Logo

11. Hukuk Dairesi2024/4424 E. 2025/2804 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eş rızası olmadan imzalanan kefalet sözleşmesi nedeniyle yapılan ödemelerin iadesi ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Eş rızası olmadan imzalanan kefalet sözleşmesinin geçersiz olması ve davacının geçersiz bir kefalet sözleşmesi nedeniyle yaptığı ödemeleri geri isteyebileceği gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davacının menfi tespit ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı iade taleplerini kabulüne ilişkin kararının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onanması ve Yargıtay tarafından da bu kararın hukuka uygun bulunarak onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/592 Esas, 2024/981 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2022/541 E., 2022/1571 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı banka ile dava dışı borçlu... arasındaki kredi sözleşmesi sebebiyle kullandırılan ticari kredide davacının banka görevlisinin yanlış bilgilendirmesi ile kefil olarak imza attığını, ancak davacının eşinin kefalet sözleşmesine muvafakatinin bulunmadığını, geçerli bir kefalet bulunmamasına rağmen davacının kendisini kefil olarak sorumlu görerek kredi borçlusunun ödeme yapmaması sebebiyle bankaca gönderilen ihtarname üzerine bankaya toplam 386.405,00 TL ödeme yaptığını, kefaletin geçersiz olduğunu bilen bankanın bu ödeme karşılığında kredinin teminatlarından olan ipoteği 270.000,00 TL karşılığında alacağın temliki sözleşmesi ile davacıya temlik ettiğini, daha sonra bankanın ikinci bir ihtarname daha göndererek 482.346,78 TL asıl alacak olmak üzere ferileri ile birlikte toplam 1.098.747,91 TL ödeme talebinde bulunduğunu, bankanın davacı aleyhinde icra takibi başlatmadığını, eşin rızası olmadan kefalet ilişkisinin kurulamayacağını, davacının istisna kapsamına da girmediğini, davacının bankaya yaptığı ödemenin 270.000,00 TL'lik kısmının alacağın temliki işlemine konu edilmesine rağmen 116.405,00 TL'lik kısmının iade edilmediğini, bankanın sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek 116.405,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve ayrıca ikinci ihtarname ile talep edilen 482.346,78 TL asıl alacak ve fer'ileri yönünden davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II.CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; borçlu ... ile davacının yakın akraba olması sebebiyle kefalet ilişkisine girdiklerini, uygulama gereği borçlu davacının eşinden kefalete muvafakat alınmasına gerek duyulmadığını, davacının altı yıl süreyle kefalete itirazının bulunmadığını, davacı ile yapılan alacağın temliki sözleşmesinin borçlu ile aralarındaki iş ilişkisini gösterdiğini, davacının kötüniyetli olduğunu, sebepsiz zenginleşmenin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı banka ile asıl borçlu dava dışı... arasında imzalanan kredi sözleşmesini davacının 17.10.2016 tarihinde kefil olarak imzaladığı, davacının kefalet sözleşmesini imzaladığı tarihte evli olduğu, kefalet sözleşmesinde eş rızasının bulunmadığı, davacı kendi şirketi ile ilgili olarak kefalet vermediğinden istisna kapsamında kalmadığı, sonuçta eş rızası şartına uyulmayan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, dolayısıyla davacının geçersiz kefalet sözleşmesi sebebiyle davalı banka ile dava dışı borçlu arasındaki kredi ilişkisinden doğan borçtan sorumlu tutulamayacağı, diğer yandan davacının kendisini kefil sıfatıyla borçlu sanarak davalı bankaya farklı tarihlerde toplam 386.400,00 TL ödeme yapmış olduğu, davalı bankanın bu ödemelere karşılık toplam 270.000,00 TL'yi alacağın temliki sözleşmesi ile (teminatı olan ipotek ile birlikte) davacıya temlik ettiği, davacının istirdat talebinin ise temlike konu olan bu rakamın dışında kalan ödemelere ilişkin olduğu, davacının geçersiz bir kefalet sözleşmesi sebebiyle yapmış olduğu bu ödemelerin iadesini isteyebileceği, ayrıca davacının aleyhinde ikinci ihtarnameye konu borç sebebiyle icra takibi yapılmamış ise de davacının davalı banka tarafından borç tehdidine uğraması itibariyle menfi tespit talebinde bulunmakta hukuki yararı bulunduğu gerekçeleriyle davacının menfi tespit davasının kabulü ile davacının dava dışı...'ın kullandığı kredilere ilişkin 17.10.2016 tarihli kefaleti sebebiyle, davalı bankaya .... . Noterliğinin 21.03.2022 tarihli 8447 yevmiye sayılı ihtarnameye konu yapılan 1.098.747,91 TL borcunun bulunmadığının tespitine, davacının sebepsiz zenginleşmeye dayanan iade talebine ilişkin davasının kısmen kabulü ile 35.300,00 TL'nin 30.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 13.400,00 TL'nin 20.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 1.500,00 TL'nin 27.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 39.250,00 TL'nin 27.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 26.950,00 TL'nin 31.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı bankadan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı bankanın kefalet sözleşmesi geçersiz kabul edilirken, temliğin geçerli kabul edilmesinin çelişki olduğunu ileri sürdüğü görülmekte ise de, her iki kurumun bir birinden farklı geçerlilik koşullarına bağlı olduğu, alacağın temlikinin yazılı şekilde yapılmasının yeterli olduğu, bu nedenle taraflar arasında yapılan temlik sözleşmesinin geçerli olduğu, kaldı ki davacı ödediğini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan geri isteyebilecek olup İlk Derece Mahkemesince alacağın temlikinin bu kapsamda yapılmış bir temlik olduğu yönündeki kabulünde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, dolayısıyla mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir .

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

24.04.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.