"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/517 Esas, 2024/12 Karar
HÜKÜM : Davanın kısmen kabulü
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin tanınmış bir fotoğraf sanatçısı olduğunu, beş ay süre ile çalışarak güzel sanat eseri niteliğinde ve içeriğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bulunduğu fotoğrafları vücuda getirdiğini, davalının müvekkilinin izni olmaksızın, adını da göstermeksizin anılan fotoğrafları kullandığını, bazı kullanımlarda müvekkili adına yer verdiğini, buna karşın büyük bir kısmında ise eser sahibi olarak müvekkilinin adını göstermediğini, müvekkilinin eserde adın belirtilmesi manevi hakkı ile eserin çoğaltılması ve umuma iletimine izin verme biçimindeki mali haklarına tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek, 197 adet fotoğrafın izinsiz kullanılması nedeniyle toplam 147.750,00 TL manevi tazminatın ve müvekkiline ait isimsiz 197 adet ile isimli kullanılan 13 adet olmak üzere toplam 210 fotoğraf için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun (5846 sayılı Kanun) 68 inci maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL telif tazminatının ve 147.750,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, 5846 sayılı Kanun'dan doğan haklarına tecavüzün önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının isteminin zamanaşımına uğradığını, talebin reddinin gerektiğini, müvekkilinin davacıya ait fotoğrafları izinsiz kullanmadığını, fotoğrafların Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin izni ve imkan sağlamasıyla davacı tarafından çekildiğini, cd-dvd formatında bizzat davacı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi yayınlarında kullanılması isteğiyle müvekkili Kurum çalışanlarına teslim edildiğini, herhangi bir ücret de istenmediğini, 2007 yılından bu yana ses çıkarmayıp şimdi dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III.MAHKEME KARARI
Mahkemece bozma ilamına uyularak tüm dosya kapsamına göre, davacının eserden doğan haklara müdahalenin önlenmesi isteminin nitelik itibariyle zamanaşımına uğramayacağı; mali haklara tecavüz vakıasına dayalı FSEK'in 68. maddesi hükmü kaynaklı telif tazminatı isteminin on yıllık zamanaşımına tabi olduğu, eylemin balşlama ve sona erme tarihi itibariyle bu sürenin henüz dolmadığı; manevi tazminat isteminin genel haksız fiil zamanaşımına tabi olduğu, davalının davacıya ait olduğu anlaşılan fotoğrafları 2007 yılı Ocak ayından başlamak üzere 2014 yılı Mayıs ayına kadar kullanımını sürdürdüğü, bu kullanımlarda davacı adına yer vermediği, eylemin süreklilik arz ettiği, bu nedenle zamanaşımı süresinin ilk kullanım anından değil, aksine kullanımın sona erdiği tarihte başlayacağı, şu hale göre bu istem yönünden de zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı, yargılama konusu olup davalı tarafından fiziki ve elektronik ortamlarda kullanılan 210 adet fotoğrafın, sahibinin hususiyetini taşıyacak biçimde şekillenmiş olması, fikri bir çaba ürünü olması karşısında güzel sanat eseri vasfında olduğu, davacının anılan fotoğrafları vücuda getiren eser sahibi olduğu, eserlerin vücuda getirilmesi ile birlikte kendiliğinden davacı eser sahibinin mali ve manevi nitelikteki haklara sahip olduğu; davacının mali haklarının işleme, çoğaltma, yayma ve umuma iletim; manevi haklarının da umuma arz, adın gösterilmesi ve eserin bütünlüğünün korunmasına ilişkin bulunduğu, eser ile ilgili olarak doğan mali ve manevi hakları kullanma yetkisinin eser sahibine ait bulunduğu, eserle ilgili mali bir yetkiyi kullanmak isteyen üçüncü kişinin, eser sahibinden ya mali hakkı veya bu hakkın kullanım yetkisinin devrini içeren, yazılı ve hak konularını içeren bir sözleşme yapmak zorunda olduğu, fotoğrafların oluşturulma sürecinde davalının yardımlarının araç-gereç sağlama ve ortam hazırlama şeklinde olduğu, bu tür eylemlerin eserin vücuda getirilmesine yönelik teknik hizmet yahut teferruata ait yardım niteliğinde bulunduğu, bu sebeple davalının eserle ilgili sahipliğinin veya eserle ilgili mali hakları kullanma yetkisinin olmadığı, davacı eser