"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/225 Esas, 2024/518 Karar
HÜKÜM : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/163 E., 2023/198 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/195 E., 2016/36 K. sayılı dosyası ile davacı aleyhine, marka haklarına tecavüzün tespitini, refi, meni davasını ikame ettiğini, sonuç olarak bu davanın reddine karar verildiğini, ancak haksız açılan bu dava ile birlikte müvekkiline ait ürünlerin toplatılmasının talep edildiğini, müvekkilin İstanbul'daki bir bayisinden ve Mersin'de gümrüklü bölgeden ürünlerin mahkeme kararı ile alındığını, bunun duyulması ile müvekkilin ticari olarak zor duruma düştüğünü, İstanbul'daki bayiye bedel iadesi yaptığını, piyasada müvekkili firma ile çalışan tüm firmaların ürünlerin toplatılması tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, ticari itibarının zedelendiğini, ciddi kar kayıpları yaşamaya başlandığını, davalının bu haksız davayı ve alınan haksız tedbirleri dünyadaki satışların tekelini elinde tutmak için başlattığını ve davacıyı bu şekilde maddi-manevi zarara uğrattığını ileri sürerek haksız fiilden kaynaklı zararlar nedeniyle belirsiz alacak niteliğinde olmak üzere 200.000,00 TL maddi, 800.000,00 TL manevi tazminatın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını müvekkilince açılan davanın haksız bir dava olmadığını, davada marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti yönünde kısmen kabul kararı verildiğini, davacının uğradığını iddia ettiği zarar miktarını somut delillerle ispatlamadığını, davalının kanundan doğan haklarını kullandığını, davada hükmolunan ihtiyati tedbirlerin haksız olmadığını, haksız fiil şartının da gerçekleşmediğini, tüzel kişiliğin manevi kişilik hakları bulunmadığından manevi tazminata hükmedilemeyeceğini, tazminat koşullarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile haksız ihtiyati tedbirden kaynaklı davalar yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 399/3. maddesinde tazminat davasının kararın kesinleştiği, yahut tedbirin kalktığı tarihten itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerektiğinin belirtildiği, davalının süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunduğu, ilgili dosyada kararın kesinleştiği tarihin 15.06.2020 tarihi olduğu, arabuluculuk başvuru tarihinin ise 14.06.2022 tarihi olduğu, davacı kesinleşen kararın kendilerine 19.07.2020 tarihinde tebliği edildiğini beyan etmiş olup, gerek kesinleşme gerekse de tebliğ tarihinden itibaren arabuluculuğa başvurma tarihi arasında 1 yıllık sürenin fazlasıyla geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davalarının kararın kesinleşmesinden başlayarak 1 yıl içerisinde açılmasının gerektiği anlaşılıyorsa da, davacının ileri sürdüğü haksız fiil zamanaşımının kararın kesinleşmesinden itibaren başlatılmasının mümkün bulunmadığı, davacının, mahkemenin karar tarihi, en geç Yargıtay'ın onama tarihi itibarıyla davalının mahkemece reddedilen kısım yönünden, fiillerinin haksız olduğunu öğrenmiş sayılacağı, arabulucuya başvuru tarihi itibarıyla 2 yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin dolduğu, sonuç itibarıyla davanın reddi doğru ise de karar gerekçesinin düzeltildiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı tarafından haksız olarak ikame edilen dava ve uygulanan haksız ihtiyati tedbirler nedeniyle uğranılan maddi-manevi zararların tazmini istemine ilişkin olup; uyuşmazlık, davada zamanaşımı süresinin geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.
B.Değerlendirme ve Gerekçe
1.İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.İşbu davada uyuşmazlık, tarafların imzaladığı öninceleme tutanağında da tespit edildiği üzere, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/195 E. sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararının infazı nedeniyle davacının uğradığı farklı zararların tazmini istemine ilişkindir.
Haksız ihtiyati tedbir kararı nedeniyle uğranılan zararlar, HMK'nın 399. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddesinin üçüncü fıkrasına göre tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Somut olayda, İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/195 E. sayılı dosya kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararı hükmün kesinleşmesine kadar devam etmiş, hüküm 15.06.2020 tarihinde kesinleşmiş olmakla birlikte davacı, hükmün kesinleşmesinden bir yıl geçtikten sonra, 14.06.2022 tarihinde arabulucuya başvurmuştur. Davalı ise süresinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı def'inde bulunmuştur.
Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, HMK'nın 399/3. maddesine göre hükmün kesinleşme tarihinden, davacının arabulucuya başvurma tarihine kadar 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, somut olaya ilişkin özel düzenleme gözönüne alınmadan genel haksız fiil hükümlerine göre zamanaşımı süresinin hesaplanması doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK'nın 370/2 hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca davacının Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 18.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.