Logo

11. Hukuk Dairesi2024/2085 E. 2025/416 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, davacının tescilli markasını internet sitelerinde izinsiz kullanarak marka hakkına tecavüz edip haksız rekabet oluşturup oluşturmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 6769 sayılı SMK ile özel koruma getirilen tescilli marka hakkı ihlallerinde, haksız rekabet hükümlerinin SMK yanında ve aynı anda uygulanarak kümülatif koruma sağlanamayacağı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin marka hakkına tecavüzü tespit ve bu tecavüzün ref’i ile men’ine ve manevi tazminata hükmeden kararının, haksız rekabetin tespiti, ref’i ve men’ine ilişkin kısmı kaldırılarak düzeltilmesine ve onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi

SAYISI :2020/2539 Esas, 2024/169 Karar

HÜKÜM :Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ :İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi

SAYISI :2018/533 E., 2020/80 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tanınmış "..." markasının, Dünya çapında bilinen bir teknoloji şirketi olan müvekkili adına tescilli olduğunu, davalının sahibi olduğu "www.philipsankara.com", "...", "http://....servis-ankara.com" internet sitelerinde, müvekkilinden izin almadan markalarını kullandığını, herhangi bir lisans anlaşmaları olmamasına rağmen kendisini ... yetkili servisi olarak tanıtıp haksız kazanç elde ettiğini, ilgili internet sitelerinden verilen hizmetlerin kalitesinin düşük olduğunu, bu hizmetten yararlananlarda verilen hizmetin ... tarafından verildiği kanısının oluştuğunu ve ticari itibarlarının zarar gördüğünü, davalı faaliyetlerinin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) kapsamında marka ihlali, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) kapsamında da haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek marka hakkına yönelik tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, ref'i ve devam edenler yönünden men'ini, "www.....servis-ankara.com" ve "www.philipsankara.com" uzantılı internet sitelerine daha fazla hak kaybına uğramamaları adına tedbiren erişimin engellenmesi ve 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ... ve diğer birçok markalı elektronik ürünlerin tamir, bakım, onarım ile teknik servisi hizmetini sağladığını, verilen hizmetin Türk Standartları Enstitüsü hizmet yeterlilik belgesiyle teminat altında olduğunu, ...'in yasal ithalatçısı olan ... Danışmanlık Temsilcilik İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti. tarafından kendilerine ... markalı ürünler için teknik servis hizmet yeterliliği tanındığını, aralarında sözleşme yapıldığını, yapılan sözleşmenin geçerliliğini halen koruduğunu, davacının, fikri ve sınai haklarının tükendiğini, davaya konu alan adlarına ait web sitelerinde açıkça "Sistem Elektronik " tarafından işbu hizmetin verildiğinin anlaşıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı tarafın tamir ve bakım hizmeti verirken internet ortamında bilirkişi raporunda tespit edilen davacı markalarına ait ibareyi kullandığı, SMK'nın 7/5 hükmü gereği marka sahibinin üçüncü kişilerin ticari hayatın olağan akışı içinde dürüstçe kullanımına katlanmak zorunda olduğu, davalı taraf kullanımının ağırlıklı olarak davacının markasına özgülendiği ve sanki davacının yetkili servisi olduğu izlenimi verdiği, internet sitesinin adı, logosu, renkleri ve düzenlenişi, davalının davacı ile yakından bir bağı olduğu izlenimi yarattığı, halbuki davalının böyle haklı bir bağı bulunmadığı, basit bir elektronik tamirciliği işi yaptığı, ... marka elektronik ürünü olup da tamire gereksinenlerin internet üzerinde araştırma yaptıklarında davalıyı sanki yetkili ve donanımlı bir servis imiş gibi algılayabileceği, bu gibi kötü niyetli fiiller ülkemizde sıkça yapılmakta olup, bilgili bir servis hizmeti alacağını sanan tüketicilerin yaygın olarak mağdur edildiği, davalının dürüstçe olmayan kullanımları ile marka hakkına tecavüz ettiği ayrıca başkasının iş ürünleri ile karıştırılmaya yol açacak davranış nedeniyle haksız rekabette bulunduğu kanaatine varıldığı, bu eylemden dolayı davacının keder ve eleme kapıldığı anlışıldığından yapılan eylemle orantılı ve hakkaniyet gereği manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü davalının www.philipsankara.com, ...- ankara.com, http://www.....servis-ankara.com/ internet sitelerine markasal olarak iltibas oluşturacak şekilde kullanarak davacının marka hakkına tecavüz ettiğinin tespitine, tecavüzün ref'ine, men'ine, haksız rekabetin tespitine, men'ine ve ref'ine, takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, www.philipsankara.com, ..., sitelerine erişimin engellenmesine, hüküm kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davacının tescilli markasının, davalı tarafından internet sitelerinde izinsiz kullanılarak haksız kazanç elde edildiği iddiasına dayanan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi ile manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

1.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Mahkemece davalının kullanımlarının marka hakkına tecavüzün yanı sıra haksız rekabet de oluşturduğu benimsenerek tescilli markanın kümülatif olarak korunması cihetine gidilmişse de; bilindiği üzere kümülatif koruma, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını aynı anda taşıması halinde o mevzuatların tamamı ile korunabilmesidir. Yani, bir fikri ürünün birden çok mevzuatın koruma şartlarını taşıması halinde hak sahibinin her bir yasal düzenlemeye birlikte dayanarak koruma talebinde bulunması ve mahkemelerce de eş zamanlı olarak her bir mevzuat hükümleri ile hak sahibinin tatmin edilmesidir (Cahit, Suluk/(Rauf, Karasu/Temel, Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara 2022, s. 20-21; Savaş, Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s.9).

Diğer bir ifade ile somut davada olduğu gibi markanın izinsiz kullanılmasının hem marka hakkına tecavüz davası, hem haksız rekabet davasına konu edilmesi ve mahkemece de her iki müessese kapsamında taleplerin kabul görmesi kümülatif koruma olarak tanımlanmaktadır.

Tescilli haklar bakımından ise ilke olarak sadece ilgili özel düzenleme uygulama alanı bulacaktır. Bununla birlikte özel düzenlemede haksız rekabete ilişkin hükümlerin uygulanacağına ilişkin açık bir hüküm bulunması halinde yine haksız rekabete dair düzenlemelerin de devreye gireceği tartışmasızdır.

Somut olay bakımından Dairemizin eski uygulamasına esas teşkil eden mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 57 nci maddesinin beşinci fıkrasında ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarının iltibasa meydan verebilecek surette kullanılmasının da haksız rekabet hallerinden olduğu düzenlenmiştir. Bu kapsamda tescilli marka haklarının bu şekilde kullanılmasının marka hakkına tecavüz ile birlikte haksız rekabeti de oluşturduğu, anılan haklara tecavüz ve haksız rekabetin kesiştiği alanda hem özel hükümler hem de haksız rekabet hükümleri ile kümülatif korunması gerektiği Daire uygulaması haline gelmiştir. Başlangıçta kümülatif korumanın benimsenmiş olması, 6762 sayılı Kanunda yer alan bu düzenlemeden kaynaklanmaktaydı.

Ancak 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun'da, 6762 sayılı Kanun'da değinilen hükmün yerine getirilen 55 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinde, "ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Anılan iki hüküm karşılaştırıldığında 6762 sayılı Kanunun 57 inci maddesinin beşinci fıkrası "...Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak..." şeklinde olmasına rağmen, yerine ikame edilen 6102 sayılı Kanun'un55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendi "...Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak..." şeklindedir.

Görüldüğü üzere yeni hükümde "ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları" ibaresine yer verilmemiştir. Bunun temel nedeni; tescilli işletme adı ve ticaret unvanının 6102 sayılı Kanun'un 50 inci ve 53 üncü maddeleri arasındaki hükümlerle düzenlenmesi ve dolayısıyla özel koruma getirilmesidir. 6102 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4 üncü alt bendinin gerekçesinde eski hükümden ayrılmanın nedeni; "...anılan ayırt edici işaretlere ilişkin karıştırılma koşul, hüküm ve sonuçlarıyla birlikte kendi özel kanun hükmünde kararnamelerinde, yani MarkKHK'da, EndTasKHK'da, CoğİşKHK'da ve unvanla ilgili olarak TK'da ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Burada tekrar edilmeleri hem gereksizdir, hem de yorum güçlüklerine sebep olmaktadır. Anılan cümle parçalarının burada yer almaları, haksız rekabete ilişkin hükümlerin fikri mülkiyete ilişkin düzenlemelerde kümülatif uygulanması yönünden gerekli görülemez..." şeklinde ifade edilmektedir.

Bu kapsamda belirtmek gerekirse, kanun koyucunun haksız rekabete ilişkin eski ve yeni hüküm bağlamında anılan gerekçelerle eski hükümden ayrılması ile kümülatif koruma yönünden yukarıda belirtilen özel hükümlerin getirilmesi tescilli marka ve tasarım ile tescilsiz tasarımın tıpkı faydalı model ve patent hakkı gibi sadece 6769 sayılı Kanun kapsamında korunmasını yeterli bulduğu anlaşılmaktadır.

Bu nedenle artık, 6102 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara dayalı açılan davalarda, tescilli sınai haklar bakımından sadece özel kanun olan 6769 sayılı SMK hükümleri uygulanabilecek olup 6102 sayılı TTK'nın haksız rekabet hükümlerinin anılan özel hükümler yanında ve aynı anda uygulanması söz konusu olamayacaktır. Diğer bir ifade ile bu kapsamda kümülatif koruma uygulanmayacaktır (bkz. NOMER/HELVCI/KAYA, s. 356 vd.; ARKAN, SABİH, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 30. Bası, Ankara 2024, s.363).

Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı marka hakkına tecavüzün, haksız rekabetin tespiti, meni, ref'i ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuş, davalılar ise kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı ve yasal olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davacının ihlal edildiğini iddia ettiği marka hakkı TÜRKPATENT nezdinde tescilli olup 6769 sayılı Kanun ile getirilen özel hükümlerle haksız rekabet hukukunu da kapsayacak şekilde ve haksız rekabete göre daha üstün koruma getirerek düzenlenmiştir. Davacı bu özel hükümlere de dayanmış olduğundan marka koruma alanları ile haksız rekabetin koruma alanının kesişmiş olduğu dava konusu olayda yalnızca özel hükümler uygulama alanı bulacak olup, özel hükmün yanında haksız rekabetin uygulanmasını gerektirir herhangi bir kanun hükmü olmadığından, özel kanunla birlikte eş zamanlı olarak haksız rekabet hükümlerinin de uygulanmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, Dairemizin daha önceki bazı kararlarında da benimsediği üzere (Yargıtay 11.HD 14.03.2022 gün ve 2019/5189-1852 sayılı, yine 22.04.2021 gün ve 2021/89-3054 sayılı kararları) somut olay bakımından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile haksız rekabet hükümlerinin birlikte uygulanmasını gerektiren kümülatif korumanın uygulama alanı kalmadığı gözetilerek talebin, haksız rekabetin tespiti ve men'ine dair kısmı yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK'nın 370/2 hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinin üçüncü paragrafında yer alan “Haksız rekabetin tespitine menine, ve refine” ibarelerinin hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.