Logo

11. Hukuk Dairesi2024/5096 E. 2024/6920 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eski şirket ortağı tarafından karalanma iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat isteminin reddine ilişkin yargılama.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının iddialarını destekleyecek somut delil sunamaması, tanıklarını duruşmaya hazır edememesi ve zarar ile davalının eylemleri arasında illiyet bağı kurulamaması gözetilerek, yerel mahkeme kararının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onanmasına ve Yargıtay tarafından da bu kararın onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1351 Esas, 2022/991 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/523 E., 2019/116 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin yıllarca Almanya'da, daha sonra da Kuşadası'nda doktorluk mesleğini icra eden ve halen de mesleği ile ilgili kurduğu şirketin sahibi olan bir bayan olduğunu, Almanya'da tanıştığı davalı ...'a vekalet verdiğini ve işyerine aldığını, daha sonra davalı ...'un vekalet görevini kötüye kullandığını ve gerek işyerindeki kasasından ve gerekse bankalardaki hesaplarından bilgisi dışında paralar çektiğini öğrendiğini, davalıya olan ... duygusunun sarsıldığını ve azlettiğini, tüm ilişkilerini de sonlandırdığını, müvekkilinin de huzursuzluk çıkmaması için tamamı kendisine ait olan Biorezonans Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti.'ndeki paylarını 24.12.2014 tarih ve 10124 sayılı pay devir sözleşmesi ile davalıya devrettiğini, müvekkilinin daha sonra Biorezonans Eğitim ve Araştırma Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi isimli şirketi kurduğunu, kendi alanında seminerler vermeye devam ettiğini ve halen de etmekte olduğunu, seminerlerine çok sayıda doktorun katılmak istediğini, katılmak için bilgisayarın arama motorlarına ''Biorezonans, Kuşadası'' olarak girdiklerinde karşılarına çıkan telefon numarasını arayıp davacının seminerlerine katılmak için kayıt yaptırmak istediklerini söylediklerinde telefona çıkan davalı ...'un, "bu telefon numarasının ... ilgisi yok, Kuşadası'nda doktor ... Karabey diye birisi yok artık, Kuşadası'nı terketti ve nerede olduğu da meçhul, zaten doktor ... Kuşadası'nda çalıştığı sürede benim logomu kullandı, sahtekarlık yaptı, ben kendisini mahkemeye verdim, kendisi ile davalıyız, o tam bir sahtekardır ve bu sebeple de Kuşadasını terk etti, ben size başka doktor önereyim, ona gidin'' şeklinde sözlerle İzmir'den bir doktor ismi ve telefonu verdiğini, müvekkilinin 27-28 mayıs 2017 tarihlerinde seminer düzenlediğini, bu seminere katılmak için Kuşadasına gelen doktorlardan ... ... ve ... ...'nin de hataen davalının adresine gittiklerini ve kapının kapalı olması dolayısı ile kapıdaki telefonu aradıklarında telefonu açan davalının bu doktorlara da hiddetle bu şekilde beyanlarda bulunmuş olduğunu, anılan kişilerin müvekkilinin seminer verdiği doğru adresi bulduklarında durumu müvekkiline anlattıklarını, ilgili makamlara da anlatabileceklerini söylediklerini, davalının, müvekkilinin daha bir çok hastasına ve seminerlerine katılmak isteyenlere bu tür kötü propaganda yaparak müvekkiline zarar vermeye devam ettiğini, davalının bu yalan-yanlış iftira ve hakaretleriyle, müvekkilinin kişiliğine, mesleki kariyerine zarar veren sözlerinin yanısıra, davalıya ait bulunan www.biorezonans.com sitesinde müvekkiline ait seminer salonunun resimlerini kullanarak müşterileri hataya düşürmekte olduğunu, müvekkiline neden kendisine ait işyerinin fotoğraflarının kullanılmasına izin verdiğinin sorulduğunu, bu şekildeki yanıltıcı bilgilerin ve fotoğrafların davalının sitesinden silinmesi ve davalının bu şekildeki sözlerine ve hareketlerine dikkat etmesi gerektiğini, bu konunun davalıya ihtar edildiğini, ancak davalının dikkate dahi almadığını, müvekkilinin 27-28 mayıs 2017 tarihinde yaptığı seminere davalının sahtekarlıkla suçlamalarından etkilenen birçok kişinin gelmekten vazgeçtiğini, 5 kişinin davalının