Logo

11. Hukuk Dairesi2024/4771 E. 2024/6831 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıya ait tescilli markaların davacıların tescilli ve tescilsiz markalarına tecavüz teşkil edip etmediği ve haksız rekabete yol açıp açmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının markasını 15 yılı aşkın süredir tescilli olarak, kesintisiz ve etkin bir biçimde kullanması, bu kullanımın ayırt edicilik kazandırmış olması ve davacıların bu süre zarfında sessiz kalarak hak kaybına uğraması gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :... ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/234 Esas, 2021/42 Karar

HÜKÜM : Davanın reddi

Taraflar arasındaki markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi davasının yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin 174101 sayılı ... Kebap, 174102 sayılı Hakiki ... Kebabı, 174103 sayılı Bursa ... Kebabı, 174101 sayılı ..., 174105 sayılı İskenden kebapçısı, 174032 sayılı Bursa Kebapçı ..., 174162 sayılı Kebapçı ..., 174163 sayılı Bursa ... Kebapçısı markalarının müşterek malikleri olduklarını, müvekkili şirketin de ... ibaresini ticaret unvanının vurgulayıcı unsuru olarak kullandığını, müvekkillerinin üst soyunca “...” markasının uzun süre tescilsiz kullanıldığını, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 sayılı KHK) 1995 yılında yürürlüğe girmesinden sonra tescil edildiğini, işaretin tanınmışlığının Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) ile mahkeme kararlarıyla kabul edildiğini, yine müvekkillerinin murisi Cevat İskenderoğlu’nun 18.05.1967 tarihinden beri herkesten önce “Kebapçı ...” ibaresini ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullandığını, davalı şirketin 1995 yılında limited şirket olarak kurulduğunu, 1995 yılında 556 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden sonra getirdiği imkanı el çabukluğu ile kullanıp 1996/171963 sayılı “... HD Restaurant” ibareli markayı, ardından 2007/49954 sayılı “HD 1995 ...+ Şekil” ibareli markayı adına tescil ettirdiğini, davalının bu kötü niyetli tescilinden müvekkillerinin sonradan haberdar olduğunu, işaret üzerinde müvekkillerinin öncelik hakkının bulunduğunu, kötü niyetli tescillerin hükümsüzlüğünün süreye bağlanmadığını, davalının markasını tescil ettirdiği gibi kullanmadığını, müvekkilinin markasının esas unsurunu oluşturan “...” ibaresine büyük puntolarla, “HD” ibaresini ise kompozisyonun bir köşesinde süs olarak yer verdiğini, böylece tüketiciyi iltibasa düşürdüğünü, müvekkili markalarının ayırt edici karakterine ve itibarına zarar verdiği gibi tüketiciyi de yanılttığını, haksız rekabet ettiğini, markasını zayıf bir “HD” rumuzu ile tescil ettirmesinin de kötü niyet taşıdığını, ileri sürerek 171963 sayılı “... HD Restaurant” ibareli ve 2007/49954 sayılı “HD 1995 ...+ Şekil” ibareli markaların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini, davalının marka hakkını kötüye kullanarak aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanına tecavüz suretiyle oluşturduğu haksız rekabetinin tespitini, tecavüzün men’ini, eski durumun iadesini, kararın ilanını talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların sessiz kalma suretiyle dava açma hakkını kaybettiklerini, 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, 2007/49954 sayılı markanın 1996 tarihli markanın serisi niteliği taşıdığını, müvekkilinin kazanılmış hakkının bulunduğunu, müvekkilinin işaretine ayırt edicilik kazandırdığını, 16 yıllık eylemli kullanımla tanınmışlık sağladığını, davacıların markalarının müvekkilinin başvurusundan sonra başvuruya konu edildiğini, işaretler arasında iltibas tehlikesinin doğmadığını, büyük puntolu HD ibaresinin ayırt edicilik sağladığını, iskenderin Türk mutfağında iyi bilinen bir kebap türü olduğunu, jenerik bir sözcük haline geldiğini, tek başına kimsenin tekeline verilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III.MAHKEME KARARI

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 2013/121 E. sayılı dosyada, taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunun davalı adına tescilli markaların, gerçek hak sahipliği, kötü niyet, benzerlik, tanınmışlık iddiaları ile hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı, davalı tescilli marka kullanımının davacının marka hakkından ... haklarını ihlal edip etmediği, haksız rekabetin oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı, markaya tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri yönünden, davacının davaya dayanak teşkil eden markaları ile ilgili hükümsüzlük davasının açılmış olması nedeniyle ve açılan hükümsüzlük davasının markaya tecavüz ve haksız rekabet iddialarının incelenmesi yönünden sonucu etkilemesi nedeniyle bu talepler yönünden dosyanın tefrik edilip 2015/234 E. sırasına kaydedildiği, işbu dosyanın tefrik edildiği 2013/121 E. sayılı davada davanın reddedildiği, davacılar, davalının markasını tescil ettirdiği gibi kullanmadığını ileri sürmektelerse de davalının HD ibaresini ön planda tutacak şekilde markayı kullandığı, davacının markasına yanaşma şeklinde bir eyleminin tespit edilemediği, ilk davaya kadar geçen sürenin beş yılı oldukça aşması karşısında davacı yanın dava açma hakkı olsa dahi sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığının da kabulü gerektiği, 556 sayılı KHK’nın 42 nci maddesinin son fıkrası hükmü kapsamında, kullanım yolu ile ayırt edicilik kazanılmış olması halinde mükerrer marka tescillerinin korunabildiği, davalının da, dava tarihi itibariyle 15 yılı aşkın sürede markasını tescilli olarak, kesintisiz ve etkin bir biçimde kullandığı, markasının reklam ve tanıtımını yaptığı, dava tarihi itibariyle yurt içi ve dışındaki şube sayısının 46’ya ulaştığı, markasını toplumun hemen her kesimi tarafından bilinir hale getirdiği, bu kullanımların dürüst kullanım olarak kabulünün gerektiği, doktrinde ve uygulamada kabul gördüğü üzere, önceki tarihli hak sahibi 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesi uyarınca belli bir davranışta bulunması gerekirken, sessiz kalarak üçüncü kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımı men etme hakkını kullanmamışsa bu hakkını kaybedeceği, marka hakkı sahibinin, bu hakkın ihlaline kayıtsız kalarak, karşı tarafta bu ihlal ile ilgili bir müdahalede bulunmayacağı yönünde inanç oluşturduktan sonra, ihlalde bulunana karşı dava açmasının dürüstlük ilkesine aykırılık olarak değerlendirileceği, objektif kriterlere göre değerlendirme yapıldığında davacının 1995 yılından itibaren kesintisiz ve etkin şekilde sürdürülen davalı eylemlerini bilmesi gerekmesi/ bilebilecek durumda olması dikkate alınarak, davacının davalı fiillerini öğrenip öğrenmediği hususunun ayrıca araştırılmasına lüzum görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

IV. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi.

2.556 sayılı KHK'nın 8, 61 ve 62 nci maddeleri.

3.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 54 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

V.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 26.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.