 2013/81802 sayılı ... markasının ve 2013/81793 sayılı ... markasının tescilli oldukları tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiş, karar davalı vekillince temyiz edilmiştir.

IV. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davalı adına tescilli 2005/30653 sayılı ..., 2006/52756 sayılı ..., 2013/81802 sayılı ... ve 2013/81793 sayılı ... markalarının kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.556 sayılı KHK'nın 8. maddesinin ikinci fıkrası ve 42. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi.

3. Değerlendirme

Dosyadaki yazılara, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

V. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 04.11.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.