konuşmalarından dolayı seminere katılmadığını, bu anlamdaki maddi zararın her katılımcının ödediği ücret 1.500,00 TL'den toplam 7.500,00 TL olduğunu, ayrıca ... ... isimli hastasının davalının bu tür konuşmasından dolayı müvekkiline olan itimadını kaybettiğini ve böylece müvekkilinin bu hasta ile ilgili 450,00 TL tahlil ve 2.000,00 TL tedavi ücretini alamadığını, müvekkili hakkında davalının kullandığı çirkin ve yakışıksız ifadelerden dolayı gerek meslektaşı doktorların ve gerekse kendisini hiç tanımadığı için davalının kullandığı cihazları satın almak ve seminerlere katılmak isteyenlerin duyduklarından rahatsız olup güvenlerini kaybettiklerini, bu yöndeki beyanlardan dolayı maddi tazminat ve müvekkilinin uğradığı elem ve kedere yönelik manevi zararı için de manevi tazminat talep etme gereğinin hasıl olduğunu ileri sürerek davalının kendisine ait www.bicom biorezonans.com.tr sitesinde müvekkiline ait şirketin kullandığı seminer salonunun resimlerini kullanması nedeniyle bu müdahalenin men'ine ve davalının sitesinden silinmesine, şimdilik 50.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ait haklarının mahfuz tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının asılsız ithamlarının hiçbir şekilde gerçeklikle ilgisi olmayıp mesnetsiz olduğunu, davacı yanın, davalı müvekkili ile birlikte Biorezonans Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti'ni 13.12.2005 yılında kurup işlettiklerini, iş ortaklığının yanında ... ilişkisi de yaşadıklarını ve 10 yılı aşkın bir süre aynı evi paylaştıklarını, bu ... neticesinde müvekkilinin edindiği malvarlıklarını davacı adına tescil ettirdiğini, bahse konu şirketin kurulmasından bu yana mesul müdürlüğünü müvekkilinin üstlendiğini, davacı tarafından müvekkiline gerekli tüm yasal temsil yetkilerinin verildiğini, müvekkilinin şirketi 2014 yılında devralana kadar şirketin ortağı sıfatında olup, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi alelade bir iş verme durumunun söz konusu olmadığını, tarafların aldıkları ayrılık kararı akabinde 25.12.2014 tarihli karar ile davacının hisselerini müvekkiline devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, noterde ibralaşılarak şirketin müvekkiline devredildiğini,ayrıca birlikte edinilen taşınmazların davacıda kalması hususunda protokol imzalayarak tam bir mutabakat sağlanmış halde dostane bir şekilde ayrıldıklarını, davacı yanın daha sonra, özel hayatında yaşamış olduğu duyguların tesiri ile müvekkili aleyhine asılsız ithamlarda bulunmaya başladığını, işbu şikayetlere karşı Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2015/8047 soruşturma sayılı dosyasından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, davacı yanın intikam almaya çalıştığını, nitekim bu nisafta açmış olduğu çeşitli davalar olduğunu ve hepsinin aynı şekilde yasal dayanaktan yoksun olduğunu, elinde somut bir iddia, delil, emare yokken tamamen müvekkilini karalamak, hem ticari hem özel hayatını sarsmak ve maddi-manevi zarar verebilmek adına huzurdaki davayı açtığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı yanın "olduğunu iddia ettiği, hayali telefon görüşmelerinden” başka somut bir delili olmadığını, maddi kayıplarının tamamen hayal ürünü olup, telefon görüşmeleri ve olduğu iddia edilen itham ve içeriklerin kesinlikle müvekkiliyle alakalı olmadığını, müvekkilinin anılan bu görüşmeleri yapmadığını, manevi tazminatın da hiçbir şekilde koşullarının oluşmadığını, müvekkilinin davacı yan hakkında en ufak bir olumsuz tasarrufunun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2015/8047 soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; şikayetçisinin ..., şüphelisinin ..., konusunun hırsızlık ve güveni kötüye kullanma iddiası olduğu, 09.03.2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şikayetçi vekili tarafından verilen karara itiraz edildiği, 16.05.2016 tarihine Söke Sulh Ceza Hakimliği tarafından itirazın reddine karar verildiği, davacının dava dilekçesinin incelenmesinde