"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI :2022/1650 Esas, 2024/669 Karar
HÜKÜM :Ret Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ :İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2017/443 E., 2022/49 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu senedin düzenlendiği 31.12.2006 tarihinde ...'ın mesul müdür olduğunu, şirket ile mesul müdür arasında vekalet ilişkisinin bulunduğunu, ancak düzenlenen senette davalının kendi ile sözleşme yaparak kefalet sözleşmesi kurduğunu, bu durumda davacı şirketin müteselsil kefilliğinin geçersiz duruma geldiğini, senet borçlusu ... ile senet alacaklısı ... arasında ticari ilişki söz konusu olmadığını, alındığı iddia edilen senet bedelinin şirket kayıtlarında gösterilmediğini, 31.12.2006 tanzim tarihli senette senedi borçlusu olan ...'ın müvekkil şirketi kefil gösterme ve kambiyo senedi düzenleme yetkisinin bulunmadığı, büyük meblağlı bir senedin tanzim tarihi ile vadesi arasında 9 yıl gibi sürenin olmasının ticari hayatın gerçekleri ile bağdaşmadığını, senedin 31.12.2006 tarihinde düzenlenmediğini, davalı ...'ın müvekkil şirkette temsil yetkisi sona erdikten sonra gerçeğe aykırı bir şekilde, müvekkil şirketi zarara uğratmak kasdıyla ve tanzim tarihi de temsil yetkisi devam edecek şekilde gerçeğe aykırı tanzim ettiğini, senet alacaklısı davalı ile senet borçlusu davalının müvekkilinin hissedarını ve eşini zarara uğratmayı amaçladığını ileri sürerek borca itirazın kabulü ile, müvekkili aleyhine yapılan icra takibinin iptalini, kötü niyetli takip yapan davalı tarafın %20'den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatı ödemesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; muvazaa iddiasının davacı tarafından müvekkili adına ileri sürülemeyeceği gibi aksi olsa dahi davacı-borçlu tarafından yazılı delille ispatlanması gerektiğini, senedin tanzim tarihinde müvekkil ve davacı şirketin şu anki ortağı ve temsilcisi olan ... birlikte ortak olduklarını, o dönem şirketin de bir aile şirketi olduğunu, müvekkilinin kendi aile şirketini zarara uğratmaya yönelik işlem yapmasının düşünülemeyeceğini, davaya konu icra takibine konu edilen borcun 1.500.000,00 TL' sinin vadeden önce diğer davalı alacaklı ...'e peyderpey ödendiğini, alacaklının borcun kalan kısmından da vazgeçtiğini, borcun kalmadığına dair alacaklı tarafından müvekkile ibraname verildiğini, davacının hukuki yararı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin icra takibinin dayanağı olan bono altındaki imzaların yetkili kişi tarafından imzalandığını kabul ettiğini, icra takibine davacı borçlu şirket tarafından itiraz edilmediğini, diğer borçlu ...'ın ise İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/348 E. sayılı dosyasıyla borca itiraz ettiğini, davanın derdest olduğunu, müvekkilinin bono metninde de yazılı olan “nakit” alacağını yargılama sürecinde ispat edeceğini, davacı şirketin şu anki yetkilisi ve ortağı olan ... ile takip konusu senedi imzalayan diğer borçlu ...'ın baba-oğul olduklarını, asıl muvazaa ilişkisinin davacı şirket yetkilisi ... ile diğer borçlu ... arasında gerçekleştiğni, bononun düzenlendiği 31.12.2006 tarihinden önce diğer davalı ... ile davacının hisselerinin tamamının satışı konusunda anlaştıklarını, müvekkili ile şirket ve ortağı arasında imzalanan şirket hisselerinin satışına ilişkin düzenlenen 20.08.2006 tarihli hisse devir protokolüne göre müvekkilim 675.000,00 USD karşılığında ... Medikal Sağlık ve Koz.Ürün.San.ve Tic.Ltd.Şti.’nin tüm hisselerini devralacağını, yine protokole işlemden tek taraflı vazgeçilmesi halinde 125.000,00 USD cezai şart ödeneceğinin yazıldığını, müvekkilinin protokolde yazılı 675.000,00 USD’yi davalı ...’a ödediği ve devir için yasal prosedürün işlemesi için davalı ...’