"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI :2022/1328 E., 2022/1159 K.
KARAR :Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 01.06.2022 tarihli ve 2020/7483 Esas, 2022/4273 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, bozma üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilâmına direnilmiş ve bu kararın da davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.09.2024 tarihli ve 2023/11-777 Esas, 2024/476 Karar sayılı ilâmı ile direnme kararının yerinde olduğuna karar verilerek bozma nedenine göre davanın esasına yönelik ve diğer temyiz itirazları incelenmediğinden davalı vekilinin temyiz itirazlarına ilişkin inceleme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankadaki hesabından 11.11.2008 tarihinde bilgisi dışında sahte imza ile başka bir hesaba 588.627,00 TL havale edildiğini, bu işlemden dolayı müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek işleyecek avans faizi ile birlikte aktarılan paranın müvekkiline ödenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunarak işlem üzerinden uzun süre geçmiş olmasına rağmen davacının müracaatta bulunmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yüklü miktarda paranın hesaptan çıktıktan uzun süre sonra gönderilen kişilerden talep edilmeksizin müvekkilinden talep edilmesinin şüpheli olduğunu, hesabın çok kısa bir süre için şeklen davacı adına açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının hesabından çekilen paranın aktarıldığı hesabın davacının eski eşi tarafından dava konusu işlem tarihinde açıldığı, hesapta davacının işleminin bulunmadığı, davacının oğlunun hesabından haberdar olmadığını beyan etmesi karşısında paranın salt oğlunun hesabına aktarılmasının zarar olgusunu ortadan kaldırmayıp illiyet bağını kesmediği, küçüğün hesabının davacının eski eşi tarafından kullanılarak ödemelerin yapıldığı, hesap hareketlerine göre hesaptan para çekimi ile başka hesaplara para aktarılarak zararın giderilme imkânının ortadan kaldırıldığı, eski eşinin bu hesabı kendi işleri lehine yürütüp işlettiği, öte yandan davacının hesaptaki parasının velâyeti altındaki küçük hesabına aktarılması ile iki hesap üzerinde de davacının aynı hukuki haklara sahip olduğu anlamını taşımadığı, davacının velâyeten sahip olduğu hakları yanında borç ve yükümlülüklerinin de olduğu, bu nedenle davacının kendi hesabı ile küçük adına açılan hesabın aynı derecede davacının hukuki kontrolü altında olduğunun söylenemeyeceği, dolayısı ile küçük adına hesap açılması ve nemalandırılmasının açılan hesaptan bilgisi olmayan davacının haklarına etkisinin olmayacağı, kaldı ki çocuk adına olan hesabın eski eş tarafından çeşitli hesap hareketleri ile boşaltıldığı, bu sebeple davacının gerçek anlamda zarara uğradığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine, ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, davanın kabulü ile 588.527,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ İNCELEMESİ
1.Hukuk Genel Kuruluna Gönderme Kararı
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
2.Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.09.2024 tarihli ve 2023/11-777 Esas, 2024/476 Karar sayılı ilamı ile;"... davacının hesabından 11.11.2008 tarihinde gerçekleştirilen havale işleminde kullanılan imzanın davacıya ait olmadığı, anılan işlem ile davacının hesabından 588.627,00 TL'nin davacının oğlunun banka hesabına aktarıldığı, belirtilen işlemin davacının eski eşi tarafından gerçekleştirildiği, davacı ile eski eşi arasında boşanma kararı sonrasında dava tarihine kadar husumetin devam ettiği anlaşılmaktadır. Önemle belirtilmelidir ki; dava konusu 588.627,00 TL'nin davacının banka hesabına girmesini müteakip para davacının tasarrufuna geçmiştir. Dolayısıyla bu meblağın davacının rızası dışında ve sahtecilikle hesabından çekilmesi ile davacının zararının oluştuğu kabul edilmelidir. Taraflar arasındaki sözleşme gereğince ve güven kurumu olması sebebiyle davalı banka, davacının hesabındaki parayı korumakla yükümlü olup anılan paranın sahte imza ile başka bir hesaba aktarılması neticesinde ortaya çıkan zarardan sorumludur. Bu kapsamda davacının hesabına gelen paradan haberdar olup olmaması davalı bankanın sorumluluğu bakımından önem arz etmemektedir. Zira bu husus, eldeki davanın dışında ancak parayı gönderen ile davacı arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlık kapsamında değerlendirilebilir. Her ne kadar Özel Dairece, havale işleminin davacının velâyeti altındaki oğlunun hesabına aktarıldığı, paranın vadeli hesapta değerlendirildiği, paranın yine davacının kontrolü altındaki bir hesaba aktarıldığı, bu sebeple davacının zarara uğramadığı belirtilmiş ise de; paranın aktarıldığı küçüğe ait hesap havale tarihi itibariyle davacının eski eşi tarafından açılmış olup anılan hesapta davacının herhangi bir işlemi bulunmamaktadır. Çocuğun hesabına havale işlemi sonrasında para, davacının eski eşi tarafından değerlendirilmiş ancak sonrasında aynı hesaptan başka hesaplara para aktarımı yapılmış ve davacının zararını giderme imkânı ortadan kaldırılmıştır. Bu anlamda gönderilen para üzerinde davacı, velâyetten doğan haklarını kullanma imkânı bulamamıştır. Öte yandan davacının kendi hesabı üzerindeki hakları ve yetkileri ile velâyeti altındaki oğlunun hesabı üzerindeki hak ve yetkileri aynı değildir. 4721 sayılı Kanun'da düzenlenen velâyete ilişkin hükümler gereğince çocuğun hesabı üzerinde yetkilerinin yanı sıra yükümlülüklerinin ve sorumluluklarının da söz konusu olması karşısında, davacının kendi hesabı ile velâyeti altındaki oğlunun hesabı üzerinde aynı hak ve yetkilere sahip olduğu söylenemez. Dolayısıyla davacının tam anlamıyla kendi kontrolü altındaki hesabından oğlunun hesabına, sahte imza ile gerçekleştirilen havale işlemi neticesinde zarara uğradığı sabit olup ortaya çıkan zarardan güven kurumu olan davalı banka, basiretli tacir gibi davranmayıp gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle sorumludur. Bu anlamda taraflar arasındaki husumetin yoğunluğu nazar alındığında, işlemin gerçekleştiği tarih ile dava tarihi arasında geçen sürede dava açılmaması, davacının dava konusu havale işlemine icazet verdiği şeklinde yorumlanamaz...." gerekçesi ile direnme kararı yerinde bulunarak bozma nedeni dikkate alındığında karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
3.Hukuk Genel Kurulu Sonrası İnceleme
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Değerlendirme
Dava, mevduat hesabına dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda (direnme kararında), dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI.SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 16.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.