"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/739 Esas, 2023/1709 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/1236 E., 2020/1279K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketin ortağı iken ortaklık payını usulüne uygun olarak diğer davalı şirket ortağı ...'ya devrettiğini, bu devir ortaklar kurulu kararıyla da onaylandığı halde müvekkilinin şirketten ayrılmasına ilişkin kararların Ticaret Sicil Müdürlüğünde tescil ve ilanının yapılmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı şirket ortaklığından 25.02.2010 tarihi itibariyle ayrıldığının tespitine, davalı şirketin ticaret şirketindeki dosyasına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu'nun (6762 sayılı TTK) 520. maddesi uyarınca limited şirket pay devrinin geçerli olabilmesi için devrin pay defterine kaydedilmesinin de gerektiği, davacı tarafça devrin pay defterine işlendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kanun dönemine ilişkin kanun hükmü ve Yargıtay uygulamalarına bakıldığında geçerli bir pay devrinin olması ve bunun sicile işlenebilmesi için devrin şirket pay defterine de işlenmiş olması gerektiği, gerçekten devir tarihinde geçerli mülga 6762 sayılı TTK'nın 520/1. maddesinin "Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartiyle hüküm ifade eder." şeklinde düzenlendiği, Yargıtay içtihatında geçerli bir pay devrinden söz edilebilmesi için bunun deftere de işlenmiş olması gerektiğinin belirtildiği yine içtihatla ispat yükünün davacıda olduğuna işaret edildiği, davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde görülmediği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, limited şirket ortaklığından 25.02.2010 tarihi itibariyle ayrılmış olunduğunun tespiti istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, davacının davalı limited şirket ortaklığından 25.02.2010 tarihi itibariyle ayrıldığının tespitine, davalı şirketin ticaret şirketindeki dosyasına tescili istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince 6762 sayılı TTK 520. maddesi uyarınca limited şirket pay devrinin geçerli olabilmesi için devrin pay defterine kaydedilmesinin de gerektiği, davacı tarafça devrin pay defterine işlendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 220. maddesinin üçüncü fıkrasında ‘Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir’ hükmü yer almaktadır.
HMK'nın 222/1 hükmü gereğince mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Aynı Kanun'un 222/3 hükmü gereğince, ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Diğer tarafın belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Ticari defterlerin de aynı zamanda bir belge niteliği itibariyle bu hususta aynı Kanun'un 220. maddesinin de uygulanması gerekmektedir. Bu maddenin üçüncü fıkrasında verilen sürede belge ibraz etmemenin sonucu düzenlenmiştir.
Aynı Kanun'un 222. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Bu hüküm, taraflardan birinin ileri sürdüğü hususun ispatında münhasıran karşı tarafın defterlerine delil olarak dayandığı hallerde uygulanacaktır. Ayrıca bu halde ticari defterlerin ibraz edilmemesi durumunda ibrazı isteyen tarafın iddiasını ispatladığı kabul edilecek olup bu hususta hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır.
Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, yani delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa HMK'nın 222. maddesinin beşinci fıkrasındaki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, anılan Kanun'un 219 ve devamı maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir. Bu sebeple yargılama sırasında ileri sürülen hususların ispatı için münhasıran karşı tarafın defterlerine dayanılmaması durumunda ticari defterlerin ibrazında, diğer belgelerde olduğu gibi HMK'nın 219 ve 220. maddelerindeki hükümler uygulama alanı bulurlar. Bu çerçevede anılan Kanun'un 220. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen belgenin ibraz yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucunda, aynı Kanun'un 222 nci maddesinin beşinci maddesindeki düzenlemeden farklı olarak hâkime takdir hakkı tanınmış olup hâkim, ibraz edilmeyen belgenin/ticari defterin içeriği hakkında, somut durumun niteliğine uygun düştüğü ölçüde yapacağı değerlendirme sonrasında ibrazı isteyen diğer tarafın beyanının kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuk C II İstanbul 2017 s.1834) (HGK, 27.01.2022-2019/11-172 E., 2022/69 K.).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, davacı tarafından dava dilekçesine ekli olarak sunulan hisse devrine ilişkin sözleşme ve ayrıca ortaklar kurulu kararının kabulüne ilişkin noter onaylı sureti ile ticaret sicil gazetesindeki hisse devrine ilişkin ilan sureti dosyada yer almakta olup, Mahkemece bu ortaklar kurulu kararının pay defterinde yer alıp almadığının tespiti bakımından HMK'nın 220. maddesi uyarınca pay defterini davalı şirketten isteyerek hisse devrine ilişkin ortaklar kurulu kararının deftere kaydedilip kaydedilmediğinin tespiti gerekir. Burada ispat yükü deftere kaydın tespiti bakımından davacı tarafından davalı şirket pay defterinin mahkemeye ibrazı fiziken mümkün olmadığından davacı tarafta olmayıp, defter kayıtlarını tutmakla yükümlü olan davalı şirket üzerindedir. Hal böyle olunca öncelikle davalı şirkete pay defterini HMK'nın 220/3 maddesi uyarınca ibraz etmesi, ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da pay defterinin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkemece duruma göre davalı şirket aleyhine olan hususları kabul etmiş sayılacağı şeklinde açıklayıcı ihtar edilmesi ve sonrasında oluşacak sonuca göre inceleme yapılması gerekirken ispat yükünün tayininde hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.