"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/89 Esas, 2024/79 Karar
HÜKÜM : Asıl dava hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalının davacının bayisi olduğunu, bu ticari ilişki kapsamında 18 adet faturanın düzenlendiğini, davalının vadesi gelen fatura alacaklarını ödemediğini, davalıya tebliğ edilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul 37. İcra Müdürlüğü'nün 2014/19622 E. sayılı dosyasıyla takibe girişildiğini, ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın % 20 oranında icra inkâr tazminatının davalıda tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2.Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki beyanlarıyla bu ticari ilişki kapsamında 119 adet faturanın düzenlendiğini, vadesi gelen fatura alacaklarının ödenmediğini, tebliğ edilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul 37. İcra Müdürlüğü'nün 2014/19624 E. sayılı dosyasıyla takibe girişildiğini, ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın % 20 oranında icra inkâr tazminatının davalıda tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı alacağının muaccel olmadığını, temerrüt durumunun da oluşmadığını, takibin kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 10.12.2020 tarih ve 2020/59 E. 2020/404 K. sayılı kararıyla taraflar arasındaki bayilik sözleşmesine göre oluşan cari hesap nedeniyle davacının alacaklı olduğu, davalı tarafın ödeme savunmasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinafı üzerine istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiş olup davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 11.10.2022 tarih ve 2021/4474 E. 2022/6886 K. sayılı kararıyla; "...1-)... davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz isteminin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Davalı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, birleşen dava, bayilik ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı bu ilişkiden kaynaklanan borcunu kambiyo senedi vermek suretiyle ödediğini, davacının bu senetleri tahsil ettiği halde alacağından mahsup etmeyip mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığını savunmuş, 29.12.2015 tarihli dilekçesiyle, zikredilen kambiyo senetlerinin hangileri olduğunu senetlere ilişkin bir takım bilgiler vererek açıklamıştır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davaya konu ihtilaf nedeniyle, davacı yanın 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin incelemeye sunulduğu, davalı tarafça dökümü yapılan çeklerin keşide ve gönderi tarihlerinin neredeyse tamamına yakınının 2011 ve 2012 yıllarına ait tarihleri taşıması sebebiyle belirtilen çeklerin kayıtlara alınıp alınmadığının tespit edilemediği, keza 2013 ve 2014 yıllarına ait keşide tarihleri taşıyan bir takım çek ve senetlerin kayıtlara alınıp alınmadığının ise davalı tarafça yapılan döküm ve davacı kayıtları arasındaki uygunsuzluklar sebebiyle tespit edilemediği belirtildikten sonra, davalının zikredilen savunmasının izaha muhtaç olduğu mütalaa edilmiş, mahkemece rapor bu haliyle hükme esas teşkil ettirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 31. maddesi, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmünü, 222/1 maddesi, “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” hükmünü, 281/2. maddesi ise, “Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.” hükmünü haizdir. Yapılan açıklamalar ve zikredilen Yasa hükümlerine göre, mahkemece, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için, öncelikle davacı yanın 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin ticari defterinin dosyaya ibrazının sağlanması, taraflardan bilirkişi raporunda belirtilen hususlara ilişkin açıklama istenilip delillerinin sorulması ve belirtilen eksiklikler giderildikten sonra bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, davalı vekili 20.06.2016 tarihli dilekçesiyle, davacı tarafın müvekkiline 01.06.2016 tarihinde bir mutabakat mektubu gönderdiğini, bu mektupta müvekkilinden sadece 42.063,75 TL alacaklı olduğunu, başkaca bir alacağı bulunmadığını ikrar ettiğini ileri sürerek söz konusu mutabakat mektubunu dosyaya ibraz etmiştir. Davacı vekili, söz konusu mutabakat mektubunun gönderildiğini kabul etmekle birlikte, bu mektuba davalının iddia ettiği gibi bir anlam yüklenemeyeceğini savunmuştur. Bu hale göre mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme ve ticari işleyiş gözetilerek söz konusu mektuba davalının yüklediği gibi bir anlam verilip verilemeyeceğinin tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, asıl davaya yönelik temyiz başvurusunun reddine karar verildiği bu dava nedeniyle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığı, birleşen dava yönünden ise davalı taraf, takibe konu borcun verilen kambiyo senetleri ile ödenmiş olduğunu ileri sürmüşse de, davalı tarafça, dosyaya sunulan çek ve senetlerin arka yüzünü gösterir fotokopiler, çek bordroları ve senet teslim makbuz asıl veya suretlerinin dosyaya sunulamaması, bu anlamda kambiyo senedi ile borcun ödenmiş olduğu iddiasının ispat edilememesi nedeniyle davalı tarafın bu yöndeki ödeme iddialarına itibar edilmediği, davacı tarafından, anılan hesap mutabakat mektubunun gönderildiği kabul edilmekle birlikte bu mutabakatın henüz yasal takibe konulmamış, dava konusu dışında bir alacağın bildirimi niteliğinde olduğu, davaya esas takiplerden sonra davalıya karşı cari hesap alacağı nedeniyle alacağın tahsili amacıyla başkaca takiplerin de yapıldığının belirtildiği, temin edilen 20.11.2023 tarihli bilirkişi raporu, taraf beyanları, davalı tarafın, ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapor dikkate alındığında, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin dava tarihinden sonra da devam ettiği, söz konusu mektuba davalının iddia ettiği gibi bir anlam yüklenemeyeceğinin anlaşıldığı, bu nedenle davalının bu yöndeki iddialarına da itibar edilmediği, toplanan tüm deliller kapsamında, davacı tarafın, birleşen davaya konu icra takibi nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu, davalının gerek takip tarihinden önce, gerekse takip ve dava tarihinden sonra borcu ödediğine veya borcun başka bir sebeple sona erdiğine ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunamadığı, alacağın likit olması nedeniyle davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl dava hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulü ile davalı tarafın takip dosyasına vaki itirazının iptali ile, takibin (tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla) takip talebindeki şartlarla kaldığı yerden devamına, kabul edilen alacak miktarı üzerinden % 20 oranında belirlenen 97.664,60 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
IV. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleşen davalar, faturalara dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takiplere yapılan itirazların iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi
3. Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, İlk Derece Mahkemesince 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
V. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 22.10.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.