sahibinin, davalının kullanımına konu fotoğrafları vücuda getirdikten sonra, yayımlanmaya müsait teknik uyarlamalarını da yaptıktan sonra, davalı Kurumun çalışanlarına bir cd içerisinde verdiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin fiziki ve elektronik ortamlardaki yayınlarında kullanılmasını istediği, karşılığında herhangi bir ücret isteminin bulunmadığı, davacı eser sahibinin bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yapan milletvekilleri ve seçimlerde milletvekili adayı olacaklar tarafından tanınmayı ve kendisine fotoğraf çektirilmesini temin etme amacında olduğu, nitekim anılan fotoğrafların 2007 yılından başlamak üzere 2014 yılına kadar düzenli olarak çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi yayınlarında ve internet ortamındaki davalı web sayfasında bulunan dokümanlarda kullanıldığı, yayınların bir kısmının kendisine de gönderildiği, esasen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görevli olanlarla mesleği gereği iş yapan davacının bu kullanımlardan haberdar olmadığını iddia etmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğu, zaten fotoğrafların kullanıma hazır hale getirilip, bizzat davacı tarafından davalı Kurum görevlilerine verildiği, anılan görevlilerin davacıdan habersiz bu fotoğrafları edinmesi ve kullanmasının zaten mümkün olmadığı, elbette ki eserin kullanımına konu tasarrufların yazılı biçimde yapılmasının gerektiği, ancak taraflar arasında, yargılama konusu fotoğrafların davalının fiziki ve elektronik ortamlardaki yayınlarında bedelsiz olarak kullanımı konusunda irade birliğinin oluştuğu, gerçekleşen irade birliğinin eser vasfındaki fotoğrafların davalı tarafından fiziki ve elektronik ortamlarda kullanılması yönünde olduğu, bu kullanım biçimlerinin eserin çoğaltılması, yayılması ve umuma iletimi gibi haklara karşılık geldiği, eylemin davacının da bilgisi dahilinde sürdüğü zaman aralığı gözetildiğinde, fotoğrafların sözleşme yapılacağı vaadiyle verildiğine yönelik iddianın kabul edilemeyeceği, zira vaad edilen sözleşmenin yapılmadığı varsayımında, davacının bu kadar süre beklemiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, çünkü davalının çalışanı olmayan davacının manevi bir kaygı ile bu vaadi hatırlatmadığı düşüncesinin gerçekliğe uygun düşmeyeceği, uzun yıllar devam eden sözlü anlaşmanın, eserin kullanımının sadece yazılı sözleşme ile olabileceğine yönelik şekil kuralına aykırılığının sonradan ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, dolayısıyla sözlü anlaşma sonlandırılmadan, davalı tarafından fiziki ve elektronik ortamlarda gerçekleştirilen çoğaltma, yayma ve umuma iletim gibi eylemlere davacı eser sahibinin karşı çıkmasının mümkün olmadığı, elbette ki davacı eser sahibinin, sözlü anlaşma uyarınca gerçekleşen kullanımlara son verilmesini her an isteme hakkının bulunduğu, ancak dava tarihine kadar davacı eser sahibinin davalıya yöneltilmiş bu yönde bir irade beyanına rastlanmadığı, sadece dava dilekçesinde muhtemel kullanımın önlenmesi isteminin bulunduğu, dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğinden sonra artık davalının sözlü anlaşma konusu olan yargılama konusu fotoğrafları izinsiz kullanılmasının hak ihlali teşkil edeceği, fakat 2007 yılı Ocak ayından başlamak üzere dava anına kadar geçen zaman içerisindeki kullanımlar bakımından, davalının haklı kullanıcı konumunda olduğu, bu yönden taraflar arasındaki sözlü aktin, geçerli ve hukuka uygun olduğunun kabul edilmesinin gerektiği, eser sahibi davacının eserin kullanıldığı her ortamda adının belirtilmesinin gerektiği, bu gerekliliğin hukuka uygun kullanımlar için de geçerli olduğu, bunun için davacı eser sahibinin kullanımı gerçekleştirene yönelmiş bir talebinin gerekli olmadığı, açık bir vazgeçme olmadığı sürece hukuka uygun bir kullanım gerçekleştirenlerin de eser sahibinin adına mutat biçimde yer vermelerinin zorunlu bulunduğu, davacı eser sahibinin kendisine ait fotoğrafların davalı tarafından bedelsiz kullanımına rıza göstermesinin temel nedeninin de zaten bu fotoğrafları çeken kişi olarak tanınmak ve