"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2024/306 Esas, 2024/581 Karar
HÜKÜM :Davanın reddi
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirket ortaklarından ...'ın hisselerini 01.04.2019 ve 11.05.2019 tarihlerinde devralması üzerine pay defterine işlenmesi için şirkete yaptığı başvurunun yönetim kurulu kararı ile haksız şekilde reddedildiğini, ana sözleşme gereğince yönetim kurulunun üç kişiden oluşması gerekirken tek kişiden oluşması nedeni ile alınan kararın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 390 maddesi gereğince yoklukla sakat olduğunu, dolayısıyla Kanun'un 494. maddesinin son fıkrası gereğince pay devrinin zımnen onaylandığını, yine kabul anlamına gelmemekle birlikte yönetim kurulu kararının eşit işlem ilkesine ve dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu ileri sürerek müvekkiline yapılan her iki pay devrinin de bildirim tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davalı şirket pay defterine kaydedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak, davacının, davalı şirkete yönelik eylemlerinin TTK'nın 493/2 hükmü uyarınca şirket esas sözleşmesinde belirlenen amacın yerine getirebilmesi ve ekonomik bağımsızlığının devamı yönünden risk teşkil etmesinin davalı şirket açısından haklı sebep oluşturduğu, yine davalı şirketçe ön alım önerisinin usulüne uygun şekilde yerine getirildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, anonim şirket yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti ile pay devrinin şirket pay defterine kaydı istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davalı anonim şirketin mevcut ortağı olan davacının, aynı şirketin dava dışı ortağından devraldığı nama yazılı payların kendi adına pay defterine kaydedilmeleri yönündeki taleplerinin reddine ilişkin davalı şirketçe gösterilen sebeplerin, Kanun'a ve şirket esas sözleşmesine aykırı olup olmadığı ile şirket ortakları arasındaki devirlerde bağlam hükümlerinin uygulanabilirliğinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Bilindiği üzere nama yazılı senetler, Kanun'da veya esas sözleşmede aksine hüküm olmadıkça serbestçe devredilebilirler (TTK m. 490). Aynı Kanun'un 499/4 hükmü uyarınca da devrin ortaklığa karşı ancak pay defterine kayıt ile geçerli olacağı ve ortaklık sıfatının pay defterine göre belirleneceği düzenlenmiş olup, ortaklık, devir keyfiyetini esas sözleşmede gösterilen sebeplerle pay defterine kaydetmekten kaçınabilir. Ancak bu kaçınmanın herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin yapılması mümkün değildir. Ayrıca 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un (6103 sayılı Kanun) 28/7 hükmüne göre anonim ortaklıklarının Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde, esas sözleşmelerini değiştirerek TTK'nın 492 ile 498. maddelerine göre uyarlamak zorunda oldukları; aksi halde, bu sürenin dolması ile tüm sınırlamaların geçersiz hale geleceği hüküm altına alınmıştır.
TTK'nın 491. maddesi, kanunî devir sınırlamasını düzenlemekte olup, anonim şirketlerde nama yazılı payların serbestçe devredilmesi kuralının Kanun'da öngörülen tek istisnası, bedellerinin tümü ödenmemiş nama yazılı paylardır. Söz konusu paylar, esas sözleşmede belirtilmemiş olsa bile ancak şirketin onayı ile devredilebilir. Hüküm, ödenmemiş pay bedelini güvencesi altına almıştır.
Borsaya kote edilmiş olsun olmasın, tüm nama yazılı payların devrinde esas sözleşme ile getirilebilecek sınırlamalara ilişkin ilkeler TTK'nın 492. maddesinde gösterilmiş olup, bu genel ilkeler yanında Kanun, hisse senetleri borsaya kote edilmemiş anonim şirketlerde devralana karşı ileri sürülebilecek red sebeplerini ve pay senetleri borsaya kote anonim şirketlerde, esas sözleşmede öngörülebilecek özel bir sınırlama ile getirilebilecek red sebeplerini de sonraki maddelerde hüküm altına almıştır.
TTK'nın “Borsaya kota edilmemiş nama yazılı paylar” kenar başlıklı 493. maddesinin birinci fıkrasında şirketin, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek onay istemini reddedebileceği düzenlenmiştir. Hüküm, nama yazılı pay senetleri borsaya kote edilmemiş anonim şirketlerin, esas sözleşmelerine koyabilecekleri bağlam kurallarını düzenlemektedir. Bu maddede yer alan haklı sebebe dair bağlam, ancak esas sözleşmeye hüküm konulması sureti ile oluşturulabilir. Pay senedinin üzerine veya pay defterine yazılarak bağlam oluşturulamaz. Birinci fıkra, maddenin izleyen diğer fıkraları ile birlikte değerlendirildiğinde, anonim şirketlerin, her türlü görülecek sebebi "haklı sebep" olarak esas sözleşmeye koyamayacakları açıkça anlaşılacaktır. Haklı sebepler ikinci fıkrada belirtilen, yani kanunen gösterilmiş olan kategorilerden birine girmelidir. Sözü edilen fıkrada, pay sahipleri çevresinin birleşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini gösteriyorsa önemli sebep oluşturacağı belirtilmiştir. Ayrıca esas sözleşmede 493. maddenin ikinci fıkrasına göndermede bulunmak da yeterli değildir. Bu bağlam kuralının şirket tarafından ileri sürülebilmesi için esas sözleşmede yer alması ve kanundaki haklı sebeplere uygun bir şekilde somutlaştırılması gerekir.
Diğer yandan bu madde ile iradi devir hallerine mahsus olmak üzere, şirketin, devredene, uygulamada “kaçınma/kaçış klozu” olarak adlandırılmakta olan devre konu payları gerçek değeri üzerinden satın alma önerisinde bulunması suretiyle de pay devrine onay vermekten kaçınabileceği şeklinde "ön alım" hakkı öngörülmüştür. Böylelikle anonim şirketlere haklı sebepler yanında uygun görülmeyen devirlerden kurtulabilme olanağı sağlanarak şirketin yabancılaşmasının veya niteliklerini kaybetmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Anılan Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, kaçınma klozu bakımından şirketin önerisinin iki önemli hususa dayalı olması zorunludur. Bunlardan birincisi devre konu paylar, diğeri ise devre konu payların başvuru anındaki gerçek değeridir. Şirketin bu konudaki önerisinin muhatabı ise madde hükmünde açıkça yazdığı üzere “devreden”dir. Bu hüküm, Kanun'un 4494. maddesinin birinci fıkrasındaki iradi devirlerde şirket tarafından devre onay verilene değin devre konu payların mülkiyetinin ve paylara bağlı hakların devredene ait olacağı şeklindeki düzenleme ile uyum içerisinde olup, iradi devir hallerinde, alım önerisinin şirket ile devreden arasındaki hukuksal sürecin dışındaki devralanlara yapılması gibi bir ihtimal söz konusu değildir (Dairemizin 22.06.2021 tarih ve 2020/338 E., 2021/5306 sayılı ilamı da bu yöndedir).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, Dairemizin 04.03.2024 tarih ve 2022/5082 E., 2024/1708 K. sayılı ilamı ile, tek kişiden oluşan yönetim kurulu tarafından alınan kararın yokluğunun tespitine ve davacı tarafından devralınan davalı şirket hisselerinin devrine TTK'nın 494/3 hükmü gereğince zımnen onay verilmiş sayılmasına yönelik gerekçenin hatalı olduğu, bu itibarla davalı şirket yönetim kurulunun hisse devrinin pay defterine kaydı talebinin reddine dair gösterdiği sebeplerin, şirket esas sözleşmesine ve Kanun'a uygun olup olmadığının tek tek irdelenmesi sureti ile karar verilmesi gerektiğinden bahisle hüküm bozulmuş olup, Mahkemece bozma ilamına uyularak, söz konusu hisse devrinin, şirketin esas sözleşmesinde belirlenen amacını yerine getirebilmesi ve ekonomik bağımsızlığını devam ettirebilmesi yönünden risk teşkil etmesinden dolayı gösterilen haklı sebebin esas sözleşmeye uygun olduğu ve davalı şirket tarafından TTK'nın 493/4,5 hükümleri uyarınca devralınan hisselerin gerçek değerinin Mahkeme kanalıyla tespit ettirilmesi halinde payların devralınacağı önerisinin usulüne uygun şekilde yerine getirildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, şirket ortaklarından dava dışı ...'ın kendisine ait şirket hisselerinin bir kısmını, yine kuruluşundan itibaren şirketin ortağı olup aynı zamanda oğlu olan davacıya aralarındaki pay devir sözleşmesine istinaden ciro yoluyla ve senetlerin zilyetliğini de geçirmek sureti ile devrettiği, bu itibarla devralan davacının, davaya konu hisse devri öncesinde de davalı şirkette pay sahibi olduğu, ana sözleşmede pay sahiplerine pay devrini yasaklayan bir hükmün bulunmadığı, şirket ana sözleşmesinin 6. maddesinde, şirketin kuruluşundan itibaren iki yıl geçmedikçe hisse senetlerinin başkalarına devredilemeyeceğine ilişkin bağlam hükmü dışında bir sınırlamanın olmadığı, bu hüküm ile hisse senetlerinin ortaklara değil, üçüncü kişilere devrinin yasaklandığı, kaldı ki 6103 sayılı Kanun gereğince, şirket ana sözleşmesinin, 6102 sayılı Kanun'a uygun hale getirilmediği gibi kuruluştan itibaren iki yıllık sürenin de geçtiği, dosya kapsamından devreden Meliha'ya payların devralınmak istenildiğine dair şirketçe yapılan bir bildirimin de bulunmadığının görüldüğü, dolayısıyla üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecek kaçınma/kaçış klozunun eldeki davada uygulanma imkanının olmadığı, ana sözleşmede, şirketin ekonomik bağımsızlığının tehlikeye girmesi halinde pay devrinin reddedilebileceğine veya şirket birleşimine ilişkin herhangi bir hükmün de bulunmadığı, bu itibarla TTK'nın 493. maddesi gereğince esas sözleşmede bulunmayan haklı sebebin ret sebebi olarak gösterilmesinin de geçersiz olduğu, yine TTK'nın 491. maddesinde hüküm altına alınan kanuni sınırlamanın eldeki davada gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca davacının devraldığı hisselerin, pay defterine kaydına ilişkin talebinin reddedilmesinin isabetli olmadığı gözetilmeden yazılı gerekçelerle davanın reddine hükmolunması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın BOZULARAK KALDIRILMASINA, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.