Logo

11. Hukuk Dairesi2024/4290 E. 2025/2622 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalıya verdiği çek ve bonoların teminat veya tehditle verildiği iddiasıyla açılan menfi tespit davasında, davacının borçlu olmadığının tespiti talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı vekilinin, davacının 400.000 TL bedelli çeki, önceki borcun ödenmesi amacıyla verdiğini kabul etmesine ve çekin karşılıksız çıktığının anlaşılmasına rağmen, geçersizliği iddia edilen bir protokole dayalı cezai şart kapsamında takibe konulmasının kabul edilemeyeceği gözetilerek, davacının bu çek ve buna dayalı takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmeyerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıdan faiz karşılığı ödünç para aldığını ve bu paralara karşılık 15.03.2017 tarihli ... lehine 100.000,00 TL bedelli; 05.03.2017 tarihli...lehine 600.000,00 TL bedelli; davalı lehine 15.03.2017 tarih ve 65.000,00 TL bedelli; 31.03.2017 tarih ve 42.500 TL bedelli bonoların düzenlendiğini, müvekkilinin bu borçlara istinaden bir kısım ödemelerin yanında davalının eski avukatı tarafından aynı borca istinaden başlatılan İstanbul 30. İcra Müdürlüğü'nün 2018/21433 E. sayılı dosyasında da ödemeler yaptığını, müvekkilinin yapmış olduğu bu ödemelerin karşılığı olan kısım yönünden senetlerin iadesini istemesine rağmen iade edilmediğini ve bakiye kısım ödendiğinde iade edileceğinin belirtildiğini, ayrıca borcunu ödeyeceğinin teminatı olarak 400.000,000 TL bedelli ek bir çekin de istendiğini ve davalıya teslim edildiğini, müvekkilinin davalıdan toplam 807.500,00 TL civarında borç alıp yaklaşık 260.000,00 TL ödediğini, buna göre bakiye 547.500,00 TL borcu kalmasına rağmen davalının bir protokolle birlikte borcunun 200.000,00 USD olduğunu iddia ederek aynı bedeldeki bonoyu imzalamasını müvekkilini tehdit ederek istediğini, tehditten korkan ve 200.000,00 USD bedelli bononun imzalanması halinde diğer tüm bonoların iade edileceğiyle korkutulan müvekkilinin anılan protokol ve bonoyu imzalamak zorunda bırakıldığını, bono imzalanmasına rağmen davalının önceki senetleri iade etmediği gibi yapılan ödemelerin mahsup da edilmediğini, davalının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/18196 soruşturma sayılı dosyasında bu iddiaları ikrar ettiğini, davalının yönlendirmesiyle dava dışı şahıslara da bu süreçte ödemeler yapılmasına rağmen davalının kabul etmediğini, nihayet davalının talebiyle 6.000,00 USD’lik ödeme yaparak ilk başta düzenlediği senetleri iade aldığını, davalının ceza şikayetinde verdiği paranın çok üstünde faiz istediğini ve bu şekilde senetler düzenlendiğini kabul ettiğini, tüm bu süreçlerde 607.500,00 TL borç alan müvekkilinin 447.363,00 TL ödemede bulunduğunu ve bakiye 366.137,00 TL borcu kaldığını, davalının tüm bunlara rağmen 400.000,00 TL'lik çeki İstanbul 28. İcra Müdürlüğü'nün 2019/15621 E. sayılı dosyasında 200.000,00 USD'lik bonoyu ise 2019/15622 E. sayılı dosyasında icra takibine konu ettiğini, takiplere konu çek ve bononun bu borcun teminatı olarak verildiğini ileri sürerek 400.000,00 TL’lik çeke dayalı İstanbul 28. İcra Müdürlüğünün 2019/15621 E. sayılı dosyasında tamamen borçlu olmadığının ve 200.000,00 USD bedelli bonoya dayalı İstanbul 28. İcra Müdürlüğü'nün 2019/15622 E. sayılı dosyasında ise müvekkilinin davalıya 366.137,00 TL borcu bulunduğunun, fazla kısım yönünden borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıyla aralarında hukuk ve ceza yargılamalarının olduğunu, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, yatırım amaçlı müvekkilinden borç para alındığını, davacının kendi hazırladığı protokolde borcunun 200.000,00 USD olduğunu kabul ettiğini ve aynı protokolde 100.000.00 USD’de cezai şart ön gördüğünü, anılan protokolde önceki bonolar dışında daha önce müvekkiline borçların ödenmesi amacıyla verilmesine rağmen karşılıksız çıkan 400.000,00 TL bedelli çekin de iadesi istendiğinden bu hususun müvekkilince kabul edilmediğini ve protokolün müvekkilince imzalanmadığını, davacının kendi düzenlediği protokole de uymayarak ödeme yapmaması üzerine taraflarınca ihtar çekildiğini, yine bir ödeme olmaması üzerine 200.000,00 USD bedelli bono ve protokolde öngörülen cezai şartın karşılığı olarak 400.000,000 TL bedelli çekin takibe konu edildiğini, davacının iddiasının yazılı delil ile ispatı gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamına göre, davacının dayandığı ve davalının imzasını içeren bir senet veya sözleşme bulunmadığı, davalının dosyaya ibraz edilen davacı imzasını içeren protokolün içeriğindeki şartları kabul etmediği için imzalamadığını savunduğu ve bu durumda bu protokolün davalı yönünden bir geçerliliği olmayacağı, davalının isticvabında davacıya verdiği miktarda çek ve senet aldığını, iade ettiği çek ve senetlerle ilgili bir ödeme almadığını savunduğu ve davacının bunun aksini ortaya koyamadığı, davacının avukat olduğu, toplanan soruşturma ve mahkeme dosya örneklerinde davacının iddiasını ispatlar mahiyette bir ikrar ve belge bulunmadığı, davaya konu çek ve senetlerin kambiyo senetleri olup sebepten mücerret olduğu, senetlerin üzerinde teminat amaçlı olduklarına dair bir kayıt bulunmadığı, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi gereği davaya konu bono ve çek yönünden teminat ve bedelsizlik iddiaları bakımından açılan menfi tespit davasında ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davacının iddialarının aksine davalı tarafça senedin talili yapılmadığından ispat yükünün yer değiştirmediği, davacı tarafından ispata yarar delil sunulmadığı, taraflar arasındaki ceza soruşturmaları ve diğer davaların bu davayı aydınlatmaya yeterli olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, bono ve çeke dayalı icra takiplerinde menfi tespit istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

1. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b.(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin karara yönelik davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2. Dava 400.000,00 TL bedelli çek ve 200.000,00 USD bedelli bonoya dayalı icra takiplerinde menfi tespit istemine ilişkin olup, davacı 400.000,00 TL'lik çekin taraflar arasındaki önceki ilişkiler kapsamında verilen bonolarla sabit olan borcun teminatı olarak verildiğini, 200.000,00 USD'lik bononun ise kendisinden tehditle fazladan alındığını, daha sonra bir miktar ödeme yaparak eski tarihli bonoları aldığını ileri sürmüş, davalı ise 400.000,00 TL bedelli çekin ödeme amaçlı verildiğini ancak karşılıksız çıktığını, 200.000,00 USD'lik bononun da borca karşılık alındığını, 05.01.2019'da davacı tarafından düzenlenip imzalanarak müvekkiline imzlaması için teslim edilen protokolün 400.000,00 TL'lik çekin de iadesini öngörmesi nedeniyle kabul edilmeyerek imzalanmadığını, kaldı ki bu protokol hükümlerine davacının dahi uymadığını, bu protokole uyulmaması halinde cezai şart olarak bizatihi davacının 100.000,00 USD öngördüğünü, müvekkilince daha önce bankaya ibraz edilip karşılıksız olduğu anlaşılan 400.000,00 TL bedelli çekin işbu protokolde öngörülen cezai şarta karşılık gelmek üzere icra takibine konulduğunu, bu arada eski tarihli bonoların bedel alınmaksızın iade edildiğini savunmuştur.

Taraflar arasında eski tarihli bonoların iade edildiği ve 05.01.2019 tarihli protokolün geçersiz olduğu hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktaysa da; dava konusu 400.000,00 TL bedelli çekin önceki borcun teminatı olarak verildiğine dair bir hususa da dosyada rastlanmamış, nitekim Mahkemece de bu durum isabetli şekilde tespit olunmuştur. Bununla birlikte davalı tarafça, önceki borcun ödenmesi maksadıyla alındığı cevap dilekçesinde savunulan dava konusu çekin 28.02.2018 tarihinde muhatap bankaya ibraz edilerek karşılığının bulunmadığı anlaşılmışsa da yine davalı vekilinin cevap dilekçesindeki açık beyanına göre geçersizliği defaten kendilerince ileri sürülen 05.01.2019 tarihli protokolde öngörülen 100.000,00 USD'lik cezai şarta istinaden icra takibine konu edilmesi kabul edilemeyeceğinden, 400.000,00 TL'lik çek ve buna dayalı icra takibi nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken bu husus dikkate alınmadan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.