Logo

11. Hukuk Dairesi2024/3570 E. 2025/2181 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, davalıya olan borcunu temsil eden bononun cebir ve tehdit altında imzalandığı iddiasıyla borçlu olmadığının tespiti ve bononun iptalini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının cebir ve tehdit iddiasını ispatlayamaması ve ilk derece mahkemesinin davacının tanık beyanları ve savcılık soruşturma dosyası içeriği de göz önünde bulundurularak davanın reddine karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmaması gözetilerek, bölge adliye mahkemesinin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1683 Esas, 2024/670 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2018/579 E., 2022/305 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, babasına ait şirkette dezenfektan üretimi yaptığını, davalılarla imzalanan anlaşmaya göre müvekkilinin üretim konusunda danışmanlık yaparak üretimi organize edeceğini, 13.02.2016 tarihinde davalının, müvekkilini Ankara'ya toplantı yapmak üzere uçak gidiş dönüş biletini almak suretiyle çağırdığını, silah gösterilerek darp ettiklerini, o sırada bir kısım evraklara zorla imza attırdıklarını, neye imza attığını göremediğini, müvekkilinin davalılara böyle bir borcu olmadığı gibi takibe dayanak bononun 13.02.2016 tarihinde zorla imzalatılan evraklardan biri olabileceğini düşündüğünü, o gün birden fazla evrak imzalatıldığı için senedi hatırlayamadığını, imza ve yazının müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek 70.000,00 euro bedelli bonodan dolayı müvekkilinin borçlu olmadığı tespitiyle senedin iptaline, İstanbul 30. İcra Müdürlüğünün 2018/41735 E. sayılı takibin iptaline, davalının alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket ile davacı taraf arasında 26.02.2015 tarihinde fikri mülkiyet sözleşmesi akdedildiğini, davacı tarafın müvekkili şirkete dört kez nano gümüş sevkettiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya 50.000,00 USD + 20.000,00 € ödeme yapıldığını, ancak davacı tarafından teslim edilen ürünlerin taşıması gereken teknik özellikleri taşımadığının ve etkisiz olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafça 26.02.2015 tarihinde akdedilen fikri mülkiyet sözleşmesine aykırı hareket edildiğinin mutabakatla belirlendiğini, tarafların işbu toplantıda 26.02.2015 tarihli sözleşmeyi sona erdirme iradesine ulaşıklarını ve 11.02.2016 tarihli ibranameyi imzaladıklarını, davacı tarafın ödenen bedellerin iadesi için yargılama konusu senedi tanzim ettiğini ve müvekkili şirkete teslim edildiğini, 2016 yılında düzenlenen toplantıda darp edildiğini, ölüm tehdidi aldığını ve kendisine zorla belgeler imzalatıldığını iddia ettiğini ancak herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını, yargılama konusu icra takibinin başlatılması üzerine şikayet zamanaşımı süresi geçtikten sonra savcılık nezdinde şikayet hakkını kullanarak huzurda açtığı davaya delil oluşturmak istediğini savunarak davanın reddi ile davacının tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile senedin zorla imzalatıldığı iddiasının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 37. maddesindeki korkutma kapsamında kaldığı, davacının tanık deliline dayandığı ve tanıkların dinlendiği, icra takibinin dayanağı olan bir adet bonoda ...'na atfen atılmış imzanın davacı ...'nun eli ürünü olduğunun anlaşıldığından bahisle davanın reddine karar verildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/2831 Soruşturma, 2019/93867 K. sayılı soruşturma dosyasında da iddianın müştekinin soyut iddiasından öteye gitmediği, şikayet tarihi ve olay tarihi arasında uzunca bir süre geçtikten ve hakkında icra takibi başlatıldıktan sonra bu şekilde bir şikayette bulunmasının hayatın olağan akışına da uygun olmadığından bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, dinlenilen tanıkların da olaya bizzat şahit olmadıkları, davacının tehdit ve cebir iddiasını dolayısıyla davasını ispatlayamadığı, tedbir kararının infaz edilmediği gerekçesiyle davanın ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı senedin sonradan doldurulduğunu ileri sürmüş ise de; açığa imzalı senet düzenlenmesi mümkün olup davacının senedin rızası dışı/anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat edemediği, davacı, ibranamedeki imzayı kabul etmemiş ise de; senedin cebir ve tehdit ile alındığı hususu ispatlanamadığından bu yönde inceleme yapılmamasında da eksiklik bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, cebir tehdit iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 27.03.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.