"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili işletmesindeki ... ... Limanı'nda, rıhtıma bağlı olduğu sırada 28.04.2023 tarihinde...gemisinden kaynaklı meydana gelen deniz kirliliğine müvekkili liman işletmesi personeli, ekipmanları ve temizlik malzemeleri ile müdahale edilerek temizlendiğini ileri sürerek müvekkilinin liman alacağı olan 571.575,48 TL'nin işlemiş ve işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; iddiaya konu kirletmeden ... Bölge Liman Başkanlığı tarafından müvekkili hakkında tanzim edilen idari yaptırım kararının iptali talebiyle dava açıldığını, derdestlik itirazlarının olduğunu, ayrıca dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığını, esasa yönelik olarak da davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı TTK) 4. maddesine göre ticari dava niteliğinde olduğu, TTK'nın 5/A maddesine göre dava açılmadan önce davacı tarafça arabulucuya başvurulmuş olması gerektiği, anılan yasa hükmüne göre arabuluculuğun dava şartı olduğu, dava dilekçesi ekinde arabuluculuk yoluna başvurulduğuna ve/veya sonucuna dair evrak ibraz edilmediği, tensip tutanağı düzenlenmesi aşamasında sehven bu hususta bir ara karar kurulmamışsa da, 09.01.2024 tarihli celse ara kararı ile davacı vekiline 6325 sayılı Hukuk uyuşmazlıklarına Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) 18/A maddesi uyarınca arabuluculuk faaliyeti sonrasında anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanak aslı yahut arabulucu tarafından onaylı örneğinin dosyaya ibrazı hususunda davacı vekiline bir hafta kesin süre verilmesine karar verildiği, ancak davacı vekili tarafından arabuluculuk yoluna 26.01.2024 tarihinde başvurulduğunun, davacı vekilinin 06.02.2024 tarihli celse beyanlarından anlaşıldığı, davacı tarafından dava açılması öncesinde arabuluculuk yoluna başvurulmadığının sabit olduğu gerekçesi ile davanın arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden usulden reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 6102 sayılı TTK'nın dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; "(Ek:6/12/2018-7155/20 md.) (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle bu fıkrada yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiştir) (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.
.." düzenlemesinin yer aldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6325 sayılı Kanun'un 18/A maddesindeki düzenlemeye ilişkin olduğu, bu maddenin; "(Ek:6/12/2018-7155/23 md.) "...(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir..." şeklinde düzenlendiği ve emredici nitelikte olduğu, mahkeme tarafından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 94/1. maddesinde belirtildiği üzere kanunun belirlediği sürelerin kesin olması ve 6325 sayılı Kanun'da da sürenin kesin olduğunun açıkça belirtilmesi karşısında, davacının arabuluculuk süreci tamamlanmadan eldeki davayı açtığı anlaşıldığından davacı tarafa yeniden süre verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava; davalıya ait gemi kaynaklı olduğu belirtilen deniz kirliliği nedeni ile davacı tarafından yapılan masrafların davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 28.04.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.