ın işlemlere başlamasını beklediğini, ancak aradan geçen uzun süreye rağmen devir işlemleri gerçekleşmediği, davalı ...'ın müvekkilinin ödediği parayı da iade etmediğini, davalı ...'ın şirket hisselerini satmaktan vazgeçtiğini, aldığı parayı da kullandığını ve kısa süre içinde veremeyeceğini, müvekkilinin ödediği paranın, faizi ve cezai şart karşılığında icra takibine konu 1.800.000,00 USD’lik bonoyu aldığına dair ... ile 31.12.2006 tarihli protokolü ve tutanağı düzenlendiğini, vade tarihinden icra takibinin başladığı tarihe kadar olan süreçte ...'ın müvekkilini sürekli oyaladığını, şirketin %50 hissesinin başka bir şahsa devredildiğini öğrenince icra takibi başlattığını savunarak davanın reddini, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu yapılan bonoda davacı şirketin müşterek müteselsil kefil sıfatıyla bono üzerindeki düzenleme tarihi itibari ile yetkilisi olan davalı ...'ın imzasının bulunduğu, bu bağlamda davacı şirketin bononun aynı zamanda tarafı olduğu, bonoda borçlu sıfatıyla taraf olan şirketin bononun muvazaalı olarak düzenlendiğini yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, bononun muvazaalı olarak düzenlendiği yönünde dosyaya yazılı kesin delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça ve fer'i müdahil vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ...'ın hem keşideci olarak asaleten, hem de kefil (avalist) olarak davacı şirket adına şirket temsilcisi sıfatı ile bonoyu imzaladığı, senette asıl borçlunun davalı ... olduğu, senedin ...'ın borcu nedeni ile düzenlendiği, davalı ...'ın şirket adına kefil sıfatı ile attığı imzanın müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmayacağı, bu hususta şirket tarafından kendisine verilen açık bir izin yahut icazet olmadığı, bonodaki avalin geçersiz olduğu ve davalı şirketi bağlamayacağı, davalılardan ...'ın davalı ...'in kız kardeşi ile birlikte yaşadığı, her ne kadar ceza mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin hüküm niteliğinde değil ise de; kararın gerekçesinde davalıların "fikir ve eylem birliği içerisinde eski tarihli senet tanzim edip, icraya koymak sureti ile katılana ait şirketi dolandırmaya teşebbüs ettikleri davalıların birlikte hareket ettiklerine" yer verildiği, davalının sunduğu adi yazılı protokollerin her zaman düzenlenebileceği, 20.08.2006 Tarihli protokolde hisse devrine ilişkin paranın ...'a ödendiğine yer verildiği, protokolde davacı şirketin diğer hissedarı ...'ın isim ve imzasının yer almadığı, 31.12.2006 tarihli protokolde de.....'ın devre onayının olmadığının belirtildiği, bu nitelikteki protokollerin davacı şirketi bağlamayacağı, davalı ...'in bu durumu bilebileceği, bonoda keşideci ile avalist arasında alacaklı-borçlu ilişkisi bulunmadığı, davalı ... yönünden davacı aleyhine takip başlatılmadığı, feri müdahil ... istinafa başvurmuş ise de; feri müdahilin istinafa başvurma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, feri müdahil ...'nın istinaf isteminin usulden reddine, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın davalı ... yönünden kabulü ile, İstanbul 26.İcra Müdürlüğü'nün 2017/14558 Esas sayılı dosyası ve takibe konu 1.800.000,00 USD bedelli 31.12.2006 tanzim, 31.12.2015 ödeme tarihli bono yönünden davacının davalı ...'e borçlu olmadığının tespitine, takip konusu alacağın takip tarihindeki TL karşılığı olan 7.249.825,76 TL'nin %20'si oranında kötüniyet tazminatının davalı ...'den alınarak davacıya verilmesine, davalı ... yönünden davanın pasif husumet yönünden redine karar verilmiş, karar, davalı ... vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, bonoya dayalı takip nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 355. vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI.SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 12.03.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.