Logo

11. Hukuk Dairesi2024/3034 E. 2024/4924 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından davalı bankaya yapılan ödemenin istirdadının gerekip gerekmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davaya konu icra takibinin halen devam etmesi ve infazen kapatılmaması nedeniyle, istirdat davası için öngörülen hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/72 Esas, 2022/152 Karar

HÜKÜM : Başvuruların esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2019/685 E., 2021/1852 K.

Taraflar arasındaki istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı bankanın müvekkilleri aleyhine 10.07.2015 tarihinde, 07.11.2014 tanzim, 08.07.2015 vade tarihli ve 2.300.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığını, müvekkillerinin haciz baskısı altında davalı bankaya 1.598.286,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, ayrıca taşınmazları üzerine konulan hacizlerin kaldırılması için de icra dosyasına 70.397,74 TL tahsil harcı ödediklerini, ancak senette yer alan imzaların müvekkillerine ait olmadığını, nitekim İcra Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada da senetteki imzanın müvekkillerine ait olmadığının tespit edildiğini ileri sürerek 1.668.683,74 TL'nin davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu edilen ödemenin davacılar tarafından değil dava dışı Tuğcular...Ltd. Şti. tarafından yapıldığını, davacıların aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacıların müvekkili banka ile dava dışı Güntur..Ltd. Şti. arasında 07.11.2014 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, bunun yanında her iki davalının da adı geçen şirketin borçlarının teminatı olmak üzere taşınmazlarını müvekkili banka lehine ipotek ettiklerini, ...Ltd. Şti. tarafından yapılan ödemenin dava konusu kambiyo takibiyle bir ilgisi bulunmayıp adı geçen şirketin ödemeyi davalılar tarafından borcun teminatı olmak üzere verilmiş ipoteklerin kaldırılmasını için yaptığını, nitekim söz konusu ödemeden sonra davacıların taşınmazları üzerindeki ipoteklerin kaldırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1.İlk Derece Mahkemesinin 18.07.2018 tarihli kararıyla, davacıların, davalı bankayla dava dışı Güntur..Ltd. Şti. arasında 07.11.2014 tarihinde akdedilen 2.300.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, davaya konu icra takibine dayanak yapılan senedin genel kredi sözleşmesinin teminatı olmak üzere verildiği, davalı bankanın, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın ödenmemesi üzerine teminat olarak aldığı senedi takibe koyduğu, davaya konu senette yer alan imzalar her ne kadar davacılara ait olmasa da davacıların, imza itirazında bulunmadıkları söz konusu kredi sözleşmesi sebebiyle davalı bankaya borçlu olduğu, yapılan ödeme miktarınca davacıların kefalet sorumluluğu son bulduğu gibi davacıların taşınmazları üzerindeki ipoteklerin de kaldırıldığı, davacıların bu aşamadan sonra senetteki imzaya itiraz ederek istirdat talebinde bulunmalarının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Bölge Adliye Mahkemesinin 04.07.2019 tarihli kararıyla, davacı yanın replik dilekçesiyle, 07.11.2014 tarihli sözleşmeye yönelik imza itirazında bulunduğu, bu hale göre, İlk Derece Mahkemesince, imza incelemesi yaptırılması ve imzanın davacılara ait olmadığının tespiti halinde ise yapılan ödemeyle birlikte ipoteklerin kaldırıldığı gözetilerek ödenen paranın ipotek bedelinden mahsubuyla kalan kısmın istirdadı gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3.İlk Derece Mahkemesinin, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine verdiği yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yaptırılan imza incelemesiyle 07.11.2014 tarihli sözleşmede yer alan imzalarının davacılara ait olmadığının tespit edildiği ancak her iki davacının da adlarına tescilli taşınmazları, dava dışı asıl borçlunun bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olmak üzere toplam 1.500.000,00 TL limitle davalı banka lehine ipotek ettikleri, ipoteklerin üst sınır ipoteği olduğu, davacıların ipotek limitini aşar şekilde toplam 1.668.683,74 TL ödeme yaptıkları, kaldırma kararı gereğince limiti aşan kısmın davacılara iadesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 168.683,74 TL'nin davalıdan istirdadına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu ipoteklerin, müvekkillerine vekaleten asıl borçlu şirketin yetkilisi olan ... tarafından tesisi edildiğini, vekilin kendi lehine müvekkillerine ait taşınmazı ipotek etmesinin geçersiz olduğunu, bunun yanında, ipoteğin asıl borçlu tarafından kullanılan kredilerin teminatı olmak üzere tesis edildiğini, müvekkillerinin kefalet imzasının geçersiz olduğu tespit edildiğinden başka bir deyişle ipoteğin sebebi geçersiz hale geldiğinden ipotek muamelesinin de geçersiz olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın aktif husumet ve hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, davaya konu icra takibinin kambiyo senedine dayalı olarak yapıldığını, müvekkili tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi için yapılan bir takip bulunmadığını, dava dışı ...Ltd. Şti. tarafından yapılan havalede açıkça, ödemenin davacıların kefalet borcuna mahsuben yapıldığının belirtildiğini, bu nedenle yapılan ödemenin ipotek bedelinden değil kefalet borcundan mahsubu gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacıların aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı ve dava dışı şirketin hesabından davalı bankaya yapılan havalenin istiradının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı Kanun'un 72 inci maddesinin yedinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Davalı vekilince, huzurdaki istirdat davasının 2004 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin yedinci fıkrasında öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı savunulmuş ise de Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 20.11.2019 tarih, 2018/290 E. ve 2019/5220 K. ve 24.04.2017 tarih, 2016/7788 E. ve 2017/3214 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere icra dosyasındaki borç, tahsil harcı da dahil olmak üzere tüm ferileriyle birlikte tamamen kapatılmadığı sürece anılan Yasa hükmüyle öngörülen hak düşürücü süre işlemeye başlamaz. Somut olayda, davaya konu icra takibinin halen devam ettiği, infazen kapatılmadığı anlaşılmakta olup hak düşürücü süre işlemeye başlamadığından davalı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazı yerinde görülmemiştir.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.