davalının davacıya ait müşterilere davacıya yönelik olarak söylemlerde bulunduğundan bahisle müşteri kaybına uğradığından maddi tazminat ve kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunulmuş olduğu, davacının tanık deliline dayanmış olduğu, ancak; 11.07.2018 tarihinde tüm delillerini bildirmesi için kesin süre verildiği, davacı tarafından delil listesinin 09.10.2018 tarihinde sunulduğu, bu hali ile tanık isim ve adresleri ile delil listesini süresinde ibraz etmediği, tanıklarını duruşmada hazır da etmediği anlaşılmakla, tanık deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, davacının, dilekçesinde belirtmiş olduğu beyanların davalı tarafından sarf edildiğine ilişkin iddiasını ve davalının sebep olduğu maddi zararını ispatlayamadığı, internet sitesi üzerinden davacıya ait şirkete ilişkin resimlerin kullanıldığının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile daha önce Biorezonans Sağlık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şirketinde davacı ile davalının her ikisi de münferiden yetkili ortak iken, 25.12.2014 tarihinde davacının tüm hisselerini davalıya devrederek ortaklıktan ayrıldığı ve şirketin tek ortağı ve yetkilisinin davalı olarak kaldığı, davacının da daha sonra başka bir şirket olan Biorezonans Eğitim ve Araştırma Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şirketini kurduğu, bununla birlikte, eldeki davanın davacının şahıs olarak kendi adına ve davalının da şahsına karşı açılmış olduğu, her iki şirketin de davada taraf gösterilmediği, davacının ve davalının şirketlerinin aynı alanda ve benzer ticaret ünvanlarıyla faaliyet göstermekte olduğu, nitekim taraflar arasında başkaca davaların da olduğu, ekonomik anlamda rekabetin sözkonusu olduğu, davalının aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı eylemlerde bulunduğunun iddia edildiği, bu kapsamda davacı ile sözleşme yapmış şahısların (seminere katılıma dair) bundan dönmelerine yönelik eylemlerde bulunulduğunun iddia edildiği, davacının seminer salonu görsellerinden yetkisiz olarak yararlanıldığının iddia edildiği anlaşılmakla, dava dilekçesi içeriğine göre davacının kişisel anlamda maddi ve manevi zararına yönelik beyanlarının yanısıra, davacının şirketi bakımından da haksız rekabete yönelik beyanlarda bulunulmuş olduğu, nitekim delil olarak da şirketin seminer faturaları ve şirketin seminer ilanının sunulmuş olduğu, bu kapsamda, davacının gerek şahsı ve gerekse şirketine yönelik iddiaları bakımından haksız fiil ve haksız rekabet hükümleri uyarınca yapılan değerlendirmede; sözkonusu şirketlerin davada taraf olarak gösterilmemesi, dosya kapsamında davacının iddialarını doğrulayacak nitelikte hiçbir somut delil sunulmaması, sunulan belgeler uyarınca uğranıldığı iddia edilen zarar ile davalının iddia edilen eylemleri arasında illiyet bağı ortaya konulamadığı gibi, davalının bu eylemlerinin de ispat edilememiş olması, davacı tarafça birtakım tanık isimleri dava dilekçesinde bildirilmiş olmakla birlikte, mahkemece verilen kesin süreye ve ihtara rağmen tanıkların adres bildirimlerinin ve masrafının süresinde ikmal edilmediği gibi, duruşmada da tanıkların dinlenebilmesi için hazır edilmiş olmaması, istinaf dilekçesinde yargılama aşamasında bahsedilen soruşturma dosyasından farklı bir dosya numarasının beyan edilmesi, davalının eylemlerine ve illiyet bağına dair ancak somut delillerin sunulması akabinde bilirkişi marifetiyle zarar tespiti yapılabilecek olması, iddialardan bir diğeri olan seminer salonunun davalı internet sitesinde kullanıldığına dair bir görselin dahi sunulmamış olması karşısında, dava dilekçesindeki tüm iddialar bakımından davanın ispatlanamadığından yerel mahkemece davanın reddi yönünden verilen kararda usul ve esas yönünden hukuka aykırılığın görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, eski şirket ortağı tarafından karalanma iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 30.09.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.