"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/513 Esas, 2023/1834 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/32 E., 2021/140 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ve davalı ...'ün, davalı şirketin ortakları olduğunu, davalı ...'ün şirketin müdürlüğünü yaptığını, tarafların işbu ortaklık kapsamında çift kabuklu su ürünleri (akivades) yetiştirdiklerini, davalı ...’ün tesisin yer aldığı Aliağa’daki taşınmazı üçüncü kişilere şirketi zarara uğratacak şekilde müvekkilinin bilgisi ve onayı olmaksızın 2017 yılında 250.000,00 TL (KDV dahil) bedelle sattığının müvekkili tarafından 2019 yılında öğrenildiğini, davalının müvekkilinin güvenini suistimal edecek şekilde şirket müdürlüğünden doğan yetkilerini şirketi zarara uğratacak şekilde kullandığının anlaşıldığını, davalı ...'ın Aliağa’da bulunan tesisin kuruluş maliyetinin 2008 yılında 350.000,00 TL olduğu beyanı karşısında, aradan yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra düşük bedele üçüncü kişilere satmasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı gibi taşınmazın gerçek değerini de yansıtmadığını, davalı ...'ün, müvekkilinin bilgi ve rızası dışında anlaştığı dalgıçlar yardımı ile günlerce farklı miktarlarda ürün çıkardığını, davalı ...'ın Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bildirdiği menşe aldığı yer ve miktarı kadarını şirkete fatura ettiğini, ancak bildirdiği kısımdan elinde fazla kalan ürünü dondurulmuş tesis veya tesislere fatura etmeden veya düşük bedel fatura keserek sattığı kanaatine varıldığını, zira davalının Aliağa’da bulunan davalı şirkete ait tesisi elden çıkarmasaydı, çıkarılan ürünlerin dondurulmuş olarak yurtdışına satıldığı her durumda gümrükte gerçek değerleri beyan edileceğinden satış sonrası elde edilen bedelin şirket resmi hesaplarına işleneceğini, ancak somut durumda davalının tesisi piyasa değerinden oldukça fahiş miktarda düşük fiyata satmış olmasının, çıkarılan ürün miktarının yasal olarak Bakanlığa bildirilen kısmından çok daha fazlasını satarak, bu fazla kısımdan elde edilen kazancı şirket hesaplarına kaydetmeyerek haksız ve hukuka aykırı olarak kendine menfaat sağladığını, müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiğini ileri sürerek davalı ...'ün şirket ve dolayısıyla şirket ortağı müvekkilinin zararına hareket etmesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) kapsamındaki sorumluluklarına aykırı hareket ile şirket müdürü olarak özen yükümlülüğü başta olmak üzere üstlenilen yükümlülüklerine açık ve kasıtlı şekilde aykırı davranışlarda bulunması sebebiyle şirketin dava tarihi itibariyle özvarlık değerinin tespit edilmesini, şirket müdürünün azli ile şirkete kayyım tayinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket bakımından davanın husumetten reddi gerektiğini, tarafların davalı şirkette % 50’şer payla ortak olduklarını, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kişinin müvekkil ... olduğunu, Türkiye'deki tüm çift kabuklu yumuşakçaların canlı olarak Avrupa Birliği'ne (AB) ihracının yasaklandığını, mevzuata uyum için yeni yatırımlar yapılması zorunlu olduğundan şirkete ait taşınmazın, şirketin içinde bulunduğu acil nakit ihtiyacı nedeni ile ancak 9 aylık bir süre sonunda 240.000,00 TL bedelle, yatırım yapmak isteyen üçüncü kişiye satıldığını, bu kişiden başka da taşınmaza bir talipli çıkmadığını, zira taşınmazın sadece kabuklu deniz ürünü işleme tesisi olarak kullanılabildiğini, müvekkili şirketin, kendi ürünü olan akivades ürünü dışında, tellina isimli kabuklu ürünün revaçta olması, akivades ürününe göre daha çok satılması ve bu sırada başkaca birçok firmanın da aynı sektörde ruhsat alması, keza kurumlar nezdinde şirketin karşılaşmış olduğu bir çok engel, rekabetin artması, yurt dışı menşeili özellikle piyasaya hakim İtalyan ve İspanyol firmaların da bu firmalara ortak olması gibi nedenlerle, kâr edemeyeceği anlaşıldığından, akivades ürününü ihraç etmekten vazgeçerek, bu ürünü diğer lisanslı ihracatçı firmalara üretim ve tedarikçi olmak yönünde faaliyet gösterdiğini, halen de bu alandaki tek akivades tedarikçisi olduğunu, bu nedenlerle; müvekkili şirketin faaliyet alanı sadece üretim ve tedarik olunca, taşınmaza ve içerisindeki ekipmanlara ihtiyaç kalmadığından, kiracılık hakkının kara midye üreticisi bir şirkete devredildiğini, müvekkili şirketin faaliyet alanında kullandığı bütün ekipmanların bedelinin diğer müvekkili ... tarafından karşılandığını, davacının, taşınmazın satışından 3 yıl sonra ortaya çıkmasının; müvekkilinin şirketi yönetmekte herhangi bir zaafiyetini değil, aksine davacının şirket işleri ile ne denli ilgisiz olduğunu gösterdiğini, davacının 06.06.2016 tarihli genel kurula katıldığını, genel kurulda faaliyet raporunun okunup müzakere edildiğini, davacının bu genel kurula yönelik bir itirazının olmadığı gibi, her hangi bir dava da açmadığını, şirket hisselerinin satışı için gerekli koşulları oluşturmak üzere için davacı vekillerine yetki verildiğini, davacının müvekkili ile ilgili, çıkarılan ürünleri eksik beyan ettiğine ve düşük fiyattan sattığına dair iddialarının dayanağının anlaşılamadığını, davacının bu iddiasını ispatlaması gerektiğini, müvekkilinin olası bir müdürlükten azli halinde, şirketin iflas edeceğini, zira bu işte, işin başında olan kişinin bilgisi, deneyimi, uzmanlığı ve portföyünün olmazsa olmaz bir koşul olduğunu, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının engellenmediğini
savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı müdürün sadakat ve özen yükümlülüğünü ihlal ettiği, haklı sebep ve diğer yasal şartların somut olayda oluştuğu gerekçesiyle davalı müdürün müdürlük görevinin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm, davalılar vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, azil davasında husumetin, azli istenen şirket müdürü ile şirkete yöneltilmesi gerektiği, 6102 sayılı TTK'nın 630/3 hükmü gereğince, şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümü ile kanundan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi ile şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul edileceği, davacının şirkete ortak olarak başladığı 2015 yılından dava tarihine kadar olan süreçteki davalı şirkete ait defterlerin incelemesinde, davalı şirkete ait 2017 ila 2020 yılları kebir defterlerinin tasdik ettirilmediği, tüm envanter defterlerinin tamamının boş kaldığı, satışların oldukça düşük miktarda olduğu, kâr elde edilmediği, şirketin faaliyetlerinin kabul edilebilir ya da başka bir deyişle normal sayılabilir seviyenin altında olduğu, davaya konu şirkete ait taşınmazın bedelinin çok altında satıldığı, her ne kadar davalı şirket konusu olan üretimi yapılan akivades ürününün AB'ye ihracatının yasaklandığını belirtmiş ise de, bu yasağın şartlı bir yasak olduğu, değişen piyasa koşulları ve yasal mevzuatlar gereği şirketin gerekli işleme tesisini kurması ya da AB onay numarası olan başka bir tesiste ürünlerini ücret karşılığı işlemesi ile ihracata devam edebileceği, davalı şirketin aldığı su ürünleri yetiştiricilik belgesinin yıllık 300 tonluk akivades üretim kapasitesini içerdiği, 2014 yılında verilen belge üzerine şirketin mevcutta 100 ton/kapasiteye sahip olduğunun görüldüğü, 2014 yılı için 100 ton ve daha sonraki yıllar için 100 ile 300 ton yıllık ürün satışının gerçekleşmesinin gerektiği, bu ürünlerin satışına ilişkin şirket evraklarında satış kaydının olmadığı, şirketin 12 ay boyunca üretim yapma izni olduğu düşünüldüğünde bu durumun hayatın olağan akışına ve ekonomik dinamiklere uygun düşmediği, akivadesin değerli bir ürün olduğu, çiftlik bölgesinde doğal olarak bulunan bu ürünü yetiştirmek için balık çiftlikleri gibi dışarıdan yem verilmediği, belli bir sene ürün kalitesi için hasat ve satış yapılmamasının şirket politikası olabileceği, ancak uzun yıllar hasat ve satış yapılmamasının "basiretli bir iş adamı gibi hareket etme" ilkesine uygun düşmediği, bahsi geçen bu durumların 6102 sayılı TTK'nın 630/2 hükmü anlamında müdürün azli için haklı sebep oluşturduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, şirket müdürünün azli, davalı şirkete kayyum atanması talebine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine, 05.02.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.