kendisine daha çok fotoğraf çektirmek isteyen kişinin gelmesi olduğu, nitekim davalı tarafından bazı kullanımlarda davacı eser sahibinin adına da yer verildiği, yani bu hakkın varlığından davalının da haberdar olduğu, buna karşın farklı zamanlarda 197 adet fotoğrafın davacı eser sahibinin adına yer verilmeksizin davalı tarafından kullanıldığı, bu şekilde davacı eser sahibinin FSEK'in 15. maddesinde yazılı adın gösterilmesi hakkının ihlal edildiği, yasal kullanıcı konumunda olan davalının, anılan fotoğrafları bülten yahut web sayfasında kullanması için umuma arz etme zorunluluğu bulunduğundan bu hakka yönelik bir ihlalin gerçekleşmediği, yasal kullanıcı konumunda bulunan davalının çoğaltma ve kamuya iletme tekniği icabı zaruri düzenleme ve değişiklikleri yapmasının, yasal yetki kapsamında bulunduğu, esasen bu sınırı aşan bir değiştirmenin de tespit edilemediği, bu nedenle eserin bütünlüğünün korunması hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı, eylemin kişisel kullanım için çoğaltma istisnası kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, ihlal olunan manevi hak karşılığı 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun olacağı, eylemin haksız fiil niteliğinde bulunması nedeniyle belirlenen manevi tazminata, eylem tarihinden itibaren, tarafların vasfı gözetilerek yasal faiz işletilmesinin makul olacağı, davacının eser sahibi olduğu fotoğrafların, başka kişilerin ismi ile kullanıldığına yönelik bir kanıt elde edilmediği, zaten dava dilekçesinin talep sonucunda bu yönde bir istem de olmadığı, davacının maddi tazminat taleplerinin yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne; davalının davacıya ait 197 adet fotoğrafı eser sahibi davacının ismine yer vermeksizin fiziki ve elektronik ortamda kamuya sunmasının manevi haklara tecavüz oluşturduğu anlaşıldığından davalının tecavüzünün önlenmesine, manevi haklara tecavüz nedeniyle 20.000,00 TL manevi tazminatın 14.05.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
IV. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, eserden kaynaklanan mali ve manevi haklara tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat ile mevcut ve muhtemel tecavüzün önlenmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
5846 sayılı Kanun'un 66 ncı maddesi ve devam hükümleri
3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara, Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Eserden kaynaklanan mali ve manevi haklara tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat ile tecavüzün önlenmesi istemine ilişkin davada, Mahkemece verilen ilk hükümde davalı eylemlerinin davacının manevi haklarına tecavüz oluşturduğu gerekçesiyle toplam 46.950 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davalının muhtemel tecavüzünün önlenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş, aynı hükümde kabul edilen maddi istemler (önleme) için hesap edilen takdiren maktu ve kabul edilen manevi tazminat için hesap edilen nispi olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinin davalıdan tahsiline; davanın kısmen reddedilmesi sebebiyle reddedilen maddi istemler (mali haklara yönelik tecavüzün önlenmesi ile telif tazminatının tahsili) için maktu ve reddedilen manevi tazminat için nispi olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinin de davacıdan tahsiline; davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine karar verilmiştir. Bu hükmün sadece davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 20.12.2017 tarihli 2016/5277 E., 2017/7443 K. sayılı kararıyla, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddiyle birlikte sadece hükmedilen manevi tazminatın belirleniş biçimi ve hükmedilen miktar yönünden karar bozulmuş; daha sonra Mahkemece verilen üçüncü karar ise yine sadece davalı vekilince temyiz edilmekle Dairemizin 05.12.2022 tarihli 2021/7919 E., 2022/8643 K. sayılı ilamıyla davalı vekilinin manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle birlikte diğer talepler yönünden olumlu veyahut olumsuz hüküm tesis edilmediği gerekçesiyle bozulmuştur.
Nihayet Mahkemece Dairemizin son bozma ilamına uyularak verilen kararda, davanın kısmen kabulüyle 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve tecavüzün önlenmesine, maddi tazminat isteminin reddine karar verilmekle birlikte kabul edilen maddi istemler için maktu, kabul edilen manevi tazminat için ise nispi olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinin davalıdan tahsiline; davanın kısmen reddolunması nedeniyle reddedilen manevi tazminat için hesap edilen nispi ve reddedilen maddi tazminat için ise 1.000,00 TL nispi olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinin davacıdan tahsiline, davanın kabul red oranının ise takdiren %70 kabul olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
Hal böyle olmakla birlikte Mahkemece, davalı lehine reddedilen maddi istemler (mali haklara yönelik tecavüzün önlenmesi ile telif tazminatının tahsili) için davalı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilip yargılamada kabul oranını da 1/2 kabul olarak belirleyen ilk kararın, sadece davalı vekilince temyiz edilmesiyle birlikte davalı taraf lehine, eldeki nihai kararda davalı taraf aleyhine ilk karardan fazla bir kabul hükmü kurulmamış olması da gözetilerek, davanın kabul/ret oranı ve reddedilen maddi istemler (mali haklara yönelik tecavüzün önlenmesi ile telif tazminatının tahsili) yönünden maktu vekalete hükmedilmesi açısından usuli müktesep hak oluştuğu gözetilmeksizin, davalı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretinin nev'i ile miktarında yanılgıya düşülüp 1.000,00 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi ve davanın kabul/ret oranın 1/2 yerine %70 kabul olarak belirlenmesiyle hüküm tesisine gidilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2 nci maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 5236 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 438 inci maddesinin yedinci fıkrası gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
V.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bend uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının 7. paragrafında yer alan “maddi tazminat” ibaresinin çıkartılarak yerine “maddi istemler (mali haklara yönelik tecavüzün önlenmesi ile telif tazminatının tahsili)” ibaresinin; aynı paragrafta "1.000,00 TL nispi" ibaresinin çıkartılarak yerine "takdiren 25.500 TL maktu" ibaresinin; hüküm fıkrasının 8. paragrafında yer alan "%70" ibaresinin çıkartılarak yerine "1/2 kabul" ibaresinin yazılması; hüküm fıkrasının 9 ve 10. paragraflarının tamamının hükümde çıkarılarak yerine 9. paragraf olarak "Davacının yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.015,80 TL yargılama giderinin 1/2'si 1.007,90 TL'nin davalıdan alınarak davacıya; davalının yapmış olduğu 367,90 TL yargılama giderinin 1/2'si 183,95 TL'nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısımların tarafların üzerinde bırakılmasına" yazılmak suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı harcın istek halinde davacıya iadesine